“Engelli yaşam” başlıklı yazımla (8.7.2024) ilgili olarak okuyuculardan çeşitli tepkiler geldi.
Yazıda, bir havayolunda kabin memuru iken 30 yıl önce geçirdiği bir kaza sonucu omuriliğinde hasar oluşan Türkiye Sakatlar Derneği Kemer Temsilcisi Dilek Figen Gürsu Yıldırım’ın tekerlekli sandalyeli yaşam öyküsü anlatılıyordu. Pek çok okur, Yıldırım’ın yaşam öyküsünü çok etkileyici bulduklarını ifade etti. Engelli yaşamın üzerinde önemle durulması ve duyarlı olunması gereken bir konu olduğunu belirttiler.
“Toplumun gerekli ilgiyi göremeyen bir kesimine ses verdiniz.”, “Çok önemli bir konuya parmak basmışsınız”, “Bravoo”, “Bu çok önemli bir konu, şahane ifade etmişsiniz”, “Gerçekten engelli olmadan da engelleri görmek gerekiyor”, ” Türkiye’de insan olmak ve insanca yaşamak çok zor… Engelliler için ise katlanılmaz seviyede” yorumları yapıldı.
Yurt dışından yazımı okuyan bir dostum ile bazı eski dostlarım ise daha ayrıntılı paylaşımlarda bulundular. Çok değerli görüş ve önerileri içeren bu paylaşımları sizlerle paylaşmak istiyorum.
İngiltere’de yaşayan dostumun paylaşımı şöyle (İngilizceden özet çeviri):
“Harika bir makale. Okuyucuları harekete geçmek için motive edecek nitelikte. Dilek Figen büyük bir kahraman. Sadece önünde büyük engellerin üstesinden gelmemiş, aynı zamanda kuşkusuz engelli insanların karşı karşıya bulundukları engelleri aşmada ve kendileri için, aileleri için, toplum için başarılı işler gerçekleştirmede sahip oldukları büyük potansiyellerinin farkına varmada yol gösterici olmuş…. Türkler, yardımsever, cömert, iyi insanlardır. Bu özelliklerle engellilere ve diğer ihtiyaç sahiplerine yardımcı olmaları amacıyla yönlendirilmeye gereksinim duyulmakta. Bu sadece bireyler tarafından yapılamaz. Merkezi hükümetin de politikası bu yönde olmalı. Özellikle yerel yönetimler devreye girmeli. Sivil toplum kuruluşlarına da önemli görevler düşmekte. İngiltere’de milyonlarca insan bu gönüllü yardım kuruluşlarda herhangi maddi menfaat beklemeksizin çalışmakta. Engellilere, yaşlılara ve diğer özel ilgiye muhtaç insanlara destek olmakta. Fırsat verildiği takdirde Türk insanın da aynısını yapacağına inanıyorum. Ancak gerekli kaynaklar temin edilerek, yerel yönetimler bu konuda gerekli örgütlenmeyi gerçekleştirmeliler. Kemer’in, gerçekleştirdikleri ile gurur duyması gerektiğini düşünüyorum. Diğer yörelere örnek olmak amacıyla ödüllendirileceklerini umuyorum. İngiltere’de her toplum yaşlılara ve engellilere gösterdikleri ilgi ve destekle değerlendirilmelidir denir. Engelli insanların bir yük olarak görülmemesi gerekir. Toplumun üretici bireyleri olmaları ve kendilerine ve ülkelerine gelir sağlayabilecekleri alanlara engellilerin yönlendirilmesi için devletin yatırımda bulunması önemlidir. Hiç değerlendirilemeyen bir kaynak olarak bırakılmamalı. İstanbul da engellilerin yaşayabilecekleri bir şehir haline getirilmeli…”
Mülkiye’den sınıf arkadaşım bir akademisyen dostumun paylaşımı ise şöyle:
“Toplumsal farkındalık ve duyarlılığın artırılması da engelli bireylerin yaşamlarını kolaylaştıran unsurlardan biridir. Medyada ve eğitim kurumlarında engellilik konusunda bilgilendirici programlar ve kampanyalar düzenlenerek, toplumun bu konuda bilinçlenmesi sağlanmaktadır. Ayrıca, engelli bireylerin kültürel ve sportif faaliyetlere katılımlarını teşvik eden projeler ve etkinlikler de düzenlenmektedir. Türkiye’de engelli bireylerin yaşam koşullarını iyileştirmeye yönelik önemli adımlar atılmıştır. Ancak, toplumsal duyarlılığın artırılması ve mevcut düzenlemelerin etkin bir şekilde uygulanması, engelli bireylerin tam anlamıyla eşit ve bağımsız bir yaşam sürdürebilmeleri için kritik öneme sahiptir.
Yasal düzenlemeler ve politikalar kâğıt üzerinde olumlu görünse de, uygulamada ciddi eksiklikler ve yetersizlikler bulunmaktadır. Örneğin, kamu binalarının ve ulaşım araçlarının engelli bireyler için erişilebilir hale getirilmesi konusunda yeterli adımlar atılmamıştır.
Özel eğitim ve kaynaştırma eğitimi olanakları sınırlıdır. Engelli öğrenciler, genellikle gerekli destek hizmetlerine erişim sağlayamamakta ve uygun eğitim materyalleri ve yöntemlerinden yoksun kalmaktadır.
Engelli bireylerin istihdam edilmesi konusunda yasal zorunluluklar bulunmasına rağmen, işverenler genellikle bu zorunlulukları yerine getirmemekte veya sadece kâğıt üzerinde göstermektedir. Engelli bireylerin iş bulma süreçlerinde ayrımcılık ve önyargılarla karşılaştığı bilinmektedir.
Engelli bireylerin sağlık hizmetlerine erişiminde ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Özellikle kırsal bölgelerde yaşayan engelli bireyler, gerekli sağlık hizmetlerine ulaşmakta zorluk çekmektedir. Rehabilitasyon hizmetleri ise yeterince yaygın değildir.
Toplumda engelli bireylere yönelik farkındalık ve duyarlılık eksikliği devam etmektedir. Medyada ve kamuoyunda engelli bireylerin sorunlarına yeterince yer verilmemekte ve onların yaşamlarını kolaylaştıracak toplumsal değişimler yeterince teşvik edilmemektedir.
Şehir planlaması ve bina tasarımlarında engelli bireylerin ihtiyaçları yeterince dikkate alınmamaktadır. Rampalar, asansörler ve diğer erişilebilirlik unsurları eksik veya yetersizdir. Bu durum, engelli bireylerin günlük yaşamlarını zorlaştırmaktadır.
Engelli bireyler ve ailelerine yönelik psikososyal destek hizmetleri yetersizdir. Bu hizmetlerin yaygınlaştırılması ve erişilebilir kılınması gerekmektedir.
Engelli bireylerin haklarının korunmasına yönelik yasal düzenlemeler bulunsa da, bu düzenlemelerin uygulanmasında tutarsızlıklar ve eksiklikler gözlemlenmektedir. Denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi ve yasal yaptırımların etkin bir şekilde uygulanması gerekmektedir.
Sonuç olarak, Türkiye’de engelli bireylerin yaşam koşullarını iyileştirmeye yönelik bazı adımlar atılmış olsa da, uygulamada karşılaşılan zorluklar ve yetersizlikler, bu bireylerin tam anlamıyla eşit ve bağımsız bir yaşam sürmelerini engellemektedir. Engelli bireylerin haklarının korunması ve yaşam kalitelerinin artırılması için daha fazla çaba sarf edilmesi gerekmektedir.”
Akademisyen dostumun işaret ettiği hususlar son derece önemli ve bu konuda çalışmalarda bulunacaklar için yararlı noktalar. Bir başka değerli dostum da şu değerlendirmede bulunmuş:
“Dilek Figen Hanım’ı kutluyorum. İnsan engelli doğabileceği gibi, sonradan başına gelen bir kaza ya da hastalık nedeniyle engelli olabiliyor. Yaş ilerleyince de aynı durumla karşılaşabiliyoruz. Ülkemiz ne yazık ki engelliler icin ideal ortamları yaratmakta başarılı değil. Rampalar fazla eğimli, gidilmesi gereken yerlerde genellikle dik merdivenler var. Ulaşım araçlarına binmek zor ya da imkansız… Engellilerin rahat bir yaşam sürebilmeleri mümkün değil ama Dilek Figen Hanım gibi pes etmeyen ve içinde bulunduğu şartlara akılcı yaklaşımlarla meydan okuyan nice engellimiz var. Bu konuya dikkat çektiğiniz için size de ayrıca teşekkür.”
Mülkiye’den bir başka arkadaşım ve meslektaşım da şunları yazmış:
“Bu konuyu ele almana sevindim şimdi yaş gereği pek çok şeyin yeni yeni farkına varıyoruz mesela Ankara’da ne kadar çok yokuş varmış, kaldırımlar ne denli yüksekmiş merdivenler standart aralıklarda değil ve tırabzanlar muhtemelen gereksiz masraf olarak değerlendirildiğinden veya estetik mülahazalarla yapılması tercih edilmiyormuş. Nişantaşı’nda medikal eşya ve engellilere destek eşyaları satan bir mağazayı bile demir tırabzan yaptırmaya ikna etmek 3 sene sürdü. Düşün baston satıyor girişindeki 4-5 basamağa tırabzan taktırmıyor nasıl bir bakış bu?! İnşaat sektöründe üniversitelerde bu konuların üzerinde herhalde hiç durulmuyor belediyeler de denetlemek ihtiyacı duymuyor.”
Emekli bir diğer meslektaşım ve sınıf arkadaşım da şöyle yazmış:
“Yazında ülkemizde çok ihmal edilen engellilerin durumuna değiniyorsun. Kemer’deki uygulama örnek projeye dönüştürülüp ülke çapında uygulamalı. Meslek hayatlarının büyük bölümünü yurt dışında gelişmiş ülkelerde geçirmiş bizler, oralardaki uygulamaları imrenerek, saygı duyarak izledik. Neden bizde de olmasın diye hep sorduk. Engellilere gerekli alt yapıyı hazırlamak, gerekli kolaylığı sağlamak konusunda belediyelerimize ve diğer yetkili makamlarımıza büyük sorumluluk ve görev düşüyor.”
Emekli bürokrat bir dostumun paylaşımı ise şöyle:
“Malum, belediyeler cadde, sokak ve kaldırımları yaparken görme engelli vatandaşlar ile yürüme engelli araçlarının kaldırımları engelsiz kullanabilmeleri için rampalar yapmaktadırlar. Bazı belediye otobüslerinde engelli aracının otobüse binmesini sağlayan tertibatlar bulunmaktadır. Tabii rampalara veya önlerine duyarsız vatandaşlar araçlarını park etmezlerse, bu onların evde hapis kalmalarını önleyen, bir normal vatandaşın yararlandığı dolaşım imkanını sağlamaktadır. Park ve bahçelerdeki bu tip düzenlemeler yanında engelli vatandaşlara uygun tuvaletler bile onların hayatlarını kolaylaştıran önemli unsurlardan. Bazı hayır kurumları bu durumdaki vatandaşlar için kampanyalar düzenleyerek akülü sandalyeler temin etmekte, Avrupa’daki Türk dernekleri bu tip araçları oradan temin edip yurda gönderip dağıtmaktadırlar. Benim bu konudaki gözlemlerimden bazıları.”
“Devlet bizi mağdur ediyor”
Annesine evde bakım hizmeti için kifayetli bakıcı bulmakta büyük sıkıntılar yaşayan bir dostum da diyor ki:
“Annemin yardımcısı tekerlekli sandalyeyi tek başına süremiyor. O yüzden eve kapanıyor, dışarı çıkamıyor.Huzurevleri özelleşmiş, çok pahalı. Ticari hale dönüşmüş. Bakıcı fiyatları korkunç. Asgari ücretin çok üzerinde. Türki cumhuriyetlerden gelenlere büyük zorluk çıkarıyorlar. Süreç çok yavaş işliyor. Bir de aracı firmalar var bu işten nemalanan. Engelli yaşlı bakımı için devlet bizi mağdur ediyor. Öte yandan, rehabilitasyon merkezlerinde bağımsız yaşam üzerine değil, refakatçi ile yaşam üzerine kurulu bir sistem mevcut. Ameliyat sonrası erken bakım hizmetleri kötü. Hasta bakıcılar kaldırmada , yatırmada bilinçsiz. Engelli evinin engelliye uygun hale getirilmesi için belediye engelli mimarlık ofisleri olmalı. Evde bakım hizmetleri, fizik tedavi hizmetleri var ama yoğunluktan uygulanmıyor. (özel olarak gelenler çok pahalı.) Geriatri-çoklu ilaç kullanımı-palyatif bakım her hastanede geliştirilmeli, çoklu ilaç kullanan hasta bakımından her doktor anlayamıyor. Psikolojik destek hem hasta yakınlarına hem hastanın kendisine verilmeli. Bakıma muhtaç ortopedik engelli kişiler akıl sağlığı yerinde sadece destek hizmetler (psikoterapi-fizyoterapi- diyet vs.) gerekiyor. Alzaymır hastaları ile birlikte olmaları zor. Bu gruba özel huzurevleri rehabilitasyon merkezleri kategorilere ayrılmalı.”
“Engelli yaşam” ile ilgili yazı üzerine yukarıda dile getirilen tüm görüş ve öneriler çok değerli. İlgili kuruluşların ilgisini çekebilecek nitelikte. Engellilerin sorunları çok yönlü ve çok yönlü işbirliğini gerektiriyor. Ankara’nin yanı sıra yerel yönetimlere de büyük görev ve sorumluluk düşüyor. Keza ailelere ve engellilerle ilgili sivil toplum kuruluşlarına. İngiltere’den yazan dostumun belirttiği gibi, gönüllü kuruluşlar hiçbir şahsi menfaat, maddi menfaat gözetmeksizin yardım faaliyetlerinde bulunurlar. Kişisel reklamların peşinde koşmazlar. Maddi çıkar, siyasi vs. hesap peşinde, rant peşinde koşmazlar.
Öte yandan, ülkemizde maalesef bu tür sivil toplum kuruluşları içerisinde, varoluş amaçları dışında faaliyette bulunan kuruluşlara rastlandığına, bu tür kuruluşların yönetimde bulunan kişilerin şahsi reklam ve maddi menfaatleri peşinde koştuklarına ilişkin görüşler zaman zaman kamuoyunda dillendirilir. Bu tür görüşlere haklılık kazandıracak eylem ve söylemlerden dikkatle kaçınılmalı. Bu tür davranışların, eylemlerin derneğin kuruluş amaçlarına zarar verdiği, itibarına gölge düşürdüğü unutulmamalı. Bu yönde gelen şikayetlerin üzerine ciddiyetle gidilmeli. İlgili kamu kuruluşları da sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerini yakından izlemeli, kendilerine gelen bu yöndeki iddiaları ciddiyetle araştırmalı.
Engellilerin önünde aşmaları gereken pek çok engel mevcut. Toplumun sorunlarına karşı daha duyarlı olması beklentisi içindeler. Engellilerle ilgili sivil toplum kuruluşları da bu duyarlılığa gölge düşürmemeye özen göstermeliler, engellilerin önündeki engelleri aşmaya yardımcı olmalılar…
Görsel: Türkiye Milli Paralimpik Komitesi
İlgili yazı:
https://medyagunlugu.com/engelli-yasam/