Sabahları dil yüzeyinde görülen katmana “dil plağı” ya da “dil pası” adı verilir. Bu katman, gece boyunca ağız ve dilde biriken yiyecek artıkları, ölü hücreler, bakteriler ve tükürük kalıntıları sonucunda oluşur.
Tükürük, ağızda nem sağlar ve ağız hijyenini destekler ancak uyku sırasında tükürük üretimi azalır. Bu durum, ağız içindeki nemin azalmasına ve plak oluşmasına neden olur.
Dil plağı; başta yetersiz ağız hijyeni olmak üzere, sigara ve alkol tüketimi, dehidrasyon, diş eti hastalığı ve bazı ilaçların yan etkileri gibi faktörlerden kaynaklanabilir. Dil plağı hem görünüm hem de koku açısından rahatsız edici olabilir ve diş çürümelerini hızlandırabilir.
Eski çağlarda dil, tat alma işlevinin ötesinde farklı roller üstlenen bir organ olarak görülür, vücuttaki enerji dengesizliklerini anlamak için güçlü bir tanı aracı olduğu kabul edilirdi. Ancak yalnızca dil değil; nabız, tırnaklar, gözler, yüz ve cilt gibi vücudun diğer bölümleri de tanı sisteminin bir parçasıydı.
Antik Hint tıbbına göre, dilin sabahları incelenmesi genel sağlık durumu hakkında bazı ipuçları sağlayabilir. Bu inceleme özellikle de düzensiz yaşam biçimi, besinlerin yanlış veya eksik sindirimi, bağırsak florasındaki dengesizlik, toksin birikimi ve bu süreçlerin sonucunda dil yüzeyinde plak oluşumu hakkında fikir verme potansiyeline sahiptir.
Basit bir formül olarak, dilimizde plak oluşumunu gözlemlediğimizde, potansiyel bir sindirim bozukluğundan ve dokularda metabolik toksin birikiminin başladığından kuşkulanabiliriz.
Dil plağı ayrıca çeşitli enfeksiyonlar, böbrek ve karaciğer hastalıkları, diyabet, reflü ve solunum yolu hastalıklarının yanı sıra takıntı, stres ve duygusal dalgalanma gibi zihinsel sorunların da belirtisi olabilir.
Üç grupta derlenen dil plağı renklerinin bize ne anlattığına yüzeysel olarak bakalım:
- Koyu gri veya siyahımsı katman, kinetik enerji dengesizliğiyle bağlantılı toksin birikimine işaret ediyor olabilir.
İlişkili bulgular: Fazla fiziksel ya da düşünsel hareketlilik, sakinleşememe, huzursuz uyku, hızlı yeme, kuru cilt, odaklanma güçlüğü, ilgi dağınıklığı, zayıf bağışıklık, bitmek bilmeyen kaygılar, sürekli bir şeyleri kontrol etme eğilimi, duygusal dalgalanmalar, karışık düşünme, düş kırıklığı eğilimi vb.
- Sarı, turuncu, kırmızı ya da yeşilimsi katman, termal enerji dengesizliğiyle bağlantılı toksin birikimine işaret ediyor olabilir.
İlişkili bulgular: Mide ısısında dalgalanma, mide ekşimesi, aşırı terleme, egzama, sedef hastalığı, gözlerde kızarıklık, saç dökülmesi, migren, hazımsızlık, reflü, sabırsızlık, ishal veya kabızlık, eleştirel düşünme, mükemmeliyetçilik, ani öfke, agresif tepkiler, takıntılı veya tekrarlayan düşünceler, stres vb.
- Krem rengi ve beyazımsı katman, potansiyel enerji (organizmanın henüz kullanılmadığı enerji) dengesizliğiyle bağlantılı toksin birikimine işaret ediyor olabilir.
İlişkili bulgular: Fiziksel hareketsizlik, düşük enerji, zayıf sindirim, tatlı yeme isteği, ödem oluşumu, solunum yolu sorunları, ilgi ve tutkularda azalma, öz saygı eksikliği, başarısızlık korkusu, bilişsel işlevlerde yavaşlama, duygusal istikrarsızlık, karar verirken zorlanma vb.
Ayurveda, antik çağlardan günümüze taşınan bir sağlık felsefesi olup; plak oluşumu ve plak renginin anlamı hakkında bazı bilgiler sunmaktadır. Ancak, o zamanlar, modern bilimin sahip olduğu türden gelişmiş görüntüleme yöntemleri ve modern laboratuvar test sistemleri olmadığı için kendi kendimize tanı koymaya çalışmadan önce profesyonel tıbbi görüş almak önemlidir.
Dil plağı, her sabah düzenli olarak temizlendiğinde ağız hijyenini artırır, enfeksiyon riskini azaltır, tat alma duyusunu iyileştirir ve ağız kokusunu önlemeye yardımcı olabilir. Bununla birlikte, genel sağlığımız üzerindeki etkisi sınırlıdır, çünkü dil plağı zaten var olan sağlık sorunlarının bir sonucudur.
Bu bağlamda atabileceğimiz üç adım vardır: Birincisi sigara, alkol, kızartma, işlenmiş gıdalar ve “fast food” gibi zararlı maddeler ve yiyeceklerden uzak durmaktır. İkinci adım, bireyin doğasına uygun düzenli bir yaşam biçimi oluşturmaktır. Üçüncü adım ise uygun fiziksel aktiviteler, nefes egzersizleri ve meditasyon yoluyla öz farkındalık geliştirmektir
Bu üç adım yaklaşımı sindirimi iyileştirerek yeni toksinlerin birikmesini önleyebilir; fiziksel ve mental bağışıklık sisteminin daha etkin çalışmasını destekleyebilir.
Başka neler yapabiliriz?
- Sabahları dilimizi özel bir dil temizleyicisi ya da bir tatlı kaşığı ile temizleyebiliriz. Bu işlem, dile çok bastırmadan, yüzeydeki tat almaçlarına zarar vermeden nazikçe ve yavaşça yapılmalıdır.
- Bol su içerek tükürük üretimini artırabilir ve ağız kuruluğunu önleyebiliriz. Sabahları kahvaltıdan yarım saat önce yarım litre su içmek (oda sıcaklığından biraz daha sıcak) toksinleri azaltmak için etkili bir yoldur
- Endüstriyel (renkli) antiseptik gargaraları haftada 1-2 kez yatmadan önce kullanabiliriz. Bu sular kötü bakterileri öldürürken iyi bakterileri de öldürdüğü için sık kullanılmamalıdır.
- Ayda bir kez ağzımızı Hindistan cevizi yağı veya ayçiçeği yağı gibi bitkisel yağlarla çalkalayabiliriz (tadı fazla yoğun gelirse su katılabilir). Bu, ağız hijyenini, diş ve diş eti sağlığını artırabilir. Yağ çalkalama genellikle sabahları aç karnına yapılır. Ağız yaklaşık 8-10 dakika boyunca çalkalanır. Ardından yutulmadan tükürülür ve ağız su ile temizlenir. Bu işlem diş fırçalamanın yerine geçmediğinden, sonra dişlerimizi fırçalamalıyız. Yağ çalkalama herkes için uygun olmayabilir. Bu nedenle bir diş hekimine başvurmanız önerilir.
- Akşam öğününde hafif yemekler yiyebiliriz; yemeği tercihen 19:00 ya da en geç saat 20:00’de bitirebiliriz. Akşamları erken yemek, hem daha fazla tükürük üretimine hem de ağız kuruluğunun azalmasına yardımcı olur
- Hayvansal proteini, yağlı, baharatlı ve salçalı yemekleri azaltabiliriz
- Şekerli içeceklerden ve öğün arası atıştırmalıklardan kaçınabiliriz
- Dişlerinizi günde iki kez, her seferinde iki dakika süreyle florürlü diş macunu ve yumuşak kıllı fırçayla fırçalayabiliriz.
Not: Yukarıda yazılanlar hekim görüşü yerine geçmez. Ağız ve diş sağlığı için düzenli diş hekimi ziyaretleri yapılmalıdır.
halilocakli@yahoo.com