Düşünme yeteneğiyle öteki canlıların üstünde bir noktaya çıkıp, adeta dünyayı dönüştürme gücüne kavuşan düşünen insan “sapiens”in geldiğimiz noktada o yeteneğine pek başvurmayan ve otomatikleşmiş alışkanlıklarıyla yaşayan, yarı insan yarı robot bir “siborg”a dönüşmeye başlamış olması hazin ama bir o kadar da ilgi çekici aslında.
Şu fıkra modern kent insanının yaşadığı söz konusu dramatik dönüşümü güzel anlatır:
İki balık yan yana yüzerken karşıdan gelen yaşlı balık, “Merhabalar gençler, bugün su nasıl” diye sorar. Yaşlı balığın sorusuna şaşıran balıklardan biri ötekine dönerek, “Su da ne ki” der.
İçinde yaşadığı dünyanın ve çevresinin pek az farkında olan, etrafında nelerin olup bittiği ve tüm bunların neden böyle olduğu hakkında düşünmeyen, sadece seyreden ve dahil olan modern bireyin durumu, fıkradaki şaşıran balığın durumuna çok benzer esasında.
Kentli yaşam biçiminin üzerinde kurduğu zaman baskısıyla kovalanırcasına koşturarak yaşayan, her daim hızlı olması gerektiğinden durup düşünmeye fırsatı kalmayan ve bir süre sonra artık düşünmeye ihtiyaç da duymayan birey, bu haliyle programlanmış bir makineyi andırmakta.
İş yaşamında özellikle hızlı ve pratik olmak zorunda kalan birey öylesine otomatikleşmiş, o derece kendiliğinden hareket eder olmuştur ki, dünyaya karşı farkındalığı en aza inmiş, çevresine karşı adeta bakar kör olmuştur. Öyle ki her gün önünden gelip geçtiği, mesela önemli bir tarihi yapının dahi farkında olamamaktadır çoğu zaman.
Özel yaşamında da, teknolojik konforun sağladığı sanal sosyalleşme imkanlarının ve dijital eğlencenin hemen hemen tüm zamanını aldığı modern birey, sakince durup düşünmeye imkan bulamadan, artık buna gerek de görmeden, bitip tükenmek bilmeyen bir hayhuyun ortasında savrulup gitmekte.
Hızlı ve gürültülü bir biçimde yaşadığı bu ortamda her gün kendini tekrar eden zamane insanı, öğrenme isteğini ve entelektüel merakını yitirmiş, kendini yenileme ve geliştirme kaygısından uzak bir halde, aynı şarkının aynı nakaratını tekrar tekrar söyleyerek ömrünü geçirmekte.
Günümüz insanının içine çok şey sığdırdığını sandığı o çok meşgul ve karmaşık gözüken yaşantısına dışarıdan serinkanlı ve keskin bir bakış, ortada aslında elle tutulur pek bir şey olmadığını görmeye yetecektir.
İşin ilginç yanı; uzun ve zorlu yolculuğundan düşünme ve öğrenme yeteneği sayesinde sağ salim çıkmayı başaran insanın kendisini oldukça güçlü ve öz güvenli hissettiği günümüzde, düşünme ve sorgulama özelliğini büyük ölçüde bir kenara bırakarak, rutinleriyle yaşayan bir “siborg”a benzemiş oluşudur.