Salı, 20 May 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Köşe Yazıları

Duvarlar ve bahaneler

Erdal Çolak
Son güncelleme: 23 Ocak 2025 19:50
Erdal Çolak
Paylaş
Paylaş

Hayatta bazen en büyük engel, insanın kendi zihninde yarattığı o görünmez duvarlardır.

Bu duvarlar, yalnızca taşlardan değil, derin bir sessizlikten ve kimselere anlatılamayan acılardan örülmüştür. Kimi zaman bir pişmanlığın yankısı olarak yükselir, kimi zaman ise geçmişin karanlık gölgeleriyle büyüyen bir korkunun eseri olur. İnsan, bu duvarların ardında kendine saklanır; bir adım atmanın, bir hatayı kabullenmenin ya da yeni bir yola cesaretle çıkmanın getireceği yükten kaçınır. Ancak bu duvarlar, insanın kendine sunduğu bahanelerden başka bir şey değildir. Bahaneler, insanın kendi potansiyeline doğru açılacak kapıları kapatan sessiz bir çığlık gibidir.

İnsan dışarıdan ne kadar güçlü görünürse görünsün, içinde bu bahanelerin ardında saklanan kırılganlığını hissettiği anlar vardır. Belki de en zor olanı, insanın kendi içine dönüp, kendine karşı dürüst olmayı başarmasıdır. Çünkü bu dürüstlük, yalnızca bahaneleri değil, aynı zamanda korkuları, zayıflıkları ve geçmişin yaralarını da ortaya çıkarır. Bahaneler, insanın içindeki o derin acının, terk edilişin ya da kaybedişin sessiz yankılarıdır. Onlar, bir yaradan kalan izlerdir; sarılmamış bir yaranın, kapanmamış bir hesabın, unutulmamış bir korkunun yansımasıdır.

Bu görünmez duvarlar, insanın kendi gerçeğiyle yüzleşmekten kaçışıdır. Bahanelerin ardına saklanmak, belki bir süre için rahatlık sağlar, ancak bu yalnızca geçici bir tesellidir. Çünkü insan, ne kadar bahanelerin ardında saklansa da, içindeki o kırılgan sesi susturamaz. Bu ses, bazen bir özlem, bazen bir pişmanlık, bazen de bir umut olarak yankılanır. Aslında bu duvarlar, insanın kendi korkularından ve zaaflarından ördüğü bir hapishanedir. Ama her hapishanenin bir kapısı olduğu gibi, bu duvarların da yıkılabileceği bir an vardır. Bu an, insanın kendine dönüp, bahanelerin ardındaki gerçeği görmeye cesaret ettiği andır. Bu cesaret, gerçek özgürlüğün ilk adımıdır. Çünkü bahaneler ne kadar güçlü görünürse görünsün, insanın içinde saklanan gerçek her zaman daha derin ve daha anlamlıdır. Özgürleşmek, bu görünmez duvarları yıkmak ve bahaneleri ardında bırakmaktır. İnsan, bunu başardığında, kendi yeteneklerine ve gücüne doğru açılan yolu yeniden bulur.

İnsan, özgürlüğün beraberinde getirdiği sorumlulukla yüzleşmekten korkar. Bu yüzden bahaneler, insanın bilinmeyene adım atma cesaretini kıran birer zincir olur. Her bahane, bireyin kendi iradesine duyduğu inançsızlığı ve kendine karşı olan güvensizliğini yansıtır. Bahaneler, yalnızca bir savunma mekanizması değil, aynı zamanda bireyin kendi özgürlüğüne vurduğu bir zincirdir. İnsan, bu zincirlerle bağlanırken, kendi sorumluluğunu başkalarının omuzlarına yükler ve bu yükün ağırlığıyla yaşamaya alışır. Ancak bu alışkanlık, gerçek özgürlükten her geçen gün biraz daha uzaklaştırır. Oysa özgürlük, bahanelerin ötesine geçip kendi sorumluluğunu kabul etmekte yatar. Bu yol, acılı bir yüzleşmeyi ve cesur bir dürüstlüğü gerektirir.

Bahaneler, insanın iç dünyasındaki kırılganlıkların dışa vurumudur. Bazen kendini ifade etmenin, bazen başarısızlıkları örtmenin, bazen de sorumluluktan kaçmanın yollarından biridir. Ancak bu kaçış, geçici bir teselliden öteye gitmez. Bahaneler, yalnızca bireyin kişiliği hakkında ipuçları taşımakla kalmaz; aynı zamanda onun hayatını nasıl kurguladığını da dış dünyaya yansıtır. Birey, kendi gerçekliğiyle ulaşma yolunda bu bahanelerle yüzleşmedikçe, gerçek bir tatmine asla ulaşamaz.

Sorumluluk bilinci yüksek kişiler, genellikle bahaneler üretmek yerine çözümler bulmayı seçer. Onlar için hata, bir öğrenme fırsatıdır. Buna karşılık, düşük sorumluluk bilincine sahip kişiler, başarısızlıklarını dışsal etkenlere bağlar ve kendi rollerini inkâr eder. Bahaneler, onların kırılgan egolarını korumak için ördükleri bir duvardır. Benzer şekilde, özgüveni yüksek kişiler, hatalarını dürüstçe değerlendirebilirken, özgüveni düşük kişiler eleştiriden kaçınmak için sık sık bahanelere sığınır. Bu bahaneler, aslında onların savunmasızlıklarının ve kabul görme çabalarının bir yansımasıdır.

Bence bahaneler, insanın kendi varlığını inkâr ettiği anların bir yansımasıdır. Derinlerde bir yerde, kişi bu bahanelerin ardında saklanan gerçeklerle yüzleşmekten korkar. Bahane, insanın kendi varoluşsal sorumluluğundan kaçışıdır. Bilmediklerini itiraf etmek, hatalarını kabul etmek ve eksikliklerini görmek yerine, birey bahanelerin gölgesine sığınır. Ancak bu sığınma, bireyi bir adım öteye taşımaz; aksine, varoluşsal bütünlükten uzaklaştırır. Bahaneler, insanın kendine ve hayata karşı dürüst olmasını engelleyen birer duvardır.

Toplumda bahaneler, yalnızca kişilerin değil, iktidarların, liderlerin ve sistemlerin de sıkça başvurduğu bir araçtır. Güç ve iktidar hırsıyla, bahaneler stratejik bir silah olarak kullanılır. Ancak bu, toplumun kolektif ahlakını ve bireylerin sorumluluk duygusunu zedeler. Bahaneler, kötülüğün sıradanlaşmasının nedenlerinden biridir. Erdemli bir insan, bahanelere sığınmadan kendi eylemlerinin sorumluluğunu almayı bilir. İnsan, en karanlık koşullarda bile anlam yaratma gücüne sahiptir. Ancak bahaneler, bu anlam arayışını engelleyen ve bireyi kendi içine hapseden bir duvardır.

İlkel insandan günümüze kadar, insanlar genellikle aynı bahaneleri üretmişlerdir. Bu bahaneler, çoğunlukla dışsal etkenlere, içsel çatışmalara, korkulara ve toplumsal yapının gereksinimlerine dayalı bir savunma mekanizması olarak gelişmiştir. Değişen tek şey, bu bahanelerin hep dış dünyada, insanın kendi dışında bir yere yönlendirilmesidir. Modern insan, tüketim kültürünün sığ sularında kaybolmuşken, varoluşsal sıkıntılarını gizlemek için bahaneler üretmeye devam etmektedir. 

Zamanla insan şunu öğreniyor ki, güçlü bir öz farkındalık, yüksek sorumluluk bilinci, dürüstlük ve cesaret gibi niteliklere sahip kişilikler bahane üretmiyorlar. İnsan, kendisini ve çevresini gerçekçi bir şekilde değerlendirebildiği, hatalarından ders çıkarabildiği ve sorumluluklarını kabul edebildiği oranda bahanelerin arkasına gizlenmez. İnsan, bilinçli ya da bilinçsiz olarak, hayatındaki zorluklardan kaçmak için nedenler yaratır. Bu nedenler, dışsal etkenleri suçlamak ya da gelecekteki risklerden kaçınmak olabilir. Bahaneler, geçmişteki deneyimlere dayalı olarak, bilinen dünyaya sıkı sıkıya tutunmayı sağlar. Böylece kişi, konfor alanında kalır ve aynı davranışları tekrar eder. Dış etkenleri veya “kaderimdir, yaşamam gerekiyor” gibi kolaycılığa kaçan düşünceleri bir kenara bırakarak, kişi kendi içsel motivasyonunu ve sorumluluklarını doğrultusunda hareket ettiğinde, bahanelere gerek duymaz. 

İnsan, korkularıyla yüzleşebilmeli ve kendini olduğu gibi kabul ettiğinde, yaşamındaki her eylemin ve kararın sonuçlarının sorumluluğunu üstlenmelidir. Gerçek şu ki, bahaneler sadece birer maskedir; kendimize bakmaktan kaçmak için takındığımız yüzlerdir. Ama içimizdeki gerçek gücü görmek, bu maskeleri düşürmekle başlar. Bahaneler bilinene götürür, ancak gerçek düşünce, duygu ve davranışların gölgesinden kurtulmak, bilinmeyene adım atmakla başlar.

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanErdal Çolak
Takip et:
Gazeteci-yazar-akade​misyen. Konya’nın Cihanbeyli ilçesine bağlı Kuşça kasabasında 1975’te doğdu. İlk ve ortaöğretimini Konya’da tamamladı, 1996 yılında başladığı Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi’ndeki üniversite, daha sonra Danimarka Kraliyet Okulu’nda (İVA) Copenhagen (The Royal School of Library and Information Science) Kütüphanecilik bölümünde tamamladı. Kütüphanenin Kültüre Etkisi ve Bilginin Bilimselliği üzerine doktora yaptı. Danimarka The Union Press Associat​ion IPC yönetim kurulu üyesi, uluslararası basın yayın kartı sahibi. Kişisel gelişim alanında eğitimler aldı. Psikoterapi Eğitimi sertifikası, Yaşam Koçluğu ve NLP (Zihinsel ve Dilsel Programlama) konusunda diploma sahibi. ”Sonsuzluk İle Hiçlik Arasındaki İnsan” adlı deneme kitabı Dancaya, ”Yalnızlık Aşktır; Yalnızlık, Yokluğun, Hiçliğin Şiirleri” kitabı”. ”Loneliness Is Love” adıyla İngilizceye çevrildi. ”Yüreğim Sensizliğim”, ”Yalnızlık Aşktır”, ”Ben Sana Değil Kendime Geç Kalmışım” adlarında şiir kitapları var. Danimarka’da yaşamaktadır.
Önceki Makale Yunanistan’la G. Kıbrıs’a Rus ‘faturası’
Sonraki Makale Türk solunun yanılgısı

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

Köşe Yazıları

Samsun ışığı…

Hasan Sevilir Aşan
19 Mayıs 2025
EditörKöşe Yazıları

Mekke’de doğanın öfkesi 

Dr. Nevin Sütlaş
18 Mayıs 2025
Köşe Yazıları

İslam dünyasının nabzı Kazan’da  

Okay Deprem
18 Mayıs 2025
Köşe Yazıları

Birand’ın başını ağrıtan röportaj

Cenk Başlamış
15 Mayıs 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?