Galatasaray lig sonuna girerken aldığı Sivasspor galibiyetiyle kendi açısından her şeyi netleştirmişti.
Son haftalarda takımın sadece puan odaklı oynamasını gayet normal karşılıyorum. Takımın Ankara deplasmanı öncesi son idmanını yaklaşık 2.5 saat yapmış olması da, bu işi ne kadar istediklerinin göstergesi. Sezonun en güzel değerlendirmesi olduğunu düşündüğüm analizimize hazırsak başlayalım.
Maçın başlama düdüğü ile Galatasaray’ın klasik oyun şablonuyla sahada olduğuna şahit olduk. İlk çeyrekte temel amaç her zaman olduğu gibi rakibi yarı sahada tutmak, oyunu rakibin birinci bölgesinde oynamaktı. Bu planın en başarılı olduğu deplasman için bu maçı söyleyebilirim.
Ön alanda Mertens ile rakibi çıkartmayan sarı-kırmızılılar, ikinci bölgenin büyük bir bölümünü Torreira’ya, işin savunma kısmını ise Oliviera’ya bırakarak aynı görünen ama tamamen farklı bir taktikle rakibinin karşısındaydı. Birinci bölgede sadece Nellson- Abdülkerim ikilisini bırakan sarı-kırmızılılar, direkt olarak geçiş hücumunu tercih edince beklerin merkeze inmesini kolaylaştırdı. Bu sayede, Kazımcan-Boey ikilisini sürekli olarak “half space” bölgesinde gördük.
Topa sahip olarak bekleri merkeze atan Okan Hoca bu sayede, her iki kanadı da çok aktif kullandı. Art arda Rashica ile hücum deneyen sarı-kırmızılılar, çok geçmeden golü bularak oyunu kendi lehine çevirdi. Golden sonra klasik set hücumuna dönen Galatasaray, oyunu tamamen ikinci ve üçüncü bölgede oynuyorken birden kontrollü bir stile dönünce, merkezde Ankaragücü’ne çok alan bıraktı. Bu sebeptendir ki, golden sonra oyunun kontrolü ilk yarının sonuna kadar Kafkas’ın öğrencilerine geçti. Seyircisi ile bütünleşen Ankaragücü, direkt olarak kanatlardan penaltıya inerek gol aradı ve çok geçmeden golü buldu. Bu noktada, şampiyon dahi olsa Okan Buruk’a değinmek gerekiyor.
Sezon boyu mükemmel bir iş çıkarsa da, Galatasaray, öne geçtiği maçlarda çok erken kapanıyor. Bu durumu değiştirmek gerek. Skor eşitliğinden sonra Galatasaray, normal oyununa dönünce tekrar oyunun kontrolünü eline aldı ve devreyi önde kapadı. İlk yarı özelinde akılda kalan beklerin performansı ve Rashica-Kerem uyumu oldu diye düşünmekteyim.
İkinci yarıya başlarken, Galatasaray’ın topu daha fazla ileride tutacak şekilde bir oyun şablonu ile sahada olmasını bekliyordum. Yarının ilk çeyreğinde yine topa sahip olan, oyunu kontrol eden taraf Galatasaray olurken, takımın uzun toplar ile pozisyon verdiğini gören Okan Buruk, Mertens-Barış Alper-Kazımcan-Debouis değişiklikleri ile oyunu kopartan hamleyi yaptı. Barış Alper’i kanada atıp ileride oynatan tecrübeli teknik adam, Kerem’i on numaraya çekti ve sol taraftan gelen Ankaragücü’nü Debouis ile sindirdi.
Her şey bir yana, 10 numarada oynayan Kerem’e ayrı bir parantez açmak istiyorum. Sene başından beri oyun anlamda üstüne koyarak gitti ve çizgisini hiç bozmadı. Son 25 dakika adrese teslim paslar ile Ankaragücü savunmasını adeta perişan etti. Dürüst olmak gerekirse, şampiyonluğun en büyük payı Kerem-İcardi uyumunda diyebilirim.
Galatasaray, baştan sona üstün oynadığı, 23 şut çekerek kazanmış olduğu müsabakada sene başından itibaren bu istatistiklere sahip olduğu için sonuna kadar hak ettiği bir şampiyonluğu kutluyor. Önümüzdeki senenin kadro planlaması hazır, kombineler tükenmiş durumda.
Bu sezon için emeği geçen herkesi tebrik etmek gerek. Sarı-kırmızılıların son hafta derbide Fenerbahçe’yi bu moralle yeneceğini düşünmekteyim. Ek olarak Galatasaray’ı bu yaz transfer döneminde çok hareketli bir sene bekliyor. Peki sizce, son hafta ligde neler olacak?..