İnsanlık 3. Dünya Savaşı’na mı sürükleniyor? Bir yanda Ukrayna-Rusya Savaşı devam ederke,n diğer yanda İsrail’in Gazze katliamı ve İsrail-Lübnan-İran üçgeninde yaşanan gelişmeler sadece bu ülkeleri değil başta Orta ve Yakın Doğu olmak üzere tüm dünyayı endişelendiriyor.
“İnsan en acımasız hayvandır” diyor Friedrich Nietzsche…
Tüm canlılara bakıldığında, kendi türüne karşı en acımasız, en gaddar ve en vahşi davrananın insanoğlu olduğunu söylemek herhalde yanlış olmaz. İnsanlığın ortaya çıktığı andan günümüze gelinceye kadar insanlık tarihi incelenecek olursa bu vahşet ve şiddet çok açık görülür.
Bu vahşet ve şiddetin en temel nedeninin ekonomik nedenler olduğunu herhalde söylemeye gerek yok. İlk çağlarda topraklarını genişletmek amacıyla yapılan savaşları ve soykırımları, ilerleyen zamanlarda güçlü devletlerin daha güçsüz devletlerin yeraltı ve yerüstü kaynaklarına el koyarak onları sömürgeleştirme çabalarına dönüştüğünü görürüz. Tarih boyunca kölelik çok olağan ve haklı görülmüş, insanlar mal gibi alınıp satılmıştır.
Genel olarak tarih boyunca güçlü olanların kendi gibi olmayanlara, kendi gibi düşünmeyenlere yaşama hakkı tanımadığı ve diğerlerini sadece öldürmekle kalmayıp, malına mülküne her türlü zenginliklerine de el koyduğu görülür. Yani bu anlamda insanoğlu sadece vahşi ve acımasız bir katil değil, aynı zamanda yağmacı, soyguncu ve hırsızdır.
İşin daha da garibi bütün bunları yapanlar, yaptıklarını aklamak, haklı çıkarmak için yasaları, kuralları ve dinleri amaçları uğruna kullanmaktan çekinmemiştir. Kazananlar kendilerini daima haklı çıkaracak bahaneler ve gerekçeler bulurken, kaybedenleri ise daima suçlu, hain ve haksız ilan etmişlerdir.
Tarih boyunca insanların birbirine karşı uyguladığı şiddetin farklı nedenleri olmuştır. Bazen rengi farklı diye, bazen dini/mezhebi farklı diye diğerlerini öldürdüğü ya da şiddet uyguladığı görülür. Milliyeti, siyasi görüşleri, etnik kökeni, cinsi ya da cinsel tercihleri, hatta tuttuğu takım farklı diye öldürülen, baskıya, şiddete maruz kalanlar da vardır.
Bazen Hristiyanlar/Müslümanlar kıyıma uğrarken, bazen derilerinin rengi farklı olanlar, bazen bölgenin yerlileri, bazen sosyalistler ve komünistler, bazen Yahudiler veya farklı etnik gruplar toplu kıyımlara uğramışlardır.
Hatta aynı dine, aynı tanrıya, aynı peygambere inandıkları halde farklı mezheplerden oldukları için dışlanan, çeşitli baskılara ve zulme uğrayan insanlar da azımsanmayacak ölçüde çoktur.
Peki bu vahşetin ve şiddetin nedeni nedir?
Neden insanoğlu yüzyıllardır bu zulmü diğerlerine yapar? Bunu tek bir nedenle açıklamak elbette çok zor. İktidar ve güç hırsı, ekonomik kaynakları ele geçirme istediği, tahammülsüzlük, cehalet, bencillik, hayvani dürtüler, sürekli kazanma isteği, kin ve intikam, nefret ve kıskançlık, sürü psikolojisi… Saymakla bitmez.
Oysa hepimizin ortak paydası olarak sadece İNSAN olmayı becerebilsek, güç/iktidar hırslarından, mal mülk hırslarından uzak, birlikte yaşamayı becerebilsek, dünya şu an olduğundan daha yaşanılabilir bir yer olmaz mı?
Bölüşmek, paylaşmak, kimseyi ötekileştirmeden barış içinde birlikte yaşamak çok mu zor?
Ne yazık ki, çağlar boyunca gelişen teknoloji, yasalar, insan hakları, temel hak ve özgürlük kavramları ne kadar gelişirse gelişsin insanoğlunun içindeki bu iktidar hırsını, diğerini yok etme, ezme hırsını tamamen bitiremediğini görüyoruz.
İlkel çağlarda bir başkasının avlayıp kendi ve ailesi için emek verdiği avı/yemeği çalıp uğraşmadan yemek için öldürenler, bugün başta Orta Doğu olmak üzere Afrika’nın Asya’nın değişik bölgelerinde daha güçsüz olanları boğazlıyor.
Gazetelerin ya da televizyonların cinayet, tecavüz, şiddet haberlerini okurken/izlerken “yok artık bu kadar da olmaz ” dedirten nedenler bazen tüylerimizi diken diken ediyor. Üstelik öldürenlerin ya da vahşice saldırılara maruz kalanların bir bölümünün de en yakınları, anne-baba-eş-kardeş ya da çocukları olması hiçbirimizi şaşırtmıyor. Bunun dışında hiç tanımadığı masum insanları bile sadece zevk için öldüren psikopatlar günden güne çoğalıyor. Artık sokaklarda hiç kimse güvende değil, özellikle de kadınlar ve çocuklar…
Habil ve Kabil kardeşlerle başlayan bu öldürme/şiddet eyleminin, ancak insan soyunun tükenmesi ile birlikte sona ereceğini düşünmek, sanırım kötümserlik olarak değerlendirilmez. En azından şimdilik…
Belki bir gün her türlü farklılıkları kabullenip birlikte yaşamayı da öğreniriz. Ya da dünyayı ve insanlığı el birliği ile yok ederiz.