İktisat mezunu olan Hâle Seval, daha sonra Cambridge’de edebiyat kurslarına katılmış, ardından edebiyat-felsefe arasındaki ilişkiye yakından bakmak için Maltepe Üniversitesinde Felsefe Yüksek Lisansını, Yeditepe Üniversitesinde Felsefe Doktorasını tamamlamış. “Akademi sınırları içinde kalmış bir felsefe ürkütür ama Nermi Uygur, İoanna Kuçuradi, Betül Çotuksöken ve tabii diğer düşünürleri okuduğunuzda tam da hayatı buluyorsunuz” diyen Seval, felsefenin gündelik hayatımızın tam da içinde olduğunu hatırlatıyor bize.
Elif Şahin Hamidi
***
–Neden felsefe? Yolun nasıl felsefeye düştü?
-Felsefe bir üst disiplin olarak, farklı disiplin alanlarının içinde, hayatımızda ama fark etmiyoruz. Siyaset felsefesi, etik, hukuk felsefesi, iktisat, edebiyat ve felsefe. Yazar olarak, edebiyat ve felsefenin örtüşen ve çatallanan yönlerini akademik hayatın içinde öğrenmek, bu öğrenmeyi tez yazarak derinleştirmek istedim. Yüksek lisans tezim, “Benim Adım Kırmızı’da Ben Kavramına Hermeneutik Bir Yaklaşım”, doktora tezim ise “The Nature of Emotions in Spinoza’s Philosophy and Reading its Reflection in White Castle/Spinoza Felsefesinde Duyguların Doğası ve Beyaz Kale’ye Yansıması Üzerinden Okunması”. Her iki tezimde de Hermeneutik/Yorumsama üzerinden felsefe-edebiyat arasındaki ilişkiyi ve farklılıkları, romanlar üzerinden irdeledim.
–Peki, felsefe sana ne yaptı? Felsefeyle birlikte değişen bir şey oldu mu hayatında?
-Felsefe, kavramlarla aramdaki bağı güçlendirdi. Günlük hayatta birçok kavramın, sözcüğün yanlış kullanıldığını fark ettim. Evet, yazar olarak bir kitaba yaklaşırken, artık onun bir edebi eser olarak var olduğunu, yazarın kim olduğunu unutmaya çalıştım. Yıllar sonra bir kitap rafında kapağı yırtık bir kitabı alıp, okuduğumuzda dil olarak dış dünyada var olan bir eseri okuruz. Yazarının kim olduğunu düşünmeyiz. Bu bağlamda, bir kitabı dil üzerinden anlamaya, incelemeye, onun üzerine yazı yazmaya başladım.
–Kimileri felsefeden korkuyor. Felsefeden korkmaya gerek var mı sence ve bu korku nasıl aşılabilir?
-Felsefeyi bilmeden, felsefenin içine girmeden, ondan korkuluyor. Felsefenin hangi kulvarını seçeceğinizi bilmiyorsunuz. Temel olarak Sokrates öncesi, Antik Yunan ve üzerine inşa edeceğiniz kendi felsefe yolunuz olmalı. Kısmen var ama tabii bu yol aşılabilir, zorlu bir süreç. Ben felsefeye dışarıdan gelenlerdenim ve öğrenmek isteyen herkes başarabilir diyebilirim. Çoğu arkadaşım hep bir yakın arkadaşının felsefeye olan ilgisinden etkilenerek başlamıştı felsefeyle uğraşmaya. Bende öyle olmadı, kendi alanım için kendim araştırmak istedim. Edebiyat, sosyoloji de olabilirdi ama felsefe olmadan sosyolojiyi de tek başına ele almak zor gibi. Felsefede, var olma ve bilme düzlemini ayırt etme özelliğini yakalıyorsunuz.
–Felsefe ve diğer disiplinler arasındaki ilişki hakkında ne düşünüyorsun? Disiplinler arasılık neden önemli? Felsefe neden herkese lazım ya da lazım mı?
-Felsefenin tüm disiplinlerle bağı var. Çünkü insanı ele alıyor, insanın yapıp etmelerini, kavramları, bir eş deyişle hayatı ele alıyor. Akademi sınırları içinde kalmış bir felsefe ürkütür, ama Nermi Uygur, İoanna Kuçuradi, Betül Çotuksöken ve tabii diğer düşünürleri okuduğunuzda tam da hayatı buluyorsunuz. İnsan-dil-kültür, insan-insan, insan-toplum, insan-devlet ilişkisi açıkça gözler önüne seriliyor. Çotuksöken Hocamız, marketlerdeki barkod okumalarından Aristoteles’in kategorilerini çok güzel örnekler. Felsefe gündelik hayatımızın içinde aslında.
–Peki felsefe karın doyurur mu? Aileler, çocukları aç kalacak diye felsefe okumalarını pek istemiyor gibi de…
-Felsefe okumadan nasıl bilecek, düşünecek, soru soracak, temellendirecek? Bundan yoksun bir mühendislik, tıp, mimarlık ve/veya başka meslekler düşünülebilir mi? Aileler her zaman çocuklar için kaygı duyar, haklıdırlar da. Ama bu felsefe okumasını engelleyerek olmaz, aksine teşvik etmeleri gerekir, ki hocalarımız Nermi Uygur, İoanna Kuçuradi, Betül Çotuksöken, Mustafa Günay eğitim-felsefe ilişkisini ve “Çocuklar için Felsefe” diyerek bunun önemini anlatmaktadırlar.
–Felsefeci sadece felsefe mi yapar: sadece kitaplara gömülüp okur, yazar, düşünür mü? Ya da hangi alanlarda iş yapar, yapabilir?
-Felsefeci sadece felsefe yapmaz, en basit haliyle insana, doğru bilgi nedir doksa-sanı nedir, bunlar arasındaki farkı öğretir. Bilgi başkalarına aktarılabilir ve bunu da felsefeciler yapar. Ki bu da yaşamın temelidir. Mehmet Akkaya’nın Özne dergisinde, Nermi Uygur üzerine bir yazısına gönderme yaparak şunları söyleyebilirim: “Uygur’a göre her filozof mutlaka her şeyi bilmiş, yazmış değildir, filozoflar sonrakilere, söyleyecek şeyler bırakan kişilerdir. ‘Ben her şeyi bilirim, bilmediğim yoktur, rastlanan her güçlüğün yanıtı bendedir’ diyen bir filozof tipi Uygur’un tepkisini çekmektedir. (…) Gerçek filozof her soruyu yanıtlayamayacağını bilen filozoftur.”
Felsefe okumamış bir editör, redaktör, konservatuar mezunu, tasarımcı, hukuk öğrencisi olabilir mi? Hayır. Nasıl insanla bağ kuracak? Durumlar karşısında duruşlarını nasıl belirleyecek? Tüm meslekler insana değer, felsefe de insana değer. Felsefe okumak her meslek-disiplin için artı değerdir.
–Gündelik hayatta insanların genellikle ezberler, ön yargılar, değer yargıları, inançlar, izmler, ahlaksal normlar üzerinden değerlendirmeler yapıp, değer harcadıklarını görüyoruz. Çoğu çatışma, kavga gürültü de buradan çıkıyor. Bu noktada felsefe bir çıkış kapısı aralayabilir mi insana?
-Yaşadığımız yıllar, değerlerin hiç kalmadığı bir dönem. İçi boş şeylerin değer sayıldığı zamanlar. Aydınlanma’dan bu yana sorgulanması gereken çok şey var. İnsan, nasıl bu kadar vahşi, zalim, acı çektiren biri oldu? Bir hiç için ve/veya zevk için, tecavüzler, her canlıya gözünü kırpmadan yapılan işkenceler… Öldürme nasıl bu kadar doğallaştı? Para dışında her şey nasıl bu kadar değersiz oldu? İşte! Tam da bu noktada Aristoteles’e bir dönüş yapalım. Yaşamın üç şekli: Haz yaşamı, siyaset yaşamı, teoria yaşamı. Günümüz insanı çok fazlasıyla haz yaşamı içinde. Bunu estetik, güzellik, yaşam alanı, her ortamda giydiği kıyafet, kullandığı aksesuar, ev, arabada görebiliriz. Günümüzde “ölçülü olma” ve “farkındalık” kavramları kayboldu. Parası olan her şeyi yapabileceğini düşünüyor. Bu noktada felsefe, düşünme edimi için ne kadar önemli bir adım. Bir kez daha karşımıza felsefe çıkıyor.
Hans-Georg Gadamer, “ön yargılar olmadan anlayamayız” der. Ön anlama Hans-Georg Gadamer için önemli ve belirleyici bir unsurdur. Bütünü oluşturan parçalardan biridir; döngüsellik içinde tamamlanır ve anlamlı bir bütünsellik içinde kavranır. Ama olayın kendisi ön yargınızı doğru ve/veya yanlış çıkarabilir. Burada önemli olan gerçeği görmemiz, ön yargımıza takılmamamız. Michel Foucault da “kimlik, haz almaysa sorun yok, ama öne çıkma ise o zaman kötü” diyerek, günümüzdeki kimlik sorununu, alt-üst kimliği iki cümleyle anlatmıştır. Evet, yarayabilir, kendi yapıp etmelerinde ölçülü olma ve farkındalığını geliştirerek.
–Felsefeyle ilgilenenlere, felsefe okumak isteyenlere ne tavsiye edersin?
-Türkçeyi felsefe dili haline getiren düşünürlerimizi okunmalılar. Felsefede en büyük sorun, çeviri kitaplardan kaynaklanıyor. Akademik hayatta hocalarımız asıl kaynağa gidip okumamızı önerdiler, öyle yaptılar, eğer bir eser Türkçeye çevrilmişse çevirileri seçerek okuttular. Felsefe, “öğrendim bitti” gibi bir şey değil, tam da Felsefeye Giriş kitabında Karl Jasper’in deyişiyle “yolda olmak”sa –farklı filozoflarca da kullanılmıştır– bu yol, insana sürekli yenilikler ekler. Süregiden felsefedir.
Gelecek hafta: Furkan Soltekin’le söyleşi
1. Söyleşi Elif Karakaş: Felsefe adındaki kraliçe
2. Söyleşi Alper Hasanoğlu: Felsefeden korkan terapi görsün
3. Söyleşi Ertan Tunç: Her yol felsefeye çıkar
4. Söyleşi Beste Nâsır: Felsefe insanlaşma yolculuğudur
5.Söyleşi: Serhan Kansu: Felsefe bir ışık yakar
Yazar hakkında
Elif Şahin Hamidi 1979 yılında doğdu. 1998 yılında, Trakya Üniversitesi EMYO Serigrafi Bölümünden, 2004 yılında, Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Basın-Yayın Bölümünden mezun oldu. 2018 yılında, Maltepe Üniversitesi İnsan Hakları Anabilim Dalı İnsan Hakları Yüksek Lisans Programını tamamladı. Prof. Dr. İoanna Kuçuradi’nin danışmanlığında “Gazetecinin İşi, Hak Gazeteciliği ve İnsan Hakları” başlıklı bir tez yazdı. Şu an aynı üniversitede felsefe doktorası yapıyor.
Öğrencilik yıllarından bu yana çeşitli mecralarda muhabir, editör, genel yayın yönetmeni olarak görev yaptı ve yazmayı hep sürdürdü. Kitap değerlendirme yazıları, yazarlarla yaptığı söyleşiler, hazırladığı dosya konuları ve haberler farklı mecralarda yayınlanıyor.
2014 yılında Beta Yayınları tarafından yayımlanan Sıradışı Uyumsuz Muhalif: Bir Entelektüeli Yitirmek/Vakur Kayador’un Ardından başlıklı kitapta, “Hep Vakur ve Hep Yalnızdı” başlıklı yazısıyla yer aldı. Ayrıca Ercan Kesal ile Peri Gazozu adlı kitabı üzerine yaptığı söyleşi, 2017 yılında yayımlanan Aslında adlı kitaba dahil olurken, Murat Gülsoy’un Nisyan adlı romanıyla ilgili değerlendirme yazısı, 2018 yılında yayımlanan Murat Gülsoy: Edebiyatta 30. Yıl/Basında Yazılanlar adlı kitapta kendine yer buldu. Prof. Dr. Şehnaz Ceylan’ın editörlüğünü yaptığı ve Ekim 2020’de yayımlanan Çocuk Edebiyatı başlıklı kitaba, “Kitaplara ve Okumaya Dair” başlıklı yazısıyla katkıda bulundu. 2021’de yayımlanan Etik, Hukuk ve İnsan Hakları/İoanna Kuçuradi’ye 85. Doğum Günü İçin adlı armağan kitaba, yüksek lisans tezinden hareketle, “İnsan Hakları Işığında Gazetecinin İşi” başlıklı bir yazı yazdı. “Toz, Ölüler ve Diriler” başlıklı öyküsü, Sözcükler Edebiyat Dergisinin Mayıs-Haziran 2022 sayısında yayımlandı. Kasım 2022’de yayımlanan Edebiyatta Denizcilik Denizcilikte Edebiyat adlı kitaba, Nazlı Eray’ın Pasifik Günleri romanı hakkında bir yazıyla katkı sunarken, Şubat 2023’te yayımlanan Edebiyatta Hukuk adlı kitaba, Aristophanes’in Kadınlar Savaşı/Lysistrata oyunu hakkındaki “Barış Düşünün Peşinde: Lysistrata” başlıklı değerlendirme yazısıyla katkıda bulundu. Son olarak, İoanna Kuçuradi için hazırladığı Ömrümüzü Yönlendiren Rastlantıların Kavşağında: İoanna Kuçuradi başlıklı armağan kitap, Mart 2024’te, Kuçuradi Felsefe ve İnsan Hakları Vakfı Yayınları’ndan çıktı. Ayrıca yüksek lisans tez çalışması, İnsan Hakları Işığında Gazetecinin İşi başlığıyla, yine Mart 2024’te kitaplaştırıldı.
Maltepe Üniversitesi İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezinde Uzman olarak görev yapıyor ve Prof. Dr. İoanna Kuçuradi ile birlikte çalışıyor. İnsan Hakları Anabilim Dalı ve İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi Danışma Kurulu Üyeleri arasında yer alıyor. Ayrıca, İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi ve UNESCO Felsefe ve İnsan Hakları Kürsüsü Bültenini hazırlıyor.