Çocuk kitaplarıyla, şiirleriyle, oyunculuğuyla tanıdığımız Serhan Kansu’nun beslendiği ana kaynak, felsefe. Kansu, Maltepe Üniversitesi Felsefe Bölümü mezunu. “Çocuklar için Felsefe” üzerine bir bitirme projesi hazırlayarak lisans eğitimini tamamlayan Kansu, bu alanda pek çok atölye düzenledi, eğitimler verdi ve bu atölyeleri, eğitimleri hâlâ sürdürüyor. Felsefe, Kansu’nun daha iyi yazmasını, özensiz ve akıl içermeyen metinler ortaya koymamasını sağlamış. Bu haftaki konuğum Serhan Kansu, “Küçük yaştan itibaren felsefeyle tanışılmış olsaydı, bugün dünya bu durumda olmazdı. Çünkü felsefe, ‘tartışma’ya ‘kavga’ demez. Soruşturmak, birlikte el ele verip kavrama gitmektir” diyor.
Elif Şahin Hamidi
–Neden felsefe? Yolun nasıl felsefeye düştü?
-Antik Yunan metinleri ile ilk tanışmam üniversiteden önce tiyatroya başladığım zamanlarda oldu. Sofokles metinleri, Aristophanes oyunları ya da Gorgias okuduğum zamanlar henüz üniversitede değildim. Ailem de felsefe ile ilgilenen okuyan bireylerden oluşuyor. Çocukluk yıllarımdan itibaren evin her köşesinden bir kitap çıkar, muhakkak bir yerlerde bir kâğıda yazılmış şiire rastlardım. Tabi derinlikli kitaplar ve şiirlerdi. İlkokulun sonlarındaydım, kısa kısa dörtlükler karalamaya başladığım, bazılarını oynadığım bazılarını da arkadaşlarıma okuduğum zamanlar… Tiyatro okuluna giderken, yazmak isteği daha da arttı ve bu da hayata, kendime, doğaya ve insana yönelimimi derinleştirme ihtiyacıyla paçalarımdan akmaya başladı. Artık daha çok bilgi istiyordum. Bugünkü şekliyle belki Nietzsche’deki “güç istenci” gibi, yani kendini gerçekleştirmek, yani kavram, yani değer üretmek isteği… Ardından da okuduğum metinler, oyunlar, şiirler; sorduğum sorular, kaygılarım ve arzularım beni felsefe ile bir araya getirdi. Üniversite sınavında gösterdiğim başarıyla belli bir derece elde ettim ve tam burslu olarak Maltepe Üniversitesi Felsefe Bölümünü kazandım ardından da felsefe eğitimi sürecim başladı.
–Peki, felsefe sana ne yaptı? Felsefeyle birlikte değişen bir şey oldu mu hayatında?
-Felsefenin hayatıma dair en büyük katkısı şu oldu: Ben yazan ve oynayan bir adamım; daha iyi yazmamı, özensiz ve akıl içermeyen metinler ortaya koymamamı sağladı. Oyunculuk konusunda ise, biliyorsunuz ki bir karakter yaratmak, onu arzularıyla, kaygı ve korkularıyla, geçmişi ve geleceğiyle şekillendirmek demek. Onunla hem duygusal hem de akılcı bir bağ kurmak demek. Bu bağı en doğru şekilde kurmamı sağlayan diyemem çünkü “doğru olan nedir?” hayat boyu soracağım, ancak bu bağı en bana uygun ve potansiyelimi ortaya çıkartacak şekilde kurmamı sağlayan şey felsefe diyebilirim. Pratikte ve özetle kendi namıma, daha iyi yazmamı ve oynamamı sağlıyor. En temelde düşünmemi, kaliteli düşünmemi…
–Kimileri felsefeden korkuyor. Felsefeden korkmaya gerek var mı sence ve bu korku nasıl aşılabilir?
-İnsan bilmediğinden korkar. Bilinmeyen yol karanlıktır. Ve bilgi de o karanlığı aydınlatır. Felsefe, bilme isteğiyle paçalardan akar ve ardından bir ışık yakar, yolu aydınlanan kişi kendi yolunu bulur. Yani aslen felsefe korkulacak değil, korkularımız konusunda bize yardımı dokunacak bir konudur.
–Felsefe ve diğer disiplinler arasındaki ilişki hakkında ne düşünüyorsun? Disiplinler arasılık neden önemli? Felsefe neden herkese lazım ya da lazım mı?
-Ben disiplinler arası bir adamım, kendi atölyelerimde de, derslerimde de, eğitimlerimde de müziği, tiyatroyu ve felsefe bilgisini bir araya getiririm. Ki zaten nasıl felsefe yapacağı, kişinin sadece kendisiyle ilgili; bilgiyi nasıl aktaracağını en iyi kişinin kendisi bilir. Örneğin Peripatetikler doğa yürüyüşleri yapardı ve uyaranlarını doğadan seçerlerdi. Ben bunu da yaparım, bir parktaki kaydırağı da kullanırım, düşünce deneylerini de, hikâyeleri de ya da resimleri de. Nihayetinde şunu söylemek gerek: felsefe diğer tüm disiplinlerden beslenir. Diğer tüm disiplinler bakış açıları geliştirmemizi sağlar. Bu da ortaya konacak argümanın kuvvetli, çıkarımın ise sağlam olmasına yardımcı olur.
–Peki felsefe karın doyurur mu? Aileler, çocukları aç kalacak diye felsefe okumalarını pek istemiyor gibi de…
-Felsefe karnını ne kadar doyurman gerektiği ve nasıl doyurabileceğinle ilgili sana yol açabilir. Fikirler üretmeni sağlayabilir. Şöyle düşünün: “Mühendislik karın doyurur mu?” Eğer işini doğru ve iyi yapan bir mühendissen, evet. İşini doğru ve iyi yapabilmeni sağlayan şey de, sormak, öğrenmek, gelişmek ve bilginin peşinden ayrılmamaktır. İşte ne yaparsan yap, daha iyi yapabilmeni sağlayan bir düşünme biçimidir felsefe. O yüzden “Felsefe karın doyurur mu?”, hayır. Ancak felsefe sayesinde karnın doyar mı? Kesinlikle evet.
–Felsefeci sadece felsefe mi yapar: Sadece kitaplara gömülüp okur, yazar, düşünür mü? Ya da hangi alanlarda iş yapar, yapabilir?
-“Felsefe insanı”nın bilginin peşinde olması gerek. Yani “tamam biliyorum artık, bu yeterli” gibi bir tavır, felsefe insanı için, düşünce üretiminin de ürün ortaya koymanın da sonunu getirir. Dolayısıyla evet, kitap okumalı ancak kitap okumuyorsa da bilgi edinebileceği başka alanlarla da daima temas halinde olmalı. Mesela doğada vakit geçirmeli, belgesel izlemeli, hayvanları izlemeli, insanları izlemeli, metafor üretmeye çalışmalıdır.
–Gündelik hayatta insanların genellikle ezberler, ön yargılar, değer yargıları, inançlar, izmler, ahlaksal normlar üzerinden değerlendirmeler yapıp, değer harcadıklarını görüyoruz. Çoğu çatışma, kavga gürültü de buradan çıkıyor. Bu noktada felsefe bir çıkış kapısı aralayabilir mi insana?
-Küçük yaştan itibaren felsefeyle tanışılmış olsaydı, bugün dünya bu durumda olmazdı. Çünkü felsefe, “tartışma”ya “kavga” demez. Soruşturmak, birlikte el ele verip kavrama gitmektir. Kişi kendini de karşısındakini de çekinmeden eleştirebilir. Karşısındakini, ona itiraz etmek için değil, anlamak için dinler. Eğer bu kültürle yetişmiş bireyler gelecekte karar vericiler olurlarsa, gelecekte iyi manada bambaşka bir manzara görebiliriz.
–Felsefeyle ilgilenenlere, felsefe okumak isteyenlere ne tavsiye edersin?
-Felsefe öğrencilerine tavsiyem: Okulda öğrendikleriniz eğer kafanızı karıştırıyorsa, korkmayın. Zamanla her şey sizin kendi tarzınıza göre yerli yerine oturacak. Ki zaten daha iyi bir öğrenme için önce kafanızın karışması gerekiyor.
Ezberlenmiş kariyerlerin değil, kendi ürettiğiniz kariyerlerin peşinde olun. Gelecek bugünden farklı olacak ve belki de bugünün ezberlenmiş kariyerleri, bilgi türleri gelecekte hiçbir işe yaramayacak. O sebeple, değer üreten, kavram üreten, kendi kulvarını kendi yaratan birer birey olmaya çalışırsanız her anlamda kazanç elde edersiniz.
Gelecek hafta: Hale Seval’le söyleşi
1. Söyleşi Elif Karakaş: Felsefe adındaki kraliçe
2. Söyleşi Alper Hasanoğlu: Felsefeden korkan terapi görsün
3. Söyleşi Ertan Tunç: Her yol felsefeye çıkar
4.Söyleşi Beste Nâsır: Felsefe insanlaşma yolculuğudur
Yazar hakkında
Elif Şahin Hamidi 1979 yılında doğdu. 1998 yılında, Trakya Üniversitesi EMYO Serigrafi Bölümünden, 2004 yılında, Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Basın-Yayın Bölümünden mezun oldu. 2018 yılında, Maltepe Üniversitesi İnsan Hakları Anabilim Dalı İnsan Hakları Yüksek Lisans Programını tamamladı. Prof. Dr. İoanna Kuçuradi’nin danışmanlığında “Gazetecinin İşi, Hak Gazeteciliği ve İnsan Hakları” başlıklı bir tez yazdı. Şu an aynı üniversitede felsefe doktorası yapıyor.
Öğrencilik yıllarından bu yana çeşitli mecralarda muhabir, editör, genel yayın yönetmeni olarak görev yaptı ve yazmayı hep sürdürdü. Kitap değerlendirme yazıları, yazarlarla yaptığı söyleşiler, hazırladığı dosya konuları ve haberler farklı mecralarda yayınlanıyor.
2014 yılında Beta Yayınları tarafından yayımlanan Sıradışı Uyumsuz Muhalif: Bir Entelektüeli Yitirmek/Vakur Kayador’un Ardından başlıklı kitapta, “Hep Vakur ve Hep Yalnızdı” başlıklı yazısıyla yer aldı. Ayrıca Ercan Kesal ile Peri Gazozu adlı kitabı üzerine yaptığı söyleşi, 2017 yılında yayımlanan Aslında adlı kitaba dahil olurken, Murat Gülsoy’un Nisyan adlı romanıyla ilgili değerlendirme yazısı, 2018 yılında yayımlanan Murat Gülsoy: Edebiyatta 30. Yıl/Basında Yazılanlar adlı kitapta kendine yer buldu. Prof. Dr. Şehnaz Ceylan’ın editörlüğünü yaptığı ve Ekim 2020’de yayımlanan Çocuk Edebiyatı başlıklı kitaba, “Kitaplara ve Okumaya Dair” başlıklı yazısıyla katkıda bulundu. 2021’de yayımlanan Etik, Hukuk ve İnsan Hakları/İoanna Kuçuradi’ye 85. Doğum Günü İçin adlı armağan kitaba, yüksek lisans tezinden hareketle, “İnsan Hakları Işığında Gazetecinin İşi” başlıklı bir yazı yazdı. “Toz, Ölüler ve Diriler” başlıklı öyküsü, Sözcükler Edebiyat Dergisinin Mayıs-Haziran 2022 sayısında yayımlandı. Kasım 2022’de yayımlanan Edebiyatta Denizcilik Denizcilikte Edebiyat adlı kitaba, Nazlı Eray’ın Pasifik Günleri romanı hakkında bir yazıyla katkı sunarken, Şubat 2023’te yayımlanan Edebiyatta Hukuk adlı kitaba, Aristophanes’in Kadınlar Savaşı/Lysistrata oyunu hakkındaki “Barış Düşünün Peşinde: Lysistrata” başlıklı değerlendirme yazısıyla katkıda bulundu. Son olarak, İoanna Kuçuradi için hazırladığı Ömrümüzü Yönlendiren Rastlantıların Kavşağında: İoanna Kuçuradi başlıklı armağan kitap, Mart 2024’te, Kuçuradi Felsefe ve İnsan Hakları Vakfı Yayınları’ndan çıktı. Ayrıca yüksek lisans tez çalışması, İnsan Hakları Işığında Gazetecinin İşi başlığıyla, yine Mart 2024’te kitaplaştırıldı.
Maltepe Üniversitesi İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezinde Uzman olarak görev yapıyor ve Prof. Dr. İoanna Kuçuradi ile birlikte çalışıyor. İnsan Hakları Anabilim Dalı ve İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi Danışma Kurulu Üyeleri arasında yer alıyor. Ayrıca, İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi ve UNESCO Felsefe ve İnsan Hakları Kürsüsü Bültenini hazırlıyor.