Samimiyetin olmadığı yapmacık sosyal ortamlara mesafeli durun.
Fikirlere, duygulara, kişisel değerlere saygı duymayan, manipülasyon peşinde koşan insanlardan uzak durun. Sizde soru işaretleri yaratarak şüphe besleyen, kafa karışıklığınızı körükleyen mantık dengesinin bulunmadığı ilişkilerden kaçının.
Psikolojik şiddete ortam hazırlayan bu insanlara evde, iş yerinde, caddede, sokakta her yerde rastlayabilirsiniz. Bencil, bir şeye aşırı istek ve tutku ile bağlanan, size karşı ön yargılı olan, kontrolcü, yüksek egolu bu kişiler sizi üzer.
Sizi üzüyorsa bilin ki başkalarını mutlu etmekle meşguldür.
Kendisini sorgulamaktan çekinen, karşı tarafın duygu, düşünce ve davranışlarını eleştirip rahatlıkla sorgulayan ama kendisiyle yüzleşmekten korkanlardan uzak durun. Eğer iletişimde olduğunuz kişi size duygusal, bilişsel veya psikolojik dengeyi düşünmeden baskı yapıyorsa ondan uzaklaşmanız en mantıklı olan davranıştır. Çünkü unutmayın ki gücünüz kendinize yeter, bir başkasını değiştirme imkanınız yoktur.
İnsan dahil canlılarda psikolojik olarak bir olaya karşı düşüncenin belli bir sonuca doğru gidişi, düzenli olarak birbirini izlemesi, değişmelerle gelişip oluşması sonucu ortaya duygular çıkar. Duygusal işkence yapan ve empati becerisi olmayan kişiler karşısındakinin duygularını hissetme gereği duymaz. Dahası zihinsel eylemleri kullanarak bunu ses tonu, ve mimikleri ile yapar. Bu duygusal işkence herkese yapılabilir.
Duygusal hareket etmemek gerekiyor. Akla uygun düşünme yetisi mantık dışında bir an bile olsa başka hiçbir şeye değer vermemeyi, kimseye dost gözü ile bakmamayı, bel bağlamamayı öğrenin. Yaşanacak en büyük problemlerden acılarda bile metanetimizi korumamız gerektiğini unutmayın.
Duygusal şiddet uygulayan kişiler insanlardaki güvensizlik duygusunu körükler. Yaşam enerjinizi aşağıya çeken, umutlarınızı tüketen, sizi sürekli mutsuz eden, kanser hücresi gibi kafanızın içinde dolaşan insanlarla gezmek sohbet etmektense yüreğinizle oturup dertleşin.
İnsan en derin acıyı en sevdikleri yüzünden çeker. Bir çeşit hayal kırıklığı ya da incitilmeye karşı korunma şekli, ilişkilerinde duygusallığa yer vermeyerek, soyutlanma mekanizmasının geliştirmeniz gerektiğini öğrenmelisiniz.
İnsanlar eskiden birbirlerine koşulsuzca güvenir, sever, saygı gösterirdi. Ama bugün insanların açtığı yaraların ruhunuzda izi kalıyor. Bir siz varsınız, sizin için canınızdan öte can değil.
Postmodernizmin enformasyon toplum olarak adlandırdığımız toplumda sıklıkla hissedilen duygusal işkence, duygusal manipülasyon, güvensizlik, bağlanmama ve inanmama duygusu insanı hızla yalnızlık çıkmazına sürüklüyor.
Bu durumdan olsa gerek insan kendisini bu tür kişilere karşı izole ediyor, ilişkisini kesmese de mesafe koyuyor. Bazen mesafeyi koyduğunuz bu insanlar zaten size dost hatta belki de arkadaş gözüyle bile bakmamaktadır, onları için sıradan insanlarsınızdır.
Hayatın kendisi renkli ama bu tür duygusal işkence yapan insanlar yüzünden boyası da akmamalı; öyle değil mi!
Zaten ölü renklerle gri insan ilişkilerinin olduğu ortamlar, çıkar ilişkileri insanı çepeçevre kuşatmış. Kemikleşmiş düşüncelere sahip kurgu insanları bizleri insan ilişkilerinde yorgun, tek başımıza yalnız bırakmış.
Bu durumdan dolayı günümüz insanı modern kalabalıklar içinde tek başınadır. En yakın dost bildiği kişi tarafından aldatılmış ve düş kırıklığına uğramış kişi yaşama, dostluğa ve insanlara karşı hep ön yargılı olacaktır.
En çok kullanılan manipülasyon olan duygusal işkence sözü ile bitireyim:
“Her şeyi benden bekleme ama zaten yalnız başına da beceremezsin.”