Eski Yunancada dolaşan anlamına gelen sözcük “planetes” idi. Gezegen sözcüğüne de bu sözcük köken oldu. İngilizcede planet olarak kullanıldı planetes. Gezegen tanımına varmak için de uzun bir yol kat edildi aslında. Önceleri her gece sabit görünen gök cisimlerine sabit yıldızlar, yeri değişenlere ise dolaşan yıldızlar denilmiş. Sonra dolaşan gök cisimlerinin yıldız olmayıp gezegen oldukları fark edilmiş böylece ayrı bir adla adlandırılmış. Sabit kalanlara da yıldız denmiş.
Çok eski çağlardan beri Merkür, Venüs, Mars ve Jüpiter yakınlıkları ve büyüklükleri dolayısıyla görülebiliyormuş, hemen fark edilmişler, bilinmişler. O dönemin insanları bunların tanrıları simgelediklerine inandıkları için Roma mitolojisindeki tanrıların adlarını vermiş. Sonra Satürn keşfedilmiş. Ona da tanrılardan önce var olan varlıklar olduğuna inandıkları ve titan dedikleri varlıklardan birinin adını vermişler.
Bu iş böyle tanrı isimleriyle başlayınca teleskobun icadıyla birlikte keşfedilen diğer gezegenlere bu ad verme geleneği bozulmadan sürdürülmüş.
Sırayla bakalım her gezegen adını nasıl almış?
Merkür
Güneş’e en yakın olan Merkür’e bu adın verilmesinin nedeni hızıyla ilgilidir. Tabii Güneş’e en yakın olunca yörüngesi de daha kısa oluyor. Eski insanlar bunu bilmedikleri için onun gökyüzünde hızla hareket etmesinden yola çıkarak Merkür demiş. Merkür Roma mitolojisinde tanrıların habercisi olarak bilinen ve çok hızlı olan tanrıdır.
Bu tanrı aynı zamanda hırsızların da tanrısıdır, niçin öyle olduğunu anladınız sanırım. Bir de tüccarların tanrısıymış Merkür.
Venüs
Gökyüzündeki en parlak gezegen hep Venüs olmuştur. Bize çok yakın ve aynı büyüklükte olduğu için. Bu yüzden onun bu parlaklığına gönderme yaparak mitolojideki aşk ve güzellik tanrıçası Venüs’ün adı bu gezegene verilmiş.
“Bir tanrıçanın adını taşıyan tek gezegen olması nedeniyle, Venüs ile ilgili adların, kadın adları arasından seçilmesine özen gösterilmiştir. Bu yaklaşıma tek istisna, gezegen üzerindeki en yüksek dağa İskoç bilim insanı James Clerk Maxwell’in adının verilmiş olmasıdır. Uluslararası Gökbilim Birliği’nin (IAU), Venüs üzerindeki yüzey şekillerinin adlandırılmasında uyulmasını önerdiği kurallar şöyledir:
Kıta büyüklüğündeki toprak parçaları (Terra): Aşk tanrıçaları
Büyük coğrafi bölgeler (Regio): Kadın devler ve Titanlar
Kraterler: Ünlü kadınların adları. 20 km’den küçük kraterler için, yaygın kadın isimleri.
Dağlar (Montes): Tanrıça adları
Tepeler (Colles): Deniz tanrıçaları
Sırtlar (Dorsa): Gök tanrıçaları
Alçak düzlükler (Planita-ova): Mitolojik kadın kahramanlar
Yüksek düzlükler (Plana-plato): Bereket tanrıçaları
Uçurumlar (Rupes): Ev ve ocak tanrıçaları
Vadiler (Valles): 400 km’den uzun olanlar için, Venüs gezegenine değişik dillerde verilen adlar. 400 km’den kısa olanlar için, nehir tanrıçaları.
Taçlar (Corona): Dünya ve doğurganlık tanrıçaları
Yarıklar (Chasma): Av tanrıçaları, Ay tanrıçaları
Yassı volkanik tabanlar (Farra): Su tanrıçaları
Sığ çukurluklar (Fossa): Savaş tanrıçaları
İnce uzun yapılar (Linea): Savaş tanrıçaları
Düzensiz kraterler (Patera): Ünlü kadınlar
Çokgen görünümlü alanlar (Tessera): Kader ve kısmet tanrıçaları
Kum tepeleri (Unda): Çöl tanrıçaları
Yıldız biçimli oluşumlar (Astra), kubbe biçimli dağ ve tepeler (Tholus), kesişen vadi ağları (Labyrinthus), akıntı alanları (Fluctus): Çeşitli tanrıçalar.” (1)
Mars
Roma savaş tanrısının adı Mars’tır. Niye Mars’a savaş tanrısının adının verildiğini tahmin ediyorsunuzdur. Evet kızıl renkli bu gezegenin rengini kan ile bağdaştıran Romalılar gezegene savaş tanrısının adını vermiş. Yunanların Mars’a Ares dediğini biliyoruz bu arada.
Güneş Sistemi ve gezegenler
Jüpiter
Güneş Sistemi’nin devi Jüpiter’e tabii ki bu ad verilecekti. Çünkü tanrıların kralı Jüpiter adını taşıyordu. Çok sayıda uyduya sahip olan Jüpiter’in büyüklüğünün anlaşılması da uzun sürdü çünkü en parlak gezegen Venüs daha erken gözden kaybolunca gökyüzündeki en parlak cisim olarak Jüpiter kalıyordu. Bu ikisinin ayrı gök cisimleri olduğunun anlaşılması epey bir süre aldı.
Satürn
Bu gezegenin keşfi çok yakınlarda mümkün oldu, 18 Şubat 1930’da. Bu yüzden gezegene tanrılardan birinin değil, tanrılardan önce var olduğuna inanılan titanlardan birinin adı verilmiş. Titanların yeryüzü ve gökyüzünün çocukları olduğuna inanılırmış. Efsane ise şöyle: yeryüzünün (Gaia) doğurduğu titanların en küçüğü olan Satürn zamanı yönetirmiş. Babası Uranüs’ün beğenmediği kardeşlerini annesinin karnına ittiğini görünce annesinin yani yeryüzünün desteğiyle babasını hadım eder ve kardeşlerini annesinden çıkarır. Bu sayede de titanların başına geçer. Fakat Satürn’ün oğlu olan Jüpiter başta olmak üzere tanrılar titanlara karşı savaşarak Satürn’ü tahttan indirir. Böylece yönetim de tanrılara geçmiş olur. İlginç bir bilgi daha, Satürn evrim geçirerek cumartesi gününün de adı olmuştur: Saturday. Ama bu arada titanlar unutulmamış, Satürn’ün en ünlü uydusunun adı Titan’dır.
Uranüs
1781 yılında Sir William Herschel tarafından keşfedilen Uranüs’e önce Britanya Kralı 3.George’un adından üretilen Georgium Sidus (George’un yıldızı) adı verilmiş ancak bu ad uluslararası düzeyde kabul görmeyince geleneğe uyarak bu gezegene de mitolojideki adlardan biri verilmiş. Satürn’ün babasının adı bu gezegene verilmiş: Uranüs. Ancak bu adın Roma yerine Yunan mitolojisinden geldiğini ekleyelim. Uranüs yeryüzü ile birleşerek tüm varlıkların babası olmuştur.
Neptün
Neptün 1846 yılında Alman gökbilimci Johann Gottfried Galle tarafından keşfedilmiştir. Gezegenin gözleyenlerin mavi renginden dolayı bu yeni keşfe Roma mitolojisindeki denizler tanrısı Neptün’ün adının verilmesi uygun bulunmuştur.
Efsaneye göre “titanların yenilmesinin ardından üç büyük tanrı evreni aralarında paylaşmıştır. Gökyüzünü tanrıların kralı Jüpiter, yeraltı dünyasını Plüton alırken denizlere de Neptün sahip olmuştur.” (2)
Neptün’ün Dünya’ya “uzaklığının oldukça fazla olması uydularının çoğunun keşfini geciktirmiştir. En büyük uydusu 1846 yılında gezegenden hemen sonra keşfedilmiştir. Bu uyduya tanrı Neptün’ün oğullarından biri olan Triton’un adı verilmiştir. Neptün’ün ikinci uydusunun keşfi ancak 1949 yılında gerçekleşmiştir. Bu uyduya ise mitolojide dişi deniz ruhlarının adı olan Nereid ismi verilmiştir. Daha sonraki uydular ise 1989 yılında Voyager 2 aracının gezegenin yakınından geçmesi sırasında ve 2003 yılında Matthew Holman ve ekibi tarafından keşfedilmiştir. Bu uydulara da yine deniz temalı mitolojik isimler verilmiştir.” (2)
Plüton
Plüton bir gezegen değil cüce gezegen statüsüne indirgendi biliyorsunuz. Bu yüzden onu bu listeye alıp almamaya zor karar verdim ama onun da adı mitolojiden alındığı için hikâyesini öğrenmekte zarar yok. “En büyük teleskoplarla bile gözlemlenmesi çok zor olan bu gök cisminin varlığı Percival Lowell tarafından matematiksel hesaplamalar sonucunda tahmin edilmişti. Ancak Lowell 1916 yılında varlığını tahmin ettiği cismi keşfedemeden hayatını kaybetmiştir. Yine Lowell Gözlemevi’nde çalışan Clyde Tombaugh, Lowell’ın çalışmalarını yarım kaldığı yerden devam ettirerek 1930 yılında yıldız haritalarını karşılaştırma metoduyla Plüton’u keşfetmiştir. Yeni bulunan gök cismine Dünya’nın her yerinden birçok isim önerisi gelse de Oxford’da yaşayan 11 yaşındaki Venetia Burney tarafından önerilen Roma mitolojisindeki yeraltı tanrısı Plüton’un ismi kabul edilmiştir.
Plüton’un uyduları da Plüton adı ile uyumlu olarak mitolojik yeraltı varlıklarından yola çıkılarak isimlendirilmişlerdir. En büyük uydusuna ölüleri Styx nehrinden yeraltı dünyasına geçiren kayıkçı Charon’un adı verilmiştir. Başka bir örnek olarak da gecenin tanrıçası ve Charon’un annesi Nix verilebilir.” (2)
Ceres
Plüton’un hikâyesini anlattık, bari diğer cüce gezegenleri de analım. “En küçük cüce gezegenlerden biri olan Ceres aynı zamanda Neptün’ün ötesindeki Kuiper Kuşağı’nda değil, Mars ile Jüpiter arasındaki Asteroit Kuşağı’nda bulunan tek cüce gezegendir. Ay’dan da küçük olan Ceres’in yarıçapı sadece 950 kilometredir. Adını Roma mitolojisindeki tarım ve bereket tanrıçası Ceres’ten alan bu gök cismi 2006 yılında gezegen tanımının yenilenmesi ile birlikte asteroitlikten cüce gezegenliğe terfi etmiştir. Roma mitolojisinde Ceres titan Satürn’ün çocuklarından biridir. Ancak diğer tanrı ve tanrıçaların aksine Olimpos’ta değil yeryüzünde yaşar. Burada tarım ile uğraşır.” (2)
Eris
Eris Plüton’dan büyüktür yani bir cüce gezegen olarak anlatılmayı epeyce hak etmektedir.
Eris Yunan mitolojisindeki fesat fitne tanrıçasının adıdır. Savaş tanrısı Ares’in kız kardeşi veya bazılarına göre de kızı ya da yoldaşıdır.
“Tanrıça Eris insanlar arasında fitne çıkarmak için her yolu denemektedir. Bunların en meşhurlarından biri Thetis ile Peleus’un düğününde gerçekleşen olaydır. Bu düğüne karışıklık çıkarmaması için Eris davet edilmez. Bu duruma sinirlenen Eris intikam almaya karar verir ve düğüne giderek yanında getirdiği ve en güzel tanrıçaya ait olduğunu söylediği altın elmayı bırakıp düğünü terk eder. Bunun üzerine tanrıçalar elmanın kime ait olduğuna dair bir anlaşmaya varamazlar ve Truva prensi Paris’i hakem olarak seçerler. Her tanrıça kendisini seçmesi için Paris’e vaatlerde bulunur. Athena bilgelik, Hera iktidar, Afrodit ise ölümlülerin en güzeli olan Spartalı Helen’in kendisine āşık olacağını vadeder. Paris, Afrodit’in teklifini reddedemeyerek elmayı ona verir. Ancak bu daha büyük bir probleme yol açar. Spartalı Helen Kral Menelaus ile evlidir. Eşinin Paris ile birlikte Truva’ya kaçmasına çok sinirlenen Menelaus Truva’yı kuşatarak 10 yıl süren meşhur Truva Savaşı’nı başlatır.” (2)
Herkese keyifli günler dilerim.
Manşet fotoğrafı: Meya
KAYNAKLAR
1 https://tr.wikipedia.org/wiki/Ven%C3%BCs
2 https://astronomi.itu.edu.tr/genel/astronomide-adlandirma-i/
Hazırlayan: Nihan Kardan & Mustafa Demirer, İTÜ Astronomi Kulübü Üyeleri