Deniz Gezmiş yaşasaydı bugün ne olurdu? Kemalist mi yoka Marksist mi, liberal mi, kapitalist mi, ulusalcı mı? Bu soru tam olarak yanıtlanamadığı için bugün ona hem Kemalistler hem solcular hem de milliyetçiler sahip çıkıyor.
Oysa bu akımlar birbirine tamamen zıt kutuplar oluşturuyor. Gezmiş “dönemin anlam ve önemine” uygun bir bakış açısıyla bakılırsa söyledikleriyle her akıma da yandaşmış gibi görünüyor.
Örneğin Doğan Avcıoğlu’nun çıkardığı Devrim gazetesinin 23 Aralık 1969 tarihli 10. sayısında yayımlanan söyleşisinde Gezmiş aynen şunları söyler:
“(Tutucu güçler) Tertipleriyle gençliği ordunun karşısına düşürmek hedefine ulaşamadıkları gibi, devrimci gençlik eylemi, Mustafa Kemalci zinde güçler saflarını birbirlerine kenetlemiştir. Mustafa Kemal adı, geniş öğrenci kitlelerinde daha fazla ağızdan ağıza dolaşır olmuş, forumlarda Bursa Nutku ve Gençliğe Hitabe tekrarlanmış ve bunlar uygulanmıştır…”
Bu sözlerine bakarak Gezmiş’in sıkı bir Kemalist, milliyetçi olduğunu iddia etmek çok kolaydır. Ancak böyle bir sav onu yanlış bir tabana oturtmak anlamına gelir ki bu da sonuçta Gezmiş’i pek anlamamış olmakla eş anlamlıdır.
Gezmiş idamla yargılandıkları mahkemede yaptığı savunmada Kemalistlerin ekmeğine yağ sürecek başka sözler de eder:
“… (İddianamede) ‘fikir özgürlüğünü ve anayasayı paravan yapanlar, önceleri Atatürkçü geçinirken onun fikir ve şahsiyetiyle küçük görmeye başladılar’ şeklinde ve ‘sadece Mustafa Kemal tarafını beyan ediyorlardı’ şeklinde bir cümle mevcuttur, bunu kesin olarak reddediyorum, asla kabul etmiyorum. Diğer yurtseverler de bunu kabul etmezler. Bu kasten tahrif edilmek isteniyor. Bu cümle art niyetle hazırlanmıştır. Bu memlekette Mustafa Kemal’e gerçekten sahip çıkanlar varsa onlar da bizleriz. 35 milyon metrekare vatan toprakları işgal altındayken, bizim milli bütünlüğü bozmakla suçlanmamız gülünçtür. Mustafa Kemal sağ olsaydı bugün çok şaşırırdı. Hareketimiz tamamen anayasal bir harekettir. Anayasamızın başlangıç ilkesinde belirtilen ulusun zulme karşı direnme hakkını kullandık. Bu sebeple anayasal bir davranışta bulunduk. Yaptıklarımızın haklı olduğuna inanıyorum.”
Eh artık Gezmiş’in Kemalist olduğuna inanmamak için başka gerekçeye lüzum yok diyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü aynı savunmada Gezmiş şunları söyler:
“… ayrıca iddianamede Türkiye halkının birtakım etnik gruplardan teşekkül ettiği iddiaları ve bunu bizim yaptığımız, ortaya attığımız ithamları mevcut bulunmaktadır. Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kararında ve Misakı Milli sınırları içinde iki kardeş kavim yaşar. Türk ve Kürt kavimi yaşamaktadır. Birinci Büyük Millet Meclisi kararı böyledir. Türkiye’de iki kardeş kavmin ve ulusunun yaşadığını kabul etmektedir. Bunu kabul etmek bölücülük değildir. Bu iki kardeş unsur Birinci Kurtuluş Savaşını müştereken başarmışlardır. Güney cephesinde düşmanla omuz omuza savaşmışlardır. Bu ikisine birden Türkiye Halkı diyoruz ve bu iki kardeş unsur ikinci bağımsızlık savaşını da müştereken başaracaklardır.”
İdamlarının üzerinden bu kadar yıl geçmiş olmasına rağmen Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının bu sözcükleri kabul edersiniz ki bugün bile Kemalistleri yerlerinden hoplatmaya yeter.
Deniz Gezmiş savunmasını tarihsel bir perspektife de oturtur, yani onun üstünkörü bir tarih anlayışı yoktur. Eksik veya yanlış bulabilirsiniz ama devrimci öğrenci hareketi tarihini de kendince (öznel biçimde) bir dizgeye sokar.
“Öğrenci hareketlerine gelince iddianamede öğrenci hareketlerinin başlangıç tarihi 1968 olarak belirtilmektedir. Bu tarih yanlıştır. Türkiye’de öğrenci olayları 50-60 senedir eksik olmamıştır. Sultan Hamid’in tıbbiye talebelerini Sarayburnu’ndan denize attığı tarihten itibaren öğrenci hareketleri Türkiye’de devam edegelmiştir. 1908’i hazırlayan hareketler ileriye dönük hareketlerdir. Vagonli’yi tahrip eden gençler ilerici gençlerdir. 2. Dünya Savaşı sırasında ‘faşizme hayır’ diyen gençler ilerici gençlerdir. Ve 28 nisan 1960 tarihinde özgürlük savaşı veren gençler ilerici gençlerdir.”
Üzerine tuz biber ekmek gibi olmasın ama idam edilmeden önceki son sözlerini de aktarayım Gezmiş’in ve tabii ki arkadaşlarının da bu sözcükleri paylaştıklarını ekleyelim.
“Yaşasın tam bağımsız Türkiye!
Yaşasın Marksizm Leninizmin yüce ideolojisi!
Yaşasın Türk ve Kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi!
Kahrolsun emperyalizm!
Yaşasın işçiler, köylüler!”
Bu sözler dönemin anayasa maddelerini ve TCK’yi ihlal ettiği için o günkü basın tarafından yayımlan(a)mamıştı bile.
Şimdi tüm bu verileri göz önüne alarak Gezmiş’in bugün yaşasaydı ne olabileceğine ilişkin tahminde bulunmak istesek neler söyleyebilirdik?
Madem soruyu ortaya attın önce sen söyle diyorsunuz, haklısınız. Ama bir yanıt bulabilmiş değilim. Zaten bulsam yazıyı böyle yazmaz, soruyu da sormazdım.
Ancak bu soruya doğru yanıt verebilmenin çok da mümkün olmadığını sanıyorum. Çünkü insan düşüncesinin zaman ve zemine göre hareket ettiğini ve edinilen deneyimlere koşut olarak değiştiğini bizzat kendi yaşamımdan biliyorum. Tüm evren hareket halinde iken düşüncelerin yerinde sayması zaten beklenemez değil mi?
Gezmiş ile ilgili tartışmanın sonsuza kadar sürecek olması ve onun bugün yaşasaydı ne olurdu fantastik sorusuna özne olması bir tek şeyi değiştirmiyor.
O da Gezmiş’in savunmasında söylediği şu sözlerde saklı:
“… bizi bağımsız bir ülkenin çocukları olmaktan mahrum eden hepiniz dahil sizlersiniz. Ve sonunda idam isteğiyle buraya getirildik, Türkiye’nin bağımsızlığından başka hiçbir şey istemedik ve hayatımızı bu yola koyduk. Varlığımızı Türkiye halkına armağan ettik, bunun aksini iddia edenler vatan hainidir. Biz stratejik olarak düşüncelerimizi hiçbir zaman saklamayız. Hangi şartlarda olursak olalım bunu açıkça söyleriz. Düşüncelerimizi mezara kadar götürürüz. Nasıl burada namluların ve dipçiklerin gölgesi altında konuşuyorsak, düşüncelerimizi her zaman açıkça ifade ederiz. Tarih evvelce bunu yapanları nasıl temize çıkarmışsa bizi de temize çıkaracaktır, buna da inanıyoruz…”
Şimdi baştaki soruya kendimce bir yanıt vereyim.
Deniz Gezmiş’in bir ilk dönemi bir de ikinci dönemi var galiba. İlk döneminde tüm 68 hareketi gibi Kemalizmden çok etkilenen, Milli Demokratik Devrim çizgisinin Mihri Belli eksenini izleyen çizgi de diyebilirim buna. Yani ordunun öncülüğünde iktidarı ele geçirme ve sonra da proletaryanın yapacağı bir sosyalist devrimle sürecin tamamlanmasını hayal ediyordu bu eksendekiler.
Gezmiş’in ikinci dönemi ise sanki bilimsel sosyalizme yani Marksizm’e daha yaklaşmış durumda. Bilindiği gibi bilimsel sosyalizm ütopik sosyalizme karşı, diyalektik materyalizme dayalı, eleştiren-yargılayan bilimsel olgular çerçevesinde evrensel tezler öne sürer. Kemalizmle harmanlanmış bir Marksizm gibi geliyor kulağa değil mi!
Bilmem tatmin edici oldu mu?
Ama yaşasaydı doğrusunu kendisinden öğrenebilirdik tabii ki, şimdi ne desek boş.
Ama sorular soruyoruz ki yaşamın temel öğesi bu bana göre.
Zaten yaşam denilen şey nedir ki?
Soru sormak, soru sormak, soru sormak…
Niçin böyleyiz, niçin böylesiniz, bizi böyle yapan niçinler niçin öyle?
Niçinin de niçinini sorarak gerçeklere varmaya çalışıyoruz.
Anlamaya çalışmak, olaylara, sorunlara anlamak için bakmak ki bugün buna empati yapmak diyorlar.
Ters olan şeyleri düzeltmeye çalışmak ve bunu yaparken de hiçbir şeyden korkmamak.
İşte Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının yaptığı da bence buydu.
Herkese keyifli günler dilerim.
Alıntılar: