Faiz ve enflasyon ilişkisi ekonomistler ve siyasetçiler arasında zaman zaman polemiğe neden olmaktadır.
Bunun temel nedeni makroekonomik değişkenlerin doğası gereği birbirleriyle dinamik bir ilişki içinde olması, yumurta tavuk örneğinde olduğu gibi süreci başlatan temel etkeni tespit etmenin kolay olmaması.
Bunun pek çok nedeni var. Kavramların kendisi kadar, aralarındaki nedensellik bağı da hangi zaman aralığında, hangi ekonomide ve hangi açıdan baktığınıza göre değişebiliyor. Bu nedenledir ki ekonomistler, iki değişken arasındaki nedenselliği tespit edebilmek için belirli varsayımlarla birçok değişkeni sabit tutarak, kısa süreli hatta anlık ilişkileri modellemeye çalışırlar.
Laboratuvar koşullarında ispatlanan birçok varsayımı, evrensel bir kural haline getirip her ekonomide her durumda geçerli olduğunu iddia etmeye başladığınız anda bilimden uzaklaşıp, politika alanına giriş yaparsınız. İşin içine politika girince tartışma da kaçınılmaz oluyor.
Kavramsal olarak faiz, paranın zaman değerinin karşılığı olarak ödenen bedeldir. Yani faiz paranın belli bir süre kullanılması karşılığında ödenen kira bedelidir. Fiyat arz ile talebi dengeye getiren değer olduğuna göre, para talebi ile para arzını dengeye getiren fiyata da faiz diyoruz.
Enflasyon ise ekonomideki genel fiyat seviyesinde gözlenen artıştır. Toplam talep ile toplam arz arasındaki dengeyi ya da dengesizliği ifade eder. Enflasyon yükseliyorsa, genel talep seviyesi artarken toplam arz yetersiz kalıyor demektir.
Toplam talebi körükleyen iki kanal vardır. Kamu harcamaları ve/veya özel kesim harcamaları. Dengede olan bir ekonomide harcamaların herhangi bir nedenle artmaya başlaması arz üzerinde bir baskı oluşturur. Harcama talebinin artması, tüketici, üretici veya ithalatçının fon talebini arttırır. Fon arzı (tasarruflar) artan talebi karşılayamayınca faizler yükselir. Yükselen faizler maliyet kanalından fiyat artışlarına neden olur.
Tam bu noktadan bakınca faizler, maliyet kanalıyla enflasyona neden olmuş görünüyor. Neo Fisher’ci ekonomistlerin faiz enflasyona neden olur iddiası da bu anlık etkinin formüle edilmesinden kaynaklanıyor. Gelişmiş ekonomiler için tasarladıkları bu ekonomi modelinde dolarizasyonun enflasyona etkisi, talep enflasyonu kanalı, faizin kısa ve uzun vade etkileri incelenmemiştir.
Ayrıca faizin enflasyona olan etkisinin kalıcı olup olmadığı da dikkate alınmamıştır. Aslında faizlerin yükselmesi, ilk anda maliyet kanalı ile mal ve hizmet fiyatlarını arttırırken aynı zamanda borçlanma iştahını azaltacağı için orta vadede toplam talebin azalmasına neden olarak ekonomi fazla ısınmadan yeniden dengelenmesini sağlar.
Ancak, faiz artışı herhangi bir nedenle baskılanırsa, bu durumda hem talep yönünde hem de arz yönünde fon talebindeki artışı dengeleyecek bir kısıt olmayacağından ekonomi ısınmaya ve enflasyonist ortama doğru yol almaya başlar.
Açıklamalardan anlaşılacağı üzere, faiz artışı kısa vadede enflasyonist baskı yaratsa bile, tüketim talebinin dizginlenmesinden itibaren ekonomi tekrar dengeye dönerken, faizlerin uzun süre baskılanması halinde enflasyonist ortam kalıcı hale gelir ve daha kapsamlı bir ekonomik müdahale zorunluğu kaçınılmaz olur.
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: