Dünya yine kaynıyor. Trump’ın yeniden seçilmesi ön planda; ancak daha az öne çıkan başka gelişmeler de var.,
“Küresel Dünya, İç Siyaset Ve İstanbul Üstüne Notlar – Cilt 1 – Dünyada Savaş” adlı kitabımızda, Trump’un ilk kez seçilişiyle ilgili çeşitli değerlendirmeler yapmıştık. Dünya değişti ama o günden bu yana bazı noktalar değişmeden kaldı:
Kapitalistlerin çıkarları-halkların çıkarları
Birincisi, sert söylemine karşın Trump söylediklerini gerçekleştirecek güçten uzak. O, tam yetkili bir başkandan çok, Amerikan kapitalistlerinin ortak isim olarak mantıklı buldukları bir aday. Popülist yanı da var. Ortalama insanı okşamakta ve ondaki sağ eğilimlerden oy devşirmekte başarılı. Amerikan siyasetinde kural şudur: Başkanlar değişir; ama kapitalistler değişmez. Seçime kapitalistlerin istekleri damgasını vurur. Trump, oy kazanmak için örneğin, göçmen yasalarını sertleştireceğini söyleyebilir; ancak bu, Amerikan kapitalistlerinin işine gelmez; çünkü birçok Amerikan işletmesi, güvencesiz çalışan, ‘yasadışı’ biçimde Amerika’da yaşayan göçmenlerin sömürüsüne dayanıyor. Geçmişte kölelere dayanıyordu. Günümüzün ‘modern’ köleleri, işte bu göçmenler. Amerika’da yaşıyorlar ama geri gönderilme korkusuyla sıfır hakları var. Peki madem kapitalistlerin çıkarına uygun değil bu durum; neden Trump bunu kaşıyor? Çünkü seçilmesi için bu manevrayı yapmak zorunda. Amerikan toplumunun genelindeki rahatsızlıklara karşılık gelen bir siyaset gütmek durumunda. Yoksa seçilemez. Kapitalistlerle halkların çıkarlarının çeliştiği her durumda, Trump kendini popülist bir biçimde ortalama Amerikalının savunucusu bir halk adamı olarak göstermek durumunda.
İsrail neden Avrupa liglerinde?
Hollanda’ya geçelim: Hollanda’da İsrailli taraftarlara yönelik tepkiler saldırılara dönüştü; İsrail, ülkeye kurtarma amaçlı askeri uçak göndermekten son anda vazgeçti. Bir İsrail klasiği olarak, bu olaylar, antisemitik olarak yaftalanıp Avrupa’da sempati kazanılmaya çalışılıyor. Oysa, bunlar, antisemitik değil antisiyonist tepkiler. Yaşananlar, alttan alta başka bir soruyu da akla getiriyor: Bir Asya ülkesi olan İsrail, Avrupa liglerinde ne arıyor? Aslında 60’li 70’li yıllarda İsrail Asya liglerinde oynuyor. Ancak, sonradan Arap ülkeleri İsrail’le oynamayı reddettikleri için sonunda Asya liglerinden atılıyor. Bizdeki resmi göstermelik tepki, bu ölçüde bile değil. Bir de, ırkçı Güney Afrika’nın nasıl dize getirildiğini anımsatalım: Spor karşılaşmalarındaki tepkiler Güney Afrika’daki hak mücadeleleriyle bütünleşip etkili olmuştu.
Güney Koreli radikal feministlerin 4Y’si
Bu dünyada her kadın için olmasa da, kadınların çoğu için hayat zor. Afganistan ve İran, insanı hüzünlendiriyor ve öfkelendiriyor. Ahu Deryalar nelerle uğraşıyor ‘modern’ dünyanın kadınları nelerle… Bazı coğrafyalarda kadın olmak daha zor… Ataerki hemen hemen her ülkede etkili. Bir ataerki ülkesi de olan Güney Kore kalkınırken şöyle bir beklenti vardı: Ülke zenginleştikçe, kadın erkek rolleri daha eşitlikçi bir yöne kayacaktı. Ancak öyle olmadı. Bugün Güney Kore, Japonya ile birlikte, yüksek gelirli ülkeler içinde en kadın düşmanı ülkelerden. Güney Kore’de feminizm doğal olarak hızla gelişiyor. Bunlardan bir akım radikal feminizm. Radikal feministler, 4B hareketi başlatmışlar, biz de bunu 4Y diye Türkçeleştirebiliriz: Erkeklerle seks yok; erkeklerle flört yok; erkeklerle evlilik yok; çocuk yapmak yok. Bu akım ne kadar tutar bilemiyoruz; ancak, ABD’de destekçileri şimdiden oluşmuş durumda. Türkiye’de ise kadın cinayetleriyle kahroluyoruz. Basit, önlenebilecek cinayetler bile önlenmiyor, önlenemiyor.
Kendi kendine bilim yapabilen yapay zekâ
Bütün bu yaşananlar olurken, bilim gümbür gümbür geliyor. Özellikle yapay zekâdaki gelişmeler, insanı hayretler içine düşürüyor. İşler iyice ilginçleşmiş durumda: Örneğin, artık yapay zekâ TÜBİTAK projelerini değerlendirebilecek durumda. Dahası, kendisi de gerekli tetiksözler (prompt) uygulanırsa TÜBİTAK projesi yazabiliyor. Aslında, insanın aklına bir deney yapmak gelmiyor değil: Yapay zekâ çıktısını takma adla TÜBİTAK’a teslim etsek, kabul edilme olasılığı var mı acaba? Hatta TÜBİTAK’ın bunu ayırt edebilme olasılığı nedir? İşte ünlü Turing testine bir göz kırpma: Bunun da adı, TÜBİTAK testi olsun. Buna benzer deneyleri ABD’de yaptılar, yapây zekayı hukuk ve tıp sınavlarına soktular. Kendi kendine bilim yapabilen bir yapay zekâ çok heyecan verici…
Başka gelişmeler de var kuşkusuz, onlar da bir sonraki yazının konusu olsun…
ulasbasar@gmail.com
Fotoğraf: eastasiaforum.org