Kartalkaya’da yaşanan yangın felaketi yüreğimizi dağladı, Türkiye’yi yasa boğdu.
Acılar içindeyiz. “Taptaze Filizlerim ölmemeliydi. Bu işin peşini bırakmayacağım” diyor torununu ve kızını faciada kaybeden bir anne. İnsanlarımız bu felaketin nasıl yaşandığını, neden yaşandığını haklı olarak sorguluyorlar, sorumluların ortaya çıkarılmasını istiyorlar.
İş yeri sahiplerinin para harcamamak için gereken önlemleri almaması haklı olarak eleştiriliyor. Yetkililerin gerekli denetimleri zamanında yapmaması haklı olarak eleştiriliyor. Yakın zamanda yaşadığımız felaketlerden ders alınmadığına işaret ediliyor. Vurdumduymazlık kınanıyor. İnsan hayatına değer verilmediğinden, sorumluların ve yetkililerin cezalandırılmadığından, istifa mekanizmasının işlemediğinden yakınılıyor.
Yanan otelin tarihçesi de bu arada hatırlatılıyor. AKP’nin Bolu’da etkili siyasetçilerinden ve iş insanlarından Rizeli Mazhar Mürtezaoğlu, Uludağ otellerine rakip olmak üzere, 1978’de hizmete açmış oteli. 2000 metre aşağıdaki eski oteli yetersiz bularak 20 yıl önce endemik ceylan ve dağ keçilerinin üreme ve yaşama alanı olan o tepeye, çevrecilerden ve Bolululardan gelen bütün haklı uyarı ve itirazlara rağmen bir çıradan farksız olan o ahşap oteli dikmiş. Keresteler Finlandiya’dan özel olarak getirilmiş. Kaplamalarını İsveç’in ünlü bir firması yapmış; ayrıca şehirden o otele kadar 40 kilometre yol çekmek için yüz binlerce ağacı bizzat devletin karayollarına kökletletilmiş, bir asfalt yol yaptırılmış. Böylece ormandaki ekosistem mahvedilmiş. Ceylanlar, karacalar, yaban keçileri ağlamış; sürüngenler, kuşlar, yırtıcı hayvanlar ağlamış. Bu öyküyü okuyunca, bakır madeni açmak için Kaz Dağları’nda yaşanan ağaç katliamı aklıma geldi. Yörenin ekosistem açısından önemini gözardı edenlerin, iktidardan destek alanların Kaz Dağlar’ını rant uğruna nasıl talan ettikleri aklıma geldi. (18 Kasım 2024 tarihli yazım)
Yıllardır AKP’ nin iktidar sürecini izliyor ve yaşıyoruz. Endişe ediyoruz, kaygılanıyoruz. Emekli bir yurttaş yazmış:
“Yıllar önce Başbakan danışmanlarını uyardım, bu hukuksuzluklar ülkemizi felakete götürür diye. Adamlar gülüp geçtiler. Bana, ‘Sen sosyal demokrat olduğun için öyle geliyor sana’ dediler. ‘AKP’li ol gör seni nasıl paraya boğarız’ dediler. AKP’lilere ait iş yeri ve kuruluşları denetlemiyorlar, denetlemiş, gibi yapıyorlar. İşte, yanan otelin altından AKP’li iş adamının çıkması gibi.”
Kazdağları’ndaki ağaç katliamı gibi…
Felaketin baş sorumlusunun kim olduğuna ilişkin görüşler muhtelif. Kimileri kendi siyasi tutumuna göre tavır alıyor. 6 Şubat 2023’teki büyük deprem sırasında yaşanan kurtarma çalışmalarında yaşanan yetki ve sorumluluk kargaşasını hatırlayanlar, “O zaman da yaşanan gecikmelerin ve kargaşanın baş sorumlusu tüm yetkileri bir adamda toplayan ucube tek adam düzeniydi. Bu felakette yaşanan gecikmeler, yetki ve sorumluluk karmaşasının temel nedeni de tüm yetkileri Ankara’da toplayan ucube tek adam düzenidir” diyorlar ve mevcut sistemin değiştirilmesi gereğini belirtiyorlar. Yeni sistem ile bürokrasinin fabrika ayarlarının bozulduğunu vurguluyorlar. Ancak önümüzdeki yıllarda bu sistemin değiştirilmesine ihtimal verilmiyor.
Cumhurbaşkanı ve AKP Başkanı Erdoğan’ın statünün muhafaza edilmesinden yana olduğu biliniyor. Erdoğan’ın görevini uzatmak arzusunda olduğu biliniyor. Son dönemde atılan kimi adımlar ve girişimlerde esas itibarıyla bu çerçevede değerlendiriliyor. Erdoğan’ın, “Benim iktidarımı sürekli kılın, bu konuya odaklanın” minvalinden bir yaklaşım içinde olduğu ileri sürülüyor. Türkiye’nin iyi yönetilmediğinden, savrulduğundan, talan edilinden yakınılıyor. Keza tarikat ve cemaat mensupları ile liyakatsız kişilerin devletin kılcal damarlarına sızdıklarına dikkat çekiliyor…
AKP’nin önümüzdeki süreçte iktidarı devredeceği hususunda da pek çok insanımız umutsuz.
“Büyük bir yandaş zengin kesim yarattılar talanla, ülkemizin bütün kaynaklarını yandaşlarına peşkeş çektiler. Bu soygun, talan ortaya çıkmasın diye de iktidarı bırakmak istemiyorlar. Hesap vermek istemiyorlar. Güzel ülkemiz soyuldu, soyulmaya ve yakılmaya da devam ediliyor, içimiz yanıyor. Mesela, bu yangın tamamen ihmaldir. İçimiz yanıyor” diyorlar.
Öte yandan, AKP’nin iktidarda kalmak için “kesenin ağzını açtığını” iddia eden kimi yurttaşlarımız ise, son dönemde AKP’ye yapılan siyasi nitelikteki transferleri bu çerçevede değerlendiriyorlar. “Profesyonel futbolcu en yüksek ücreti veren takıma transfer olur. Profesyonel siyasetçi de en yüksek ücreti veren partiye” diyorlar.
“Eski İYİ Parti Sözcüsü Kürşat Zorlu’nun AKP’ye katılması ardından “eski Genel Başkan Meral Akşener’in Cumhurbaşkanı Yardımcısı olacağı” yolundaki haberleri okuyan bir dostum bu haberin doğru olup olmayacağını sordu. “Ak Şener’in, Ak adamları Ak Parti’de” şeklindeki sosyal medya paylaşımlarını ve Ak Şener’in Külliye ile kapalı kapılar ardındaki temaslarını hatırlayarak dostumun sorusunu “Neden olmasın?” diyerek yanıtladım. Geçmişte Akşener’e sempati duyan dostum, “Yazık, çok yazık, inanamıyorum” dedi.
“İnan, siyasette olur böyle şeyler” dedim ve ekledim: “21. Yüzyıl İleri Demokrasi Döneminde Makyavelizm” üzerine bir kitap yazılsa yok satar…
Fotoğraf DHA videosundan alınmıştır.
İlgili yazı: