18 Mayıs 24, Cumartesi
spot_img

‘Dijital diktatörlük’ çağı

Dünyanın varoluşundan günümüze milyarlarca yıl geçti. İnsanlık bu tarihsel sürecin sadece son 15 bin yılında var oldu.

Her ne kadar 15 binlik bir geçmişten bahsetsek de belki de henüz bilmediğimiz veya keşfedemediğimiz binlerce yıl öncesi de olabilir diye düşünmek lazım. İlkel yaşamlardan başlayarak, modern yaşama geçişte evrimsel bir devinimin varlığı yadsınamaz. Mağaralardan nehir kenarlarında yaşamlara, kabilelerden, site devletlerine, imparatorluklardan, ulus devlet yapısına ve şimdi ise tek dünya devletine bir evrilme olduğunu görüyoruz.

Soğuk savaş bitti. Küreselleşme adında yeni bir dünya düzeni kuruldu. Teknoloji aklın ötesini aşarak, realiteye dönüştü. İnsan popülasyonu kontrol edilmez duruma geldi ve ulus devletler gücü yakalamak veya mevcudu korumak için dünya kaynaklarını sınırsızca kullandı. Sanayileşme, sanayi ötesi topluma dönüşme, bilgi çağı, internet çağı, dijital dönüşüm geldiğimiz yeni dünya düzenini anlatmaya yeterlidir.

Teknolojinin sınırlarının ortadan kalktığı bir dönemde bütün kişisel verilerimiz kontrol altında. Akıllı cep telefonları, sosyal ağlar, dijital platformlar eliyle yönlendiriliyoruz, koşullandırılıyoruz ve en önemlisi de tek tipleştiriliyoruz. Ontolojimiz tehdit ediliyor.

İnsan ekosisteminde stratejik dönüşümün başladığını anlamamız gerekiyor. İnsanın doğası olan özgürlük biçim değiştiriyor. Gözetime dayalı yeni bir dünya oluşuyor. Klasik yaşamda, toprak, devlet, sınırlar, bayrak ve kanunlarla şekillenen insan, bugün tek dünya, tek devlet, tek para ile dönüşüm sağlıyor. Üstelik paradoksal dönüşüm için “Büyük Sıfırlama/Great Reset“ adı altında, yeni bir evrime veya başka bir deyişle koşullu şartlanmayla devrime doğru gidiyor.

Burada zaferi kazanan insan mı? İnsanlık mı? Dünyayı yönetenler mi?

Panoptikon, İngiliz filozof ve toplum kuramcısı Jeremy Bentham’ın 1785 yılında tasarlamış olduğu hapishane inşa modelidir.  Bu model, birkaç katlık tek odalı hücrelerden oluşan bir halka üzerine kuruludur. Bu hapishaneler, akıl hastaneleri ve çalışma kampları gibi kamusal alanları gözetleme amacıyla oluşturulmuştur. “Kontrol Evi“ düşüncesi ile meydana gelen bu oluşum, mahkumlarda sürekli gözetlenme endişesi ve korkusu uyandırmayı amaçlamıştır.

Panoptikon kavramı hayatımızın neredeyse her yerinde olan fakat bizim farkına varmadığımız yaşamsal öngörümüzün bir parçasıdır. Özgürlük anlayışımızın geniş olduğunu düşünsek bile, pragmatik açıdan, bunun pek de öyle olmadığını görürüz. Panoptikonu biz görmesek bile, “görünmeyen el“ bizi kısıtlıyor, biçimlendiriyor ve yönlendiriyor.

Dijital çağın bilinen yönleri dışında, derinliği ve görünmeyen bir eli olduğunu da düşünmek zorundayız. Dijital çağa optimist yaklaşamayız. Zira insan, düşünsel olarak zayıflatılıyor ve yapay zekalar eliyle, manyetik frekans sistemleriyle ve elbette sosyal medya, akılık şehirler, akıllı binalarla sosyal yaşamdan, kitle iletişimden soyutlanarak, insanın bireysel ve toplumsal gücü elinden alınıyor ve itaatkâr hale getiriliyor.

(Musa Karademir, tasam.org)

Makalenin tamamını okumak için tıklayın

Medya Günlüğü

Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, dilediği konuda özgürce yazmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Önceki İçerikTahran, mollalar ve ticaret
Sonraki İçerikYeni savunma dergisi
Medya Günlüğü
Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, dilediği konuda özgürce yazmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

İlginizi Çekebilir

4,757BeğenenlerBeğen
678TakipçilerTakip Et
11,500TakipçilerTakip Et

Popüler İçerikler