Ankara’nın kulisleri-Mehmet Al Güller (Cumhuriyet)
“Ufuk Ötesi okurları bilir, kulis yazmam. Çünkü hem kulislerde pek bulunmam hem de bu tür kulis haberlerinin subjektif olduğunu değerlendiririm.
Ancak Yeni Dünya Araştırmaları Merkezi olarak düzenlediğimiz “çok kutuplu yeni dünya” panelinin son hazırlıkları için üç gündür Ankara’daydım ve bu süreçte haliyle kulislere denk geldim.
O nedenle bugün iç ve dış politika kulisi yazacağım, zira uzun yıllardır Ankara’nın kulislerini ilk kez bu kadar hareketli gördüm.
“CHP’ye kayyum atanacak” propagandası, çarşamba akşamı katıldığım bir büyükelçilik resepsiyonunun fısıltıyla en çok konuşulan konusuydu. Yoğun bir şekilde ilginç bir “perşembe sabahına uyanılacağı” yorumları vardı.
Bana iki nedenle pek olası gelmedi. Birincisi CHP’yi salon partisi olmaktan çıkarıp onu meydan partisi yapmaya mecbur eden Saraçhane cephesi, kayyum olasılığının önünü kapatmıştı bence. İkincisi, buna rağmen CHP’ye kayyum atamak, iktidarın siyasi ve ekonomik intiharı olurdu.
Kuşkusuz iktidarın içinde bir kanadın bunu ciddi ciddi düşündüğünün emareleri vardı. Açık açık “Karar alındı, FETÖ gibi CHP de tasfiye edilecek” diye yazıyorlardı çünkü. Üstelik “DEM’in normalleştirilip CHP’nin şeytanlaştırılması” ve “Öcalan’ın özgürlüğünün tartıştırılıp Ekrem İmamoğlu ve Ümit Özdağ’ın tutuklanması”, devletin çalışma prensibine de uyuyordu.”
‘Değerli bir insan’ ama canına okuduk!-Umur Talu (T24)
“Sağlık Bakanı, belki “değerli” bir doktordur, diyor ki: “Sırrı Süreyya Önder, Sayın Cumhurbaşkanı’nın bizzat takip ettiği değerli bir insan.”
Öyledir tabii…
O yüzden, Adıyaman’da TİP kurucusu ve il başkanı olmuş bir babanın oğlu, o iş bu iş derken, hasbelkader girdiği devlet işletmesinden kovulmuştu.
O yüzden, “Beynelmilel”le bir gün Enternasyonal’i dinlettiği 12 Eylül darbesinin 12 yıl hapsine ve işkencelerine maruz bırakılmıştı.
O yüzden, yukarıdakiler AKP döneminden önceyken, bu iktidar sırasında, 2013’teki Nevruz konuşmasından ötürü 2018’de 43 ay hapse mahkum olmuştu.
O yüzden, Suruç’ta “Kobani’ye barış” için toplanmış insanların, Ankara Garı’nda “barış” isteyenlerin katledildiği ülkede Kobani yüzünden milletvekilliğine yargı yoluyla saldırıldı.
O yüzden zaten “Gezi”deydi, o yüzden çocuk Berkin’in, onca gencin ölümüne devlet şiddetiyle vurulmuş darbeler arasında, şimdi “takip ettiğiniz” kalbi polis gazına maruz bırakılmıştı. O yüzden, yine “Gezi” kiniyle Kavala, Atalay, Mater, Kahraman, Özerden’in ömürlerinin hapisle çalındığı bir ülkede yaşıyor. O yüzden, “değerli bir insan”ın eski genel başkanı, sırf “seni başkan yaptırmayacağız” dediği için “değersiz”leştirilmek istenip kin ve nefret mahkumu yıllardır.”
AK Parti’nin büyük çaresizliği-Salih Tuna (Sabah)
“Bir sokak röportajına muttali oldum, dondum kaldım. Bunlar gerçekten de “başkalaşım” illetine yakalanmışlar.
Soru şuydu: “Marmaray’ı kim yaptı?”
Son derece basit bir soru değil mi? Zira, Marmaray projesi başlangıcından bitimine kadar hemen her gün tartışıldığı için kimin yaptığını “sağır sultan” bile duymuştu.
Kaldı ki, CHP’liler de Marmaray’a engel olmak için ellerinden geleni yapmışlardı. Mesela, “AKP, Marmaray ve Metro projeleriyle İstanbul’un binlerce yıllık tarihini katlediyor…” iddiasıyla yeri göğü inletmişlerdi.
Hatta, Cumhurbaşkanı Erdoğan mezkûr proje tamamlandıktan sonra “Marmaray’ı CHP’den gizli yaptık…” şeklinde bunlarla bir güzel dalgasını geçmişti.
Lakin asla vazgeçmemişlerdi. “Kurtarma lokomotifleri nerede… Acil durum senaryosu var mı?” gibi lakırdılarla Marmaray’ı itibarsızlaştırmaya koyulmuşlardı. En acar yazarçizerlerinden biri de “AKP’nin yaptığı Marmaray’a binmem, tüp geçitleri su sızdırır, bunlara güvenmem…” demişti.
Sonra mı?
“Ecevit’in projesiydi” diyerek Marmaray’ı kabullenme aşamasına geçtiler. Daha sonra da “AKP, Marmaray’ı babasının parasıyla mı yaptı?” yollu agresifleştiler.”
Yurdun efendisi-Melih Aşık (Milliyet)
“Mustafa Kemal, 1913 yılında askeri ataşe olarak atandığı Sofya’da Büyük Bulgar Oteli’nin bahçesinde arkadaşı Şakir Zümre ile birlikte kahvesini içmektedir. O sırada otelin bahçesine üzerinde tozlu elbiseleriyle bir köylü girer. Masalardan birine oturur. Garsonlar köylüyü masadan kaldırıp dışarı çıkarmak isterler. Köylü direnir. Biraz zorlanınca:
“Bulgaristan benim alnımın teriyle doyuyor, onu koruyan benim tüfeğim, neden dışarı çıkacakmışım!” diye bağırır.
Mustafa Kemal bu olaydan çok etkilenir: “Şakir, bizim köylümüzün de bu adamlar gibi kendinden emin olması, hakkına sahip çıkması gerekir” diye konuşur…
Sonraları Atatürk’ün ağzından duyulan: “Köylü milletin efendisidir” sözü bir seçim vaadi değil bir temel siyasettir.”
Çin Seddi’ni vergiye bağlayan adam: Trump yaklaşımı-Bora Tamer Yılmaz (Dünya)
“2. Dünya Savaşı öncesinde Maginot Hattı, Fransızların göğsünü kabartıyordu. Ta ki Alman panzerleri birkaç saat içinde siperlerin etrafından manevra yapana kadar.
Ya da Afyon Kocatepe’ye nazır kurulu siperler kurşun geçirmez sanılıyordu. Ta ki Mustafa Kemal Atatürk “İlk hedefiniz Akdeniz’dir!” diyene kadar.
Kissinger’ın kendi ifadeleriyle rakiplerinin etrafından dolanmayı seven bir kültüre karşı ancak dönemin ruhunu anlayan biri karşı koyabilir: Trump gibi.
Dünya ekonomisi şu anda iki cephede birden savaşmaya mecbur kalmış ordu görüntüsüne sahip:
1-Çin şoku: Devasa kapasite fazlasını kendisi eritemeyen ülkenin yaydığı deflasyon.
2-Trump şoku: Devasa ticaret açığını kendi başına kapayamayan ülkenin koyduğu gümrük vergileriyle yeniden şekillenmek zorunda kalan tedarik zincirleri.
Çin, zayıf iç tüketimiyle, bir türlü zenginleşemeyen nüfusuyla, ürettiği devasa kapasiteyi dünyaya püskürten ejderhaya dönmüş durumda. BYD’nin gemisi, içindeki 7 bin araçla önceki hafta İzmit Körfezi’nde boy gösterdi.”
Kedi ve köpekler aynı oranda zekiler-Serhat Demirel (Hürriyet)
Çalışmalara göre köpekler ve kediler benzer zekâ seviyelerine sahipmiş. Fakat insanlar yine de yanlışlıkla kedilerin daha zeki olduğunu düşünüyormuş.
Açalım. Köpekler dışarıdan bakıldığında emirleri takip ederek ve numaralar yaparak zekâlarını gösterseler de genellikle yaramazlık yaparlar. Ayrıca yaşananları çabuk unuturlar ve bu da aynı davranışları tekrarlamalarına neden olur.
İnsanlar, kedileri ne yaptıklarını tam olarak bilen daha hesapçı yaratıklar olarak görme eğilimindeler ve bu da çoğu zaman insanların onların bir şeyleri inat olsun diye yaptıklarına inanmalarına neden oluyormuş.
Yani, siz her seslendiğinizde kediniz bakmaz ama siz bilirsiniz ki kediniz aslında ona seslendiğinizi anlıyor ama bakmamayı tercih ediyor. Düşünceleri de insanları memnun etme ihtiyacından yoksun olarak daha karmaşık görünürmüş. Fakat araştırmacılara göre bunların hepsi kedi sahiplerinin yaptığı varsayımlar.”
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: