Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda kesin olmayan sonuçlara göre oyların yüzde 52’sini alarak yeniden göreve seçildi.
Kanada’da Simon Fraser Üniversitesi’nde Sosyoloji Profesörü Yıldız Atasoy, sonuçlarda CHP’ye dargın seçmenin belirleyici olduğunu söylüyor.
Atasoy, BBC Türkçe’den Merve Kara-Kaşka’nın seçim sonuçlarıyla ilgili sorularını yanıtladı.
-Öncelikle seçim sonucunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Sonuç, benim beklemediğim bir sonuç değil. Ben Kanada’da Simon Fraser Üniversitesi’den çalışıyorum fakat her yaz gelip Ankara ve çevresindeki köylerde, İç Anadolu bölgesinde çalışmalar yaparım.
Kadın, erkek, her meslekten, her eğitim düzeyinden insanlarla konuşurum. Onlarla konuşmalarımdan edindiğim izlemim sonucun bu yönde olacağıydı zaten. Konuştuğum insanların çoğu muhafazakar ve AKP’ye oy veren insanlar.
Ekonomik kriz, pandemi, depremde hükümetin ilk 2 günde gösterdiği yavaş tepkiden rahatsız olmalarına rağmen “AKP’ye oy vereceğim” diyen ve veren insanlar.
Bunun sebeplerini incelediğimizde, 1980’den gelen ve 1997’de tamamen yasaklanan başörtüsü davasını görüyoruz. Bu yasak etrafında kutuplaşma çok derinleşti ve CHP’ye güvensizlik çok arttı.
Şu an CHP ağzıyla kuş tutsa bile bu insanların partiye güveni yok.
Seçimden birkaç gün evvelinde köylerde insanlarla konuşuyordum ve bunlar arasında başörtüsü nedeniyle okulunu bitiremeyenler de vardı. “Eğer CHP başa gelirse kara döneme tekrar döneceğiz” diyorlardı.
Bu çok inanılmaz ve önemli bir durum bence, CHP’ye çok dargın bir kitle var ve kesinlikle ekonomik kriz dahil, durum ne olursa olsun görüşleri değişmiyor.
Türkiye’de bu dargınlık psikolojisiyle bağlantılı dargınlık politikası çok yaygınlaşmış durumda.
Biliyorsunuz seçimlerden önce Türkiye’de ve yurt dışında kamuoyu yoklamaları yapıldı ve muhalefetin kazanacağı yönünde sonuçlar elde edildi.
Katılmadığım bu sonuçlar, dargınlık politikasının tam anlaşılmamış olduğunu gösteriyor.
Erdoğan bu seçimi de öncekini de kazandı ve gördük ki yüzde 50’de bir donmuşluk var.
Anladığım kadarıyla dargınlık politikasının derinleşmesi iktidarı kaybetmeme politikasına dönüştü.
“Eğer iktidarı kaybedersek kazandıklarımızı kaybedeceğiz” anlayışı baskın duruma geldi.
-Bahsettiğiniz dargınlık sadece başörtüsü tutumuyla mı ilgili yoksa sizce başka kırgınlıklar da var mı?
-Evet çok fazla kırgınlık, dargınlık var. Bu bence Cumhuriyet politikalarının bir sorunu, Anadolu kesiminin, insanlarının bir yana itilmişliği, Cumhuriyet rejimiyle gelen bir durum.
Başörtüsü konusu hiç unutulmuyor. 2000’lerin başına kadar 100 bine yakın kız öğrenci okula gidemedi.
Okula gidemedikleri gibi başörtüsünün üstüne peruk takan kızlar kendilerini aşağılanmış hissettiler.
Bunların aileleri, arkadaşları, akrabalarıyla muazzam geniş bir kitleden bahsediyoruz.
Örneğin o dönemde görüştüğüm Bitlisli Kürt bir kızın hikayesini hiç unutmuyorum.
Ankara’da üniversiteyi kazanmış, fakir bir aileden geliyordu. Yasak nedeniyle ilk sene başörtüsünün üzerine peruk takmıştı. Ama bundan hoşlanmıyordu çünkü çirkin görünüyordu. Kız okulu bırakmaya karar vermişti, babası ona engel olmak için Bitlis’ten Ankara’ya gelmişti. Sonucu ne oldu bilmiyorum ama durum sadece kızın ailesiyle ilgili değildi bütün köye yayılan bir sorundu.
Bence bu konu CHP’nin hiç anlayamadığı bir konu oldu. O zamanlar “Laiklik elden gidiyor” gibi bir politika üretilmişti.
Bu kırgınlık hiç unutulmadı ve ilginç bir şekilde hüzün, kırgınlık Cumhuriyet’e karşı değil CHP’ye karşı birikti.
Bu, AKP iktidarı döneminde Anadolu burjuvazisinin kuvvetlenmesi, kendilerini önemli bir konuma getirmesiyle sonuçlandı.
Dolayısıyla neoliberal bir kalkınma modeli toprağın metalaşması, inşaat sektörünün gelişmesi, madencilik ve tarımın ticarileşmesiyle bağlantılı kalkınma modeli içerisinde Anadolu’dan gelen sermaye tabakası çok güçlendi. Bunu kaybetme korkusu da yoğun hissediliyor. Bana söylenenlerden biri de “CHP gelirse kazandığımız her şeyi kaybedeceğiz” idi.
Bu korkuları tetikleyen önemli bir faktör de bence demokrasinin çok zayıflaması oldu. Seçimlerde, sonucu etkileyecek, hiçbir sorun yok.
Demokrasinin zayıflaması öteki partiye güvensizliğin derinleşmesi, yani muhalefete ve oradaki en güçlü parti olan CHP’ye olan güvensizliğin derinleşmesiyle sonuçlandı.
Güvensizlik olduğu için de siyaset işlemez hale geldi.
(BBC Türkçe)
Haberin devamını okumak için tıklayın