Perşembe, 4 Eyl 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
EditörSerbest Kürsü

‘Emperyal Rusya’ ve Karadeniz

Alper Eliçin
Son güncelleme: 3 Eylül 2025 19:53
Alper Eliçin
Paylaş
Paylaş

Avrasyacılar ve eski tüfek solcular pek gündeme getirilmesinden hoşlanmasalar da, Rusya tarihsel olarak emperyalist emelleri hiç bitmeyen bir devlettir.

Bu sadece şimdiki otoriter yapısıyla Rusya Federasyonu dönemi için geçerli olmayıp, Çarlık Rusyası ve Sovyetler Birliği dönemlerinde de hep böyle olmuştur. Emperyal emelleri arasında, klişeleşmiş bir deyimle, sıcak sulara ulaşmak da vardır. Yani, on iki ay buz tutma riski bulunmayan limanlara sahip olmak.

Sıcak sular deyince de ilk akla gelen ise Karadeniz’dir. Rus Çarlığı’nın Karadeniz’e ulaşması ilk 1700’de yapılan İstanbul Antlaşması ile olmuş. Bu antlaşma ile Azak Kalesi Ruslara bırakılmış. Kerç Boğazı ile Karadeniz’e bağlantısı olan Azak Denizi’nin kuzeydoğu ucundaki bu kale sayesinde Rus Çarlığı en önemli stratejik hedeflerinden birine ulaşmış.

1568’deki Astrahan seferinden başlayarak, Osmanlı İmparatorluğu savaş alanlarında Rusya ile on iki kez karşı karşıya gelmiş. 1710-11 Prut savaşı dışında, Rusya tüm savaşları kazanmış, hatta bazıları Osmanlı’nın çok ağır yenilgileriyle sona ermiş. Kırım, Balkanlar ve Kafkasya Ruslara terk edilmiş. Mart 1878’de Rus ordusu, bugünkü adıyla İstanbul’un Yeşilköy semtine (Ayastefanos) kadar gelmiş, İstanbul’a girmesi İngiltere’nin politik müdahalesiyle engellenebilmiş. Bir iddiaya göre de, yenilgiyi Ulu Hakan II Abdülhamit’e söylemekten herkes çekindiğinden, bu görev sarayın soytarısına verilmiş.

Bolşevik İhtilali sonrası ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Bağımsızlık Savaşı esnasında ilişkiler tarihte ilk kez olumlu yönde gelişmiş, Moskova Türkiye’ye kurtuluş ve kuruluş döneminde çok önemli yardımlarda bulunmuş. Ancak, Stalin döneminde azan Rus emperyal emelleri nedeniyle ilişkiler yeniden gerilmiş ve Türkiye NATO’ya girmek zorunda kalmış.

Günümüzde Rusya Federasyonu, eski Rus Çarlığı/Sovyetler Birliği topraklarının tümü üzerinde tekrar kontrolü ele geçirmek için hareketlenmiş durumda. ABD ve Birleşik Krallık başta olmak üzere Batılı emperyalist ülkelerin, askeri ve ekonomik güçlerini kullanarak Rusya Federasyonu’nu çevrelemeye çalışmasının yarattığı ortam da bu tutuma gerekçe sağlıyor.

Rusların Ukrayna’ya karşı başlattığı ve üç buçuk yılını dolduran son saldırısı nedeniyle, NATO öncelikli olarak Baltık ve İskandinavya’da ciddi bir Rus tehdidi görmekte. Baltık cumhuriyetlerinin askeri açıdan savunulmasının imkansızlığı nedeniyle ortaya çıkan bu algı, aslında son derece yanıltıcı. Zira Rusya’nın Ukrayna’ya ve diğer komşularına karşı saldırgan tutumu, asıl Karadeniz’i Avrasya’nın en kritik jeopolitik bölgesine dönüştürdü. Moskova yalnızca Ukrayna’yı değil, Karadeniz’e kıyısı olan diğer beş devleti (Türkiye, Bulgaristan, Romanya, Gürcistan, Ukrayna) ve Moldova’yı kendi çıkarlarına bağımlı kılmak istemekte. Kremlin’in hedefi, bu ülkelerin kararları üzerinde veto gücü kurmak ve Karadeniz’i Orta Doğu, Akdeniz ve Kafkasya’ya güç yansıtacak bir üs haline getirmek.

Rus tarihini incelersek, 1783’te II. Katerina’nın Osmanlı’dan Kırım’ı almasıyla, Rusya’nın Karadeniz’i güvenliğinin vazgeçilmez parçası olarak görmeye başladığını hemen fark ederiz. Bu bölgede Rusya 19. yüzyıl boyunca Osmanlı ve Avrupa güçleriyle rekabet etmiştir. İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru Yalta’da yapılan görüşmelerde de Sovyetler Birliği Karadeniz üzerindeki bu talebini Batılı ülkelere kabul ettirmiştir. Savaşın sonunda da Sovyetler Birliği bölgenin hâkimi olmuştur.

Ancak 1991’de SSCB’nin çöküşüyle, Gürcistan, Moldova ve Ukrayna bağımsızlaşmış; Bulgaristan ve Romanya NATO’ya (2004) ve AB’ye (2007) katılmıştır. Böylece Rusya Karadeniz sahilinde kontrol edebildiği kıyı şeridinin önemli bir bölümünü kaybetmiştir.

Putin 2014’te Kırım’ı işgal ederek bu kaybı tersine çevirmeye başladı. 2022’de de Ukrayna’ya karşı başlattığı büyük saldırıda, Azak Denizi kıyılarının tamamını ele geçirdi ve bu sayede Kırım’la Rusya Federasyonu toprakları arasında bir kara köprüsü kurdu.

Putin, Rusya’nın deniz gücünü yeniden canlandırmayı da stratejik bir alt hedef olarak belirledi. Bu bağlamda Karadeniz Filosu modernize edildi; bu filo Suriye’deki 2015 müdahalesinde kritik rol oynadı. Moskova, Abhazya (2008), Kırım (2014) ve Ukrayna kıyıları (2022) üzerinden denize erişimini genişletti. Ukrayna’nın denize erişimini kısıtlamak için limanları bombaladı, mayınlar döşedi, ablukalar uyguladı.

Tüm ambargolara rağmen, günümüzde bile coğrafi gerekçeler ve altyapı yatırımları nedeniyle Karadeniz Rusya için enerji ve tarım ihracatının merkezi. Novorossiysk, Avrupa’nın en büyük beşinci limanı, Rus petrolünün ana çıkış noktası. Doğal gaz hatlarının önemli kısmı Karadeniz üzerinden Türkiye’ye ve Avrupa’ya uzanıyor, tahıl ve gübre ihracatı da bu bölgeden yapılıyor. Bu durum Moskova’ya ekonomik gelir, yeni pazarlar ve siyasi nüfuz sağlıyor.

Rusya yalnızca askeri yöntemlerle değil, propaganda, dezenformasyon, enerji bağımlılığı, seçimlere müdahale, ekonomik yaptırımlar ve kültürel-dini bağlar üzerinden de bu bölgede etki kurmakta. Gürcistan ve Moldova bu açıdan en kırılgan ülkeler: Moldova’da Transdinyester, Gürcistan’da Abhazya ve Güney Osetya gibi ayrılıkçı bölgelerde Rus askerleri bulunmakta, iç istikrarsızlıklar Kremlin’in elini güçlendirmekte. Gürcistan’daki iktidar partisi Rusya’ya yaklaşmış, AB üyelik sürecini askıya almış durumda. Moldova’da ise Moskova, 2025 seçimlerinde Rus yanlısı partileri destekliyor.

Bununla birlikte Rusya’nın etkisi sınırsız değil. Romanya ve Moldova’daki son seçimler Batı yanlısı adayların zaferiyle sonuçlandı. Ukrayna’nın Karadeniz’de Rus donanmasına büyük darbeler indirmesi, Moskova’nın bölgedeki nüfuzunu zayıflattı. Ayrıca Türkiye’nin 2022’de, Montrö Antlaşması’nın kendisine verdiği yetkiyi kullanarak boğazları Rus savaş gemilerine kapatması, Rusya’nın Akdeniz’e ve Orta Doğu’ya denizden güç yansıtma kabiliyetini sınırladı. Ayrıca, Rusya’nın Ukrayna saldırıları nedeniyle ciddi şekilde zayıflayan Karadeniz filosunu, Kuzey Buz Denizi, Baltık ve Uzak Doğu donanmasından gemilerle desteklemesini de engelledi.

Ukrayna Savaşı’na verilen öncelik nedeniyle, Moskova Güney Kafkasya’da da etkisini kaybetmekte. Azerbaycan ile Ermenistan arasında 2025’te imzalanan (ancak Azerbaycan’ın maksimalist talepler öne sürmesi nedeniyle hâlâ uygulamaya konamayan) barış anlaşması Kremlin değil, Washington aracılığıyla gerçekleşti. Suriye’de Esad rejiminin devrilmesi, Rusya’nın Tartus ve Hmeymim üslerini riske soktu. Bu tablo, Çin ve AB’nin bölgedeki ekonomik-siyasi nüfuzunu artırmasına alan açmakta.

Tüm bu gelişmelere rağmen, AB ve NATO’nun Karadeniz stratejileri hâlâ son derece yetersiz. AB’nin planları somut bir bütçeden yoksun; NATO ise, daha önce de değindiğim gibi, ağırlığı Baltık’a vermiş durumda. Oysa son üç Rus işgali de Karadeniz’de gerçekleşti. Batı’nın Karadeniz’e öncelik vermesi, bu kapsamda aşağıdaki hususlara ağırlıklı olarak ilgilenmesinde kendisi açısında büyük yararlar var:

  • Gürcistan, Moldova ve Ukrayna’da demokratik kurumların güçlendirilmesi, yolsuzlukla mücadele, bağımsız medya desteği, internet altyapısının siber saldırılara karşı güçlendirilmesi,
  • Enerji bağımlılığını azaltmak için alternatif hatlar oluşturulması, örneğin Azerbaycan’dan Avrupa’ya Türkiye üzerinden doğrudan elektrik enerjisi hatları çekilmesi (bu hatların Karadeniz altından Türkiye baypas edilerek geçirilmesi sabotaj riskini artırmakta), Romanya’nın Karadeniz’de bulduğu yeni doğal gaz rezervlerine ve eğer rezervler yeterliyse Türkiye’nin Sakarya sahasının geliştirilmesine önem vermesi,
  • NATO’nun Bulgaristan ve Romanya’daki askeri varlığını artırması; bu ikiliye Karadeniz’de en uzun sahil şeridine sahip olan NATO müttefiki Türkiye’nin de vereceği destekle bölgede hava savunmasının güçlendirilmesi ve ortak tatbikatlarla caydırıcılığın artırılması.

Türkiye’nin hem NATO üyesi hem de Rusya ile yoğun ticaret yapan bir ülke olarak bölgede kilit bir rolü bulunmaktadır. Ankara, bir yandan Kırım’ın ilhakını tanımamış ve süregelmekte olan savaşta Ukrayna’ya silah ve cephane yardımında bulunmuştur. Öte yandan, Türkiye Rus gazı ve petrolünün de en büyük alıcılarından biridir. Ayrıca kömür, gübre ve tahıl ithalatı da yapmaktadır. Ek olarak, şu sıralar yarım kalmış gibi gözükse de, Rusya Akkuyu’da dört üniteden oluşan bir nükleer santral inşa etmektedir. Bu girift ilişkiler çerçevesinde Türkiye’nin bir NATO üyesi olmasına rağmen oynamak zorunda kaldığı dengeli rol, Batı ülkeleri tarafından şüphe ile karşılanmaktadır.

Tüm baskılara rağmen Türkiye Montrö Antlaşması uyarınca Karadeniz’e sahildar olmayan ülkelerin Karadeniz’e savaş gemisi sokmasına da sınırlamalar getirmektedir. Bu durum da, her konuyu kendi çıkarlarına göre eğip bükme arzusunda olan Batı ülkelerinin hoşuna gitmemektedir. Halbuki yukarıda da değindiğim gibi NATO eğer arzu ederse Karadeniz’e sahili olan NATO üyesi Türkiye, Bulgaristan ve Romanya donanmalarını güçlendirerek, bunlara ciddi bir hava ve istihbarat desteği sağlayarak Karadeniz’de Rusya’ya karşı caydırıcı bir güç oluşturabilir. Nitekim, Avrupa’daki en büyüğü olacağı iddia edilen Romanya’nın Köstence liman kentinde inşa edilmekte olan üs, bu hedefin temel taşlarından biri gibi görünmektedir. Türkiye ise, kendi dış politikası gereği, NATO’nun Karadeniz’e sınırdaş olmayan üyelerinin burada sürekli deniz varlığına karşıdır ama Bulgaristan ve Romanya’nın savunma modernizasyonuna destek olmaktadır.

Karadeniz’deki mücadelenin sonuçları yalnızca Ukrayna’nın değil, tüm bölgenin geleceğini belirleyecektir. Moskova, savaşı sürdürerek hem komşularını, hem de küresel enerji ve gıda piyasalarını baskı altında tutmaktadır. Eğer Batı ve bölge ülkeleri ortak, uzun vadeli bir Karadeniz stratejisi geliştirmezse, Rusya’nın saldırganlığı Moldova ve Gürcistan’a da sıçrayabilir, hatta NATO ile doğrudan çatışma riskini artırabilir.

Türkiye ise, NATO üyesi olmasına rağmen, bu bölgede diğer üyelerden farklı bir politika yürütmekte haklıdır. Osmanlı’nın tarih boyunca askeri açıdan Rusya karşısında başarı sağlayamaması, NATO’nun Türkiye’ye karşı sürekli ikircikli tutumu, üyelerinin Türkiye’ye karşı sık sık uyguladığı açık ve kapalı silah ambargoları (bu ambargolar örneğin Türk Hava Kuvvetleri’nin etkinliğini yok etmiştir.), ABD’nin son derece güvenilmez bir müttefik olması (Vietnam, Afganistan örneğinde gördüğümüz gibi) Karadeniz’de son derece dikkatli olmamızı gerektirmektedir.

Not: Bu yazım ilk olarak noktakibris.com sitesinde yayınlanmıştır.

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

EtiketlendiJeopolitikRusya
Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanAlper Eliçin
Takip et:
1974 yılında Alman Lisesi’nden mezun oldu. Öğrenimine Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nde devam etti. İngiltere’de Sussex Üniversitesi’nde Yöneylem Araştırması ve ABD’de Clemson Üniversitesi’nde İşletme alanlarında yüksek lisans yaptı Dünya Bankası'na değişik projelerde danışmanlık yaptı, Çukurova Metropolitan Bölgesi Kentsel Gelişim Projesi'nde ise proje direktör yardımcılığı görevini üstlendi. Gayrimenkul geliştirme projelerindeki deneyimini zaman içerisinde turizm yatırımlarına yönlendirmiştir. İş yaşamına 1990 yılından itibaren Pegasus Havayolları'nda kurucu ortak olarak devam etti, şirkette genel müdür yardımcısı ve yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptı. İstanbul Havayolları'nda genel müdür yardımcılığı, Kavrakoğlu Management Institute’da başkan yardımcılığı görevlerinde bulundu. Havayolu yönetimi, yeniden yapılandırılması, şirket birleştirme, ayırma ve satın almaları ve gayrimenkul yönetimi konuları uzmanlık alanlarından. Merkezi Paris'te olan Milletlerarası Ticaret Odası Havacılık Komitesi'nde uzun yıllar Türkiye'yi temsil etti, Türkiye Havacılık Vakfı Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Türkiye Özel Sektör Havacılık İşletmeleri Derneği Başkan Yardımcılığı görevlerinde de bulundu. 2008 yılında BCD Eğitim ve Danışmanlık Ltd’nin kurucu ortağı oldu. Halen serbest danışman ve eğitmen olarak çalışmaktadır. Bugüne kadar Türkiye, KKTC, Rusya, Gürcistan, Azerbaycan, Romanya, Mısır, Belçika, İsviçre ve Avusturya’da eğitimler vermiş, danışmanlık yapmıştır. Ayrıca, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde dijital yayın organlarında köşe yazarlığı yapmaktadır. Çok iyi düzeyde Almanca ve İngilizce biliyor. Dağ tırmanışları ve doğa yürüyüşlerine ilgi duyuyor, Ağrı ve Musa dağları tırmandığı dağlar arasındadır. Okumak ve seyahat etmekten büyük zevk alıyor.
Önceki Makale Trabzonspor’un “gizemli deplasmanı”
Sonraki Makale Einstein’ın yapay zekâ sınavı

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

İsrail’in çok katmanlı Dürzi politikası

Metin Duyar
3 Eylül 2025
EditörGünlük

Avrupa yoksa Çin var

Medya Günlüğü
3 Eylül 2025
EditörGünlük

Çeçen ve Gürcü dersleri

Medya Günlüğü
3 Eylül 2025
EditörSerbest Kürsü

Einstein’ın yapay zekâ sınavı

Dr. Nil Gönce
3 Eylül 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?