Türkiye’de uzun süredir gündemden düşmeyen en önemli sorun, toplumun büyük kesiminin yaşam standartını aşağıya çeken hayat pahalılığı.
Fiyat algısının kaybolmasını fırsat bilenlerin zam üstüne zam yaptığı bir dönemden geçiyor ve bir ürünü her seferinde daha pahalı almak zorunda kalıyoruz.
Ekonomi yönetime göre enflasyon düşüyor ama kağıt üzerindeki bu iddianın gerçek hayatta bir karşılığı yok.
Peki enflasyon neden düşmüyor?
Nedenlerin başında, 2018 sonrasındaki kur şokları ve sonrasında yayılan yüksek enflasyon beklentisinin, yüksek fiyat artışlarını etkiler hale gelmesi bulunuyor. Bilimsel araştırmalar, enflasyon beklentilerinin ve döviz kuru oynaklıklarının, enflasyonun başlıca itici güçleri olduğunu gösteriyor. Yani beklentiler kırılmadan fiyatlama davranışları tersine dönmüyor.
Bir diğer neden, iktidarın tarafsız para politikası yerine düşük faiz vurgusuyla Merkez Bankası’nı siyasallaştırması. Faiz indirim politikalarının enflasyonla mücadelede etkili olamayacağı iktisat literatüründe yaygın şekilde kabul ediliyor.
Bir dönem çok konuşulan Kur Korumalı Mevduat (KKM) programı zengin tasarruf sahiplerine destek oldu; ancak tüketim yönlü servet transferi iç talebi körükleyerek enflasyonist baskıyı artırdı. Zaten bu nedenle kimi ekonomistler KKM’yi “servet transferi” olarak niteliyor.
Ekonomist Burak Arzova’ya göre TÜİK verileri ile halkın yaşadığı enflasyon arasında ciddi fark var. Bu durumda piyasa aktörleri kendi yaşadıkları enflasyon temelinde fiyatlama yapıyor, bu da Merkez Bankası’nın TÜİK verilerine göre aldığı kararların etkisini sınırlıyor.
Ekonomist Şevket Sayılgan ve diğer bazı akademisyenler, enflasyonun düşürülmesi için yapısal reform eksikliğine işaret ediyor; makro dengesizliklerin çözümü yerine kısa vadeli “doping” etkili politikalar sürdürülüyor.
Ekonomistlerin görüşü
Prof. Dr. Özgür Demirtaş (Sabancı Üniversitesi)
“Enflasyonun düşmesi için yalnızca faiz değil, mali politikada adım atılması ve tüketicinin enflasyonun düşeceğine inandırılması gerekiyor. Beklentileri yönetmek temel hedef olmalı.”
Prof. Dr. Selva Demiralp (Koç Üniversitesi)
“Enflasyon tahminlerinde Merkez’in sıkılaşmasına rağmen, beklentiler kontrol altına alınamadı.”
Burak Arzova (Marmara Üniversitesi)
“Enflasyon ile TÜİK verileri arasındaki algı farkı fiyatlama davranışlarını şekillendiriyor ve bu yüzden enflasyonun düşmesi güçleşiyor.”
Son rakamlar
-Yıllık enflasyon Haziran 2025 itibarıyla %35.05.
-Merkez Bankası faiz oranını Haziran–Temmuz’da %46’dan 43%’e düşürdü, yıl sonunda %36’ya kadar inmesi bekleniyor.
-Büyüme yavaşladı: 2025 GSYH büyüme tahmini %2.8, hükümet hedefi %4.0 altında.
-Yatırımcı güveni artarken, siyasi riskler hâlâ ön planda: İmamoğlu ve diğer belediye başkanlarının tutuklanması yatırımcı güvenini etkiledi.
Sonuç
Türkiye’de enflasyonun düşmemesi tek bir politika hatasından değil, politika güvenilirliğinin zayıf olması, beklentilerin kırılmaması ve yapısal reform eksikliği gibi çok boyutlu faktörlerin birleşiminden kaynaklanıyor.
Ekonomistlerin önerileri şu noktalarda odaklanıyor:
- Enflasyon beklentilerini kontrol altına almak,
- Merkez Bankası’nın bağımsızlığını tesis etmek,
- Yapısal reformlara acilen geçiş yapmak.
İlgili yazı:
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: