Cumartesi, 5 Tem 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
*Serbest Kürsü

İmam Gazali’den molla rejimine

Halil Ocaklı
Son güncelleme: 4 Temmuz 2025 20:06
Halil Ocaklı
Paylaş
Paylaş

İmam Gazali (Gazzâlî), 1058 yılında Büyük Selçuklu egemenliğindeki İran’ın Horasan Eyaleti’nde doğdu.

Fars kökenli bu önemli düşünür, eserlerinin çoğunu Arapça kaleme aldı. 1111’de, 53 yaşındayken doğduğu yer olan Horasan’da vefat etti. Gazali, yalnızca İslam dünyasının değil, düşünce tarihinin en tartışmalı isimlerinden biridir.

Gazali, akıl ve vahiy arasındaki ilişkiyi yeniden tanımlayarak İslam düşüncesinde köklü bir paradigma değişimine öncülük etti. Dönemin önde gelen akılcı filozofları İbn Sina ve Farabi’yi eleştirerek aklın hakikate ulaşmada yetersiz kaldığını, kesin bilginin ise vahiy yoluyla elde edilebileceğini savundu. Buna karşın, rasyonel düşünceyi dışlamadı ve dini olmayan bilimlerin gelişimine de alan tanıdı.

Gazali’nin fikirleri, Selçuklu döneminde Nizamiye Medreseleri aracılığıyla kurumsallaştı ve zamanla devletin merkezi Sünni otoritesini güçlendiren önemli bir araç haline geldi. Bu kurumlardan yetişen ulema, kadı, müftü ve imamlar toplumda önemli konumlara getirilerek dini otoritenin siyasi yaşamın merkezine yerleşmesine olanak sağlandı.

Gazali’nin düşünceleri, devlet ile dini otoritenin iç içe geçmesini dini kaynaklarla gerekçelendirerek bu yapının oluşumuna katkıda bulundu. Bu yaklaşım kendi dönemi için işlevsel görülse de günümüzde devletin yansızlığını sorgulanır hale getirebilir. Siyasi karar alma süreçlerine dini referansların yön vermesi, çoğulcu toplumlarda farklı inanç ve görüşlere sahip grupların dışlanması gibi riskler taşır.

Dolayısıyla bir zamanlar işlevsel görülen bu bütünleşme modeli, modern çağda hukukun üstünlüğü ve bireysel haklarla çatışmaktadır. Özellikle çoğulcu toplumlarda, devletin dini perspektifle hareket etmesi toplumsal barışa zarar verebilir.

İmam Gazali

Devletin varlığı ile halkının barış ve esenliği, adalet ilkesine doğrudan sıkı sıkıya bağlıdır. Adaletin bulunmadığı hiçbir devletin sağlıklı ve uzun ömürlü biçimde ayakta kalması düşünülemez. Nitekim adalet, zaten dinlerin özünde yer alan ilahi bir buyruk olarak karşımıza çıkar ve Hz. Ali’ye atfedilen “devletin dini adalettir” sözü bu anlayışın özlü bir ifadesidir.

Din ile devlet ilişkisi ise tarih boyunca adalet arayışından bağımsız ele alınmamıştır. Özellikle çağdaş toplumlarda din görevlilerine devlet bütçesinden maaş verilmesi, bu ilişkinin günümüzdeki en somut örneklerinden biridir.

Ancak bu uygulamanın sağlıklı yürüyebilmesi, bazı temel koşulların varlığına bağlıdır. Öncelikle dini kurumların siyasal tutumdan uzak durması ve toplumda birleştirici bir görev üstlenmesi büyük önem taşır. Tersi durumda din kurumlarının fazla politize olması, toplumda gerginlikleri ve güven kaybını derinleştirebilir.

Bu sorunun somut örneklerinden biri, 1979 İran İslam Devrimi sonrasında kurulan molla rejiminde görülebilir. Bu rejimde dini otorite yalnızca dini alanla sınırlı kalmayıp siyasi karar alma süreçlerine doğrudan katılır, kurumları denetler, hatta cumhurbaşkanını görevden alma yetkisi vardır.

İran’daki bu yapı, toplumsal yaşamın en sıradan bileşenlerine dek uzanan sıkı bir kontrol sistemi kurmuş, gündelik yaşamdan kültürel ifadelere kadar pek çok alanı denetim altına almıştır. Bu durum, eleştirel düşüncenin bastırılmasına ve toplumsal çeşitliliğin önemli ölçüde daralmasına yol açmıştır.

İran örneği bireyin yaşam biçiminin bu denli sıkı denetlenmesinin, ekonomik kalkınma ile toplumsal istikrar arasında sağlıklı bir denge kurmayı güçleştirdiğini ve ülkenin genel kırılganlığını da artırdığını göstermektedir. Dini otoritenin siyasetle aşırı bütünleşmesi toplumsal yaratıcılığı ve ekonomik girişimciliği de önemli ölçüde kısıtlamaktadır.

İran’daki yönetim anlayışının ülkenin zengin yeraltı kaynaklarından elde ettiği gelirleri halkın yaşam standartlarını yükseltmek yerine, ideolojik kontrolü güçlendirmeye ve silahlanmaya harcadığı görülüyor. Bu yaklaşım, ekonomik kalkınma ile toplumsal düzen arasında sağlıklı bir denge kurulmasını engelliyor ve kalkınma beklentilerini karşılıksız bırakıyor.

Sosyoekonomik kalkınma ihmal edilip saçı görünen genç kızların peşinden ahlak polisini koşturmak, İran gibi köklü bir devleti bile ilk ciddi dış saldırıda fazlasıyla kırılgan duruma getirebilir. Göz önündeki İran örneği, dinin siyasallaştığı rejimlerin özellikle gençlerin sosyal dinamizmini nasıl bastırdığını ve özgürlük alanlarını nasıl daralttığını açıkça göstermektedir.

Üstelik bu görünüm yalnızca İran’a özgü değil; günümüz Müslüman toplumlarında da benzer eğilimler giderek daha belirgin hâle geliyor. Örneğin Afganistan, Pakistan, Brunei, Yemen, Sudan ve Moritanya gibi ülkelerde dini otoritenin siyasi partiler ve meclis üzerindeki etkisi, bu ilişkinin ne kadar dikkatli yönetilmesi gerektiğini açıkça gösteriyor.

Nitekim Gazali’nin dini otoriteyi önemseyen yaklaşımı, devlet ile dinin bütünleşmesini ve toplumsal sorumlulukların tek bir merkeze devredilmesini savunur. Gelgelelim bu önermenin çağımızda nasıl uygulanacağı oldukça tartışmalıdır.

Gazali’nin yaşadığı dönemde dinin siyasallaşması, toplumsal düzeni sağlamanın bir yolu olarak görülmüş olsa da güncel sorunlar içerik ve kapsam açısından oldukça farklıdır. Eserlerinde nükleer tehdit, gen teknolojisi, küresel ısınma, iklim değişikliği ya da yapay zekâ gibi konular yer almaz; çünkü çağlar ilerledikçe sorunlar da çözümler de değişir, yeni boyutlar kazanır.

Eski referanslarda ısrar eden hükümetler, genç kuşakların ihtiyaçlarına pratik çözümler üretmekte giderek zorlanmaktadır; çünkü çağın sorunları ancak çağın bilgi ve araçlarıyla çözülebilir. Bu gerçek, teokratik rejimlerin modern çağa ne ölçüde uyum sağlayabileceği sorusunu da kaçınılmaz biçimde gündeme getirmektedir.

Gazali döneminin din-siyaset modelinin, günümüz dünyasıyla olan uyum sorununu bir örnekle açıklayalım: Kimi kanaat önderlerinin (!) depremleri zinanın artışına bağlaması bilimsel verilerle çelişir niteliktedir. Depremler, yer kabuğundaki tektonik hareketler sonucu oluşan jeolojik olaylardır ve insanların ahlaki tutumuyla hiçbir ilişkisi kanıtlanamaz. Bu tür yaklaşımlar, toplumsal algıda nesnel gerçeklik ile ahlaki yorumlar arasında gerilim yaratma riskini de beraberinde getirir.

Matbaanın Osmanlı’ya gelişinin yaklaşık 250 yıl gecikmesi, bu bağlamda verilebilecek çarpıcı bir örnektir. Bu gecikmeyi yalnızca “Osmanlı, el yazmasına dayalı bir bilgi kültürüne sahipti” gibi bir söyleme indirgemek yetersiz kalır. Sonuçta bunun ardında hattatların ekonomik kaygılarından çok, dini otoritenin yeni fikirlerin hızlı yayılmasından duyduğu korku yatmaktaydı.

Siyaset ile dini otorite arasındaki ilişkinin kapalı devre bir yönetim biçimine dönüşmesi, toplumların küresel gelişmelerden ve değişen dünya gerçeklerinden kopmasına yol açabilir. Böyle bir yapı, adeta yeni bir Sovyetler, Kuzey Kore ya da Afganistan benzeri otoriter rejimlerin ortaya çıkmasına alan açabilir.

Ne var ki toplumların ilerlemesi esasen özgür ve eleştirel düşünceyle, sorgulayıcı akılla, yaratıcı fikirlerle ve bilimsel yöntemlerle mümkün olabilmektedir. Bu bağlamda dini yapıların toplumsal barışa ve ilerlemeye gerçekten katkı sunabilmesi için yansız, açık ve kapsayıcı bir tutum benimsemesi büyük önem taşımaktadır.

Tüm bu gerçeklere dayanarak diyebiliriz ki, Gazali’nin fikirleri kendi döneminde belki işlevseldi ama günümüzün gerçeklikleri karşısında yetersiz kalıyor. Modern toplumlarda din-devlet ilişkisi bilimsellik çerçevesinde yeniden yapılandırılmalıdır. Aksi halde, İran örneğinde görüldüğü gibi aşırı kırılganlık riski artacaktır. Bu noktada asıl mesele dini kurumları çoğulculuk, ifade özgürlüğü ve bireysel sorumluluk ilkeleriyle uyumlu hale getirme cesaretini gösterebilmektir.

Fotoğraf: mehrnews.com

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanHalil Ocaklı
Takip et:
Bayburt'un Sisne köyünde doğdu (1964). Almanya'da gurbetçi bir çocuk olarak büyüdü ve burada Yunan-Roma tarihi okudu. California Berkeley Üniversitesi'nde Proto-Altayca ve Japonca ilişkileri üzerine çalıştı. Bu süreçte Japonya'da Kyushu Üniversitesi'nde bir sömestr geçirdi. Çalışma alanı: Diyakronik (Artsüremli) Proto-Dil Tipolojisi. Türkiye ve ABD'de profesyonel turist rehberliği ve çevirmenlik yaptı, 50'den fazla ülke gezdi. Rodos'ta otel işletmeciliği yaptı. Hindistan'da çeşitli eğitimler aldı. Rusya'da Tver Devlet Üniversitesi'nde çalışırken Olga ile evlendi. Kadim Vedanta felsefesine derin bir ilgi duyuyor. Aksiyon dolu 35 yılın ardından, şimdi Bergamo (İtalya) ve Antalya'nın sade sakinlerinden biri olmaya çalışıyor.
Önceki Makale Teslimat robotu Dastavşik
Sonraki Makale Mehmet Şüküroğlu çiziyor

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

Akdeniz Sanat ve Yaşam Vadisi

Adil Gürkan
4 Temmuz 2025
Serbest Kürsü

Süreç uzun ince bir yol

Gürsel Demirok
4 Temmuz 2025
EditörSerbest Kürsü

Özgürlüğün pozitifi negatifi

Medya Günlüğü
4 Temmuz 2025
Serbest Kürsü

ABD’lilerin İran’dan kaçışı

Alper Eliçin
3 Temmuz 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?