Geçen hafta sonu Ayvalık’ın dar sokaklarında ve çarşısında dolaşırken, daha doğrusu dolaşmaya çalışırken gözlerimize inanamadık, sanki bir cumartesi gecesi İstiklal Caddesi’ndeydik.
Evet, belki hava hâlâ denize girilebilecek kadar sıcaktı ama okullar çoktan açıldığına göre, üzerimize üzerimize gelen kalabalığın bir açıklaması olmalıydı. Sadece kalabalık değil, o çoğu zaman ıssız sokakları şimdi lokantalar, barlar, dükkanlar ve pansiyonlar kaplamıştı. Ayvalık, turistler için hafta sonu turlar düzenlenen bir kasabaydı artık, araba için park yeri bulmak olanaksıza yakındı. Neyse ki, bu kaosun ortasında Ayvalık Bandosu’nun coşturan marşlarla verdiği mini konser vardı.
Kağıt üzerinde Marmara Bölgesi içinde yer alan tipik Ege kasabası Ayvalık her zaman, örneğin Bodrum ve Çeşme’ye inat alçak gönüllü bir yerdi. Şimdi “Ayvalık da şımarmış” demek belki fazla iddialı ve haksız bir yorum olur ama hızlı bir farklı kimliğe bürünme sürecine girdiği, ziyaretçi profilinin değiştiği gözle görülüyor.
Yine de, turistik izlenimler çoğunlukla yanıltıcı olur, en iyisi oralı dostlara sormak…
Milliyet’ten emekli olduktan sonra Ayvalık’a yerleşen gazeteci arkadaşım Naki Özkan, değişim sürecinin pandemide başladığını anlatıyor ve “Böyle giderse birkaç yıl sonra biz de Bodrum gibi olacağız” diyor. Özkan, değişimle birlikte orta sınıf yerli turistin Ayvalık’ı keşfettiğini, bunun sonucunda ev fiyatlarının ve kiraların astronomik düzeye yükseldiğini anlatıyor.
Yaklaşık sekiz yıl önce Ayvalık’a yerleşen 40 yıllık dostlarım (aslında tam olarak 41) Gazeteci-Yazar Şaziye Karlıklı ve eşi Yücel Karlıklı da söz konusu değişimi içinde yaşayarak gözlemlemiş. Ayvalık’ın hemen dışında yaşıyorlar ve artık zorunlu olmadıkça kaotik merkezinden uzak duruyorlar.
Yeni yerler keşfetmekte ve oraları en kısa sürede öğütmekte, sonra arkasına bile bakmadan çekip gitmekte mahir turizm sektörünün son gözdelerinden biri olmuş Ayvalık.
Eskiden sadece bilenlerin ve yakın bölgelerde yaşayanların gittiği kasaba şimdi turların da etkisiyle yerli turistin hücumuna uğramış; hatta Endonezyalı olduğunu sandığım yabancı turistler bile gördüm.
Tabii, yaşanan değişimden memnun olmayanlar kadar memnun olanlar da var, özellikle ekmek parasını turizmden kazananlar.
Örneğin, pansiyon işleten Filiz Hanım memnun olanlar grubundan, ne kadar çok insan Ayvalık’a gelirse o kadar çok kazanıyor doğal olarak.
Ama geride kalan yaz sezonunun daha öncekiler kadar iyi gitmediğini söylüyor. Filiz Hanım, aslında yine çok sayıda yerli turistin geldiğini ama çoğunun daha ucuz olan Midilli’ye gittiğini, limanda uzun kuyruklar oluştuğunu anlatıyor buruk bir ses tonuyla.
Cunda’da birkaç meze, balık ve minik rakıya binlerce lira ödenmesi hemen hemen bütün turistik yerlere özgü bir durum olduğu için o konuda anlatılanları örnek göstermenin pek anlamı yok. Gerçi, Midilli kuyruğunun nedenlerinden biri tam da bu.
Şaziye-Yücel Karlıklı’nın yaşanan değişime dair gözlemleri ve biraz da kendileriyle dalga geçen yorumları çarpıcı:
“Pandemi döneminde, özellikle yaşlılar buradaki yazlıklarına geldiler ve evlerini kışın da yaşayacak hale dönüştürdüler. Uzaktan çalışabilen gençler de aynı dönemde buraya geldi. Buranın yerlileri değişen profilden memnun değil. Memnun olmayan başka bir grup da bizim gibi ‘kaçkınlar’ yani büyük şehirden buraya gelip yerleşenler. Biz de bizden sonra gelenleri beğenmiyoruz! Nasıl bir zamanlar bazı yerler, mesela Kumburgaz, Avşa, Erdek parlatıldıysa son yıllarda da Ayvalık parlatıldı. Ama tabii esnaf durumdan memnun.”
Ama “Ayvalık da birkaç yıl sonra Bodrum’a benzer hatta beter olur” yorumuna katılmıyorlar:
“Burasının büyük bölümü SİT alanı içinde yer alıyor. Ayrıca, Bodrum’dan farklı olarak buralarda çok fazla koy yok. Yani beş yıldızlı tatil köyleri kurmak olanaksız. O yüzden Bodrum gibi olması mümkün değil. Ayrıca, burada yaz Bodrum kadar uzun sürmüyor. Yine de Ayvalık’ın doğuda Foça, batıda Artur yönünde enlemesine büyüdüğünü söylemek lazım.“
Döndükten sonra bu yazıyı yazmak için bilgisayar başına oturduğumda 2005’ten beri oraya giden biri olarak aklıma ilk gelen başlık, “Ayvalık sizlere ömür”dü. Ama birkaç günlük turistik izlenimlerle yanlış bir sonuca varmış olabilirdim, hata yapmamak için Yücel Karlıklı’yı aradım, “Doğru bir başlık olmaz, bunu söylemek için henüz erken” dedi.
Neyse, en azından “sizlere ömür” olmamış Ayvalık.
O zaman geçmiş olsun.
Not 1: Gördüklerimden sonra Cunda’ya gitmek içimden gelmedi.
Not 2: Fotoğrafların çoğunda kimseciklerin olmamasının tek nedeni sabahın erken saatinde çekilmesi.