Erken seçim olmaz… Baskın seçim olur!-Mustafa Balbay (Cumhuriyet)
“Siyaset sıkıştığında, iktidarlar köklü bir karar arifesine geldiğinde, ciddi bir kriz ortaya çıktığında başlıca çıkış yolu erken seçimdir. Pek çok Avrupa ülkesinde değil birkaç yılda bir, yerine göre yılda üç seçimin yapıldığı zamanlar olur.
Mümtazer Türköne’nin öne attığı portatif, çoktan seçmeli senaryolarla birlikte normal süresi 2028’de dolacak olan cumhurbaşkanı seçimi ve genel seçimlerin hayli öne alınması yeniden tartışma konusu oldu.
Mademki herkes okuma yapıyor, bizim okumamıza göre erken seçim olmaz, baskın seçim olur. Bir sabah saat 11.00 sıralarında Erdoğan-Bahçeli’nin saat 16.00’da buluşacağı duyurulur. 45 dakikalık görüşme sonrasında kısa bir açıklama yapılır:
“Halkımızın artan seçim taleplerine cevap vermek elzem olmuştur. 90 gün sonraki ilk pazar günü sandık şart olmuştur.”
O gün ne gün gelir?
Belki bir yıl, belki bir yıldan da yakın!”
Bu sefer Kürtler gerçekten sizi satacak-Hüseyin Likoğlu (Yeni Şafak)
“Çözüm Süreci kapsamında 28 Şubat 2015’te Dolmabahçe’de gerçekleştirilen toplantıdan sonra paniğe kapılanlar, süreci sabote etmek için harekete geçti. 1 Mart 2015’te yani toplantından bir gün sonra Milliyet gazetesinde yayınlanan, o zamanki Ankara Temsilcisi Aslı Aydıntaşbaş’ın yazısında, Çözüm Süreci’nin başarıya ulaşmasından kimlerin, nasıl rahatsız olduğu çok çapıcı bir başlıkla ortaya konulmuştu.
“Kürtler Bizi Sattı mı?” başlıklı yazıda Aydıntaşbaş, paniği şu ifadelerle dile getirmişti: “HDP ve hükümet arasındaki ortak açıklamadan sonra telefonlarım susmadı. Eş-dost, benim HDP’yi yakından izlediğimi bilen tanıdıklar, hep aynı kaygıya kapılmıştı; HDP, Çözüm Süreci’nin yüzü suyu hürmetine AK Parti’yle anlaştı mı?”
“Siz kimsiniz, PKK silah bırakınca sizi Kürtler niye satmış oluyor, PKK sizin adınıza mı savaşıyor?” Bu soruları sormaya gerek yok sanıyorum… Çünkü 1 Mart 2015’ten sonra yaşananlar her şeyi anlatıyor.”
23 Nisan, egemenlik ve Kanal İstanbul-Çiğdem Toker (T24)
“Büyük Millet Meclisi, 105 yıl önce Atatürk önderliğinde, henüz ilan edilmemiş Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu organı olarak kurulduğunda, Anadolu’da olağanüstü koşullar yaşanmaktaydı. 105 yıl sonra bugün başka yönleriyle olağanüstü bir dönemin içindeyken, egemenliğin “kayıtsız şartsız milletin” olduğu, yasamanın yürütmeyi denetleyebildiği bir demokrasinin ümidini paylaşarak 23 Nisan Ulusal Egemenlik Çocuk Bayramı’nı kutluyorum.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutukluğuna tepki olarak, bugünkü TBMM resepsiyonuna katılmayacak. Akşam saatlerinde Ulus’taki Büyük Millet Meclisi önünde halka seslenecek. Özel’in bu tercihi, -milyonların seçtiği İmamoğlu cezaevindeyken-egemenliğin, “kayıtsız şartsız milletin” olduğu şiarıyla simgesel bir anlam içeriyor kuşkusuz.
Özel’den yansıyan 23 Nisan’a dair simgesel çağrışım, sadece bununla sınırlı değil. Bir de Kanal İstanbul meselesi var.”
Devrimlerin ilk adımı-Fikret Bila (Halk TV)
“23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun.
23 Nisan, siyasi tarihe “Atatürk Devrimi”, “Cumhuriyet Devrimleri”, “Türk Devrimi” olarak geçen devrimlerin ilk adımıdır.
Atatürk’ün egemenliği halife-padişah’tan alıp ulusa devrettiği devrimler zincirinin başlangıcıdır.
İşgal altındaki İstanbul’daki Padişah Vahdettin’in yönetimine karşı Ankara’da, 23 Nisan 1920’de kurduğu Büyük Millet Meclisi’yle egemenliğin ulusa ait olduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmak amacıyla büyük bir adım atmıştır.
Atatürk, 23 Nisan 1920’de, Padişah iradesine karşı halk iradesini koymak üzere Büyük Millet Meclisi’ni kurmuştur.
Bu Meclis Anadolu’nun her yerinden ve her kesiminden temsilcilerin oluşturduğu ulusal bir meclistir.
Egemenliğin Atatürk’ün deyimiyle “kayıtsız şartsız” ulusa geçmesidir.”
Çarli’nin kötülük fabrikası-Kaan Sezyum (BirGün)
“Uzun zaman önce, çok uzak bir galakside…
– Bu anayasal protesto hakkını kullandı, ne yapalım gomtenim?
– Bak sen şuna! Kimin anayasasını kime karşı kullanıyor bu? Tutuklayın. İlaçlarını filan da vermeyin. Yemek de vermeyin, tertemiz bir hücre ayarlayalım kendisine. Yaşı gelince de normal doğum yapsın.
– Gomtenim, bu da yeni geldi. Arabaynan bir kişiyi öldürdü, dört kişi de yaralı var. İki kere kaza yaptı ama tanıdığımızın tanıdığı. Ha bir de asli kusurlu bulundu. Ne yapalım gomtenim?
-Tutuksuz yargılansın. Burası bir hukuk devleti. Nedir yani, her önüne geleni içeri mi alıcaz? Dostumuz Çadıroğlu’na da geçmiş olsun dileklerimi iletin.
– Gomtenim, bu çocuk bizim memurların sosyal medya hesaplarından paylaştıkları görüntüleri paylaşıp, olumsuz algı yapmış. Neymiş efendim; memurlarımız vatandaşa kötü davranırken eğleniyormuş, hakaretler ediyormuş, dalga geçip alay ediyormuş falan filan…”
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: