Goethe’nin ünlü ve klasikleşmiş yapıtı olan “Faust”ta, çok istemesine ve uğraşmasına rağmen mutluluğu bir türlü yakalayamayan Dr. Faust’un mutluluğu elde edebilmek karşılığında ruhunu “Mefisto”ya yani şeytana satması konu edilir.
Dr. Faust işini, yaşantısını sevmesine, çok çalışmasına ve mutlu olmayı çok istemesine rağmen yaşamını iyi idare edemeyen dolayısıyla da mutluluğu bir türlü elde edemeyen biridir.
Yaşamındaki anlam arayışı sonuçsuz kalan, yaptıklarından mutluluk üretemeyen, ideallerine yaklaştığını düşündükçe ulaşılmaz olduklarını gören Faust’un ruhu incinmiş, zihni allak bullak olmuş, yıpranmış ve çaresizlik içinde kala kalmıştır. Bu durumdan kurtulmak isteyen Dr. Faust istediğini elde edebilmek umuduyla şeytan “Mefisto” ile bir anlaşma yapar. Mutluluğa ulaşabilmek karşılığında büyük bir bedel öder ve ruhunu şeytana satar.
Ruhunu şeytana satmasına rağmen mutluluğu yine de yakalayamayan Faust gittikçe daha derin bir uçuruma sürüklenmiş, zihni karışıklığı daha da artmış, ruhsal dengesi yavaş yavaş bozulmuş, tıpkı bir trajediye dönen yaşamı nevrotik bir halde sürüp gitmiştir.
Modern zamanlarda yaşayan, merkezinde paranın, başarının ve tüketimin olduğu yaşam biçimini ideal olarak gören, mutluluğu bu yaşam biçiminde arayan ama bir türlü yakalayamayan modern insanın yani bizlerin kaderi Dr. Faust’a ne kadar da benzemektedir aslında.
Modern dünyanın zaman zaman kaos halini alan karmaşasının ortasında zor koşullarda yaşayan, tutunmaya çalışan, çalışarak, çok çalışarak parayı ve başarıyı elde ederse mutluluğu da kazanmış olacağını sanan ama gerçek mutluluğu yanlış yerde aradığı için onu bir türlü bulamayan günümüz insanı da birer Faust’tur kanımca.
Özgürlüğünü, yaşamın gerçek mutluluk kaynaklarını ve sahici değerlerini feda ederek elde ettiği konforu ve tüketim üstüne inşa ettiği rahat yaşamı özgürlük ve mutluluk zanneden, aslında büyük bir yanılsama olan bu düşüncesinden zaman zaman şüphe eden, bu sözde mutluluğun aradığı gerçek mutluluk olmadığını alttan alttan sezinleyen ancak bunu cesaretle kendine itiraf edemeyip, bu sanal mutluluk oyununu yine de sürdüren modern birey Faust’un ta kendisi değil mi?
Yeni fetişleri olan parayı ve başarıyı yaşamının merkezine koyan, bunlar üzerinden mutluluğu bulabileceğini uman ancak gerçek huzuru ve mutluluğu bir türlü yakalayamadığından dolayıdır ki kendini gerçekleştiremeyen, benliği zayıflayan, yorulan, bunalan ve şaşkın haldeki günümüz insanının yaşamı da tıpkı Dr. Faust’un yaşamı gibi bir trajediye dönüşmüştür.
Sistemin çerçevesini çizdiği ve tanımladığı sözde bir mutluluk ve bu çizginin dışında kalan hemen tüm tercihlerin ve yaşam biçimlerinin dışlandığı ve ötekileştirildiği, dayatılmış, öğretilmiş, müphem bir amaç olarak mutluluk.
Bu amaca ulaşmak için sürekli arayan, çalışan ancak baştan imkansız bir amaç olduğu için bir türlü ona ulaşamayan günümüzün Faustları evde, işte, okulda, sokakta ve her yerde yani içimizde, yanı başımızda, mutluluğu aramayı umarsızca sürdürmekte.