Karadeniz’in kuzeyi baruttan, kandan, acıdan yoruldu.
Şimdi barış zamanı.
Kimsenin pes etmediği, teslim olmadığı bir barışın uzak olmadığını söyleyebiliriz.
Rusya liderinin söylemleri bu olasılığı güçlendiriyor.
Ukrayna tarafından son birkaç ayda hiçbir sert, negatif söz duyulmuyor.
ABD’nin yeni lideri barış için bastırmaya hazırlanıyor.
Rus halkı ve Ukraynalılar artık yüksek sesle barışı talep etmeye başladılar. Bu talebi de, askere gitmemekle daha güçlü olarak ifade ediyorlar.
İnsanlar cepheye gitmek istemiyor.
Kuzey Kore’den Rus ordusuna asker takviyesinin ardındaki derin mesaj budur.
Rusya’nın, Suriye’den bir anda elini çekmesinin ardında yatan neden budur. Her cephe bir maliyettir. Savaş sadece siperlerde sıkılan mermilerden ibaret değildir. Asıl mücadele, savaşlar için kaynak yaratmak için verilir.
Bu meyanda, Rusya’nın kaynaklar noktasında kritik dengeye gelmiş olduğu söylenebilir.
Ukrayna’nın da öz kaynaklarını çoktan tüketmiş olduğunu tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok. Savaşın bütün kaynakları ve lojistiği Batı’dan sağlanıyor.
Bizim muhteşem atasözümüz bu durumu çok net olarak açıklar.
” Taşıma su ile değirmen dönmez.”
Nitekim dönmüyor da.
15 yıl önceki bir yazımdan bir paragraf paylaşayım:
Bu paragraf, savaşın öncesindeki stratejik gelişmeleri biraz olsun açıklayabilir.
“İnsanlığın, uzak olmayan bir gelecekte, kabadayı ama küresel sistemin dışında bir üçüncü dünya ülkesi ile karşı karşıya kalma olasılığı çok güçlüdür. Bu ülke de Rusya’dır.”
Neden böyle olacağına gelirsek;
Avrasya’da henüz kalıcı bir denge oluşmadı.
SSCB’nin mirasçısı Rusya, kendisini küresel sistemde bir yere konumlandıramadı
Onurlu bir yer arayışı devam ediyor. Eğer kısa zamanda bu yeri bulamazsa, hırçınlaşabilir. Bu hırçınlık ise, dışlanmış, güven vermeyen bir Rusya doğurabilir.
Nitekim tam da böyle oldu.
Gelelim bugüne.
Ne oluyor ve ne olacak sorularına cevap arayalım.
Bu hırçınlığın bir teşhisi vardır: Emperyal refleks
Yani imparatorluk sonrası sendromu.
Bu refleks, İmparatorlukların dağılmasının ardından birkaç kuşağı teslim alır.
Osmanlı sonrasında görüldü.
Alman İmparatorluğu sonrasında da görüldü.
SSCB–Sovyetler Birliği sonrasında da görülmesi kaçınılmazdı.
Rusya, bu emperyal refleksin yarattığı öfke ile Ukrayna’ya saldırdı.
Gelinen noktada bir galip ve bir mağlup yok.
Savaş kritik dengede devam ediyor.
Aslında bu denge iki ülkenin bir masada buluşması için en ideal koşulları sunuyor.
Rusya şimdi bu süreçten yarasız beresiz çıkmak için yol arıyor. Böylece, bu dev ülke, yıllardır devam eden sosyal, kültürel, politik ve ekonomik izolasyonu çözebilir.
Başta Avrupa olmak üzere, bütün dünyanın buna ihtiyacı var.
Rusya’nın dışlandığı bir dünya eksiktir.
Dünya, bu dev ülkenin potansiyeli, sanatı, kültürü, sporu, bilimi olmadan yapamaz.
Geçen üç yılda neler olduğuna bakalım;
Küresel ekonomi büzüştü.
Ticaret zayıfladı.
Gıda ürünleri pahalılaştı.
Doğal gaz tedariki azaldı. Fosil yakıt tüketimi patladı.
Avrupa ve BDT ülkelerinde yaşamın temposu yavaşladı.
Geleceğe güven azaldı.
İnsanlar eğlenceyi, mutluluğu, sosyalleşmeyi unuttu.
Başta Avrupa olmak üzere, savaşa yakın ülkelerin hakim rengi gri oldu.
2025 barışa bir şans yılı olabilir
Kısa ve orta vadede gerilimin düşmesi en kuvvetli olasılık gibi görünüyor.
Çok iyimser bir tahmin mi olacak, emin değilim, ama 2025 baharında bu iş biter.
Daha keskin bir kopuşu ve cepheleşmeyi hiçbir siyasi liderlik göze alamaz.
Avrupa toplumlarında başlayan stres ve korku bütün dünyaya yayılabilir. İnsanlık bir anda kendisini dehşet bir korku filminin içinde bulur.
Bu tür gerilimler toplumları tehdit eden fay hatlarını tetikler. Ulusal, bölgesel ve küresel depremler bir bütün olarak insanlığın geleceğini karartır.
Bunu göze alabilecek bir siyasi çılgınlık yoktur.
Ama masaya oturmanın zor tarafı da var.
Ukrayna ve Rusya halkları toplumsal gururu çok önemserler.
Onlar için en hayati kriter, savaşın bir mağlup ve bir galip olmadan bitmesidir. Bu nedenle, teslim ya da yenilgi kavramlarının olmadığı bir uzlaşma, barışın anahtarı olacaktır.
Kimsenin yenilmediği..
Kimsenin diz çökmediği…
Barış ve anlayış temelinde bir uzlaşma..
Onurlu bir uzlaşma, Avrasya’ya nefes aldırır. Bambaşka bir yaşamın kapısını açar.
Karadeniz’in bir barış bölgesi olmasına az kaldı…
Adil Gürkan