Home Köşe Yazıları Cemaat olduğumuzu söylemeyin bizi STK sanıyorlar

Cemaat olduğumuzu söylemeyin bizi STK sanıyorlar

0

Uğur Türe (ugurture@gmail.com)

Cemaat kelimesi Arapça. Cem, cemiyet, cami, camia kelimeleriyle aynı kökten. İngilizce society, community ve union kelimeleri var bu anlamları karşılayan. Ancak dini gruplar ve cemaatler için sanırım “sect” (evet sektör de bu kökten geliyor) veya “cult” deniyor daha çok. Türkiye’de özü itibarıyla sosyolojik bir sosyal birimi ifade eden bu kelime anlam daralmasına uğrayarak sadece dini cemaatleri hatta son on beş-yirmi yıl içinde daha çok Fethullahçıları işaret eden bir biçimde kullanıldı.

Bu kısa açıklamadan sonra şunu demek gerekir: Dini olmayan cemaatler de vardır ve bunlar, cemaat gibi davranan, cemaat refleksi ve ilişkileri içeren kapalı devre yapılardır. Dini içerikleri olmadıkları ve kelimeyi dar anlamıyla kullandıkları için cemaat dediklerinde kendi dışlarındaki cemaatleri kast ederler. Çoğu sosyolojik anlamda tam bir cemaat oldukları halde cemaat olduklarını bilmezler bile. Siz cemaatsiniz deseniz sinirlenir ve “estağfurullah” diyebilirler. Veya “Biz, örgütüz, teşkilatız, vakıfız, derneğiz, sendikayız, partiyiz, topluluğuz, çevreyiz” vs. deyip itiraz ederler. Daha ileri gidip “tüm cemaatler kapatılsın” gibi talep ve sloganlarla Comte’u, Durkheim’ı, Marx’ı mezarlarında ters döndürürler, sosyoloji bilimini kanırtırlar.

İnsanlık paleolitik çağdan bu yana doğaya ve diğer “topluluklara” karşı korunmak, avlanmak vs. gibi nedenlerle cemaatleşmiştir. Avrupa Aydınlanma Çağı ve Sanayi Devriminden sonra büyük ölçüde demokrasiler ortaya çıktığında bu dini cemaatler büyük ölçüde ortadan kalkmış veya toplumdaki etkileri çok anlamsız bir düzeye inmiştir. Çünkü demokrasinin ve özgürlüklerin geliştiği hukuk devletlerinde “bireyler” haklarını korumak için birey olmaktan vazgeçip bir “cemaate” dahil olmazlar. O ülkelerde dini veya seküler cemaatler yerlerini “Sivil Toplum Örgütlerine” (STÖ) bırakırlar devletler de bir kısım görevlerini bu STÖ’lere devrederler.

Demokratik toplumlarda STÖ’ler devlet kurumlarından ve devlet yöneticilerinden bağımsızdırlar, bağımsız olmaları beklenir. Çünkü çok önemli demokratik işlevleri de temsil ettikleri toplumsal kesimin değerlerini gerektiğinde devlete karşı savunmak, devlet üzerinde denetim görevi yapmak devletin kendi alanını yurttaşlar aleyhine genişletmesine engel olmak, devletin ve onu yönetenlerin despotik tutumlarına ve tiranlaşmasına engel olmak ve bir çeşit otorite karşısında “denge-denetim” (checks and balances) görevini kamu adına yerine getiriler. STK’lar da birey olarak yer alırsınız ve STK’yı oluşturan diğer bireylerle aranızdaki tek bağ üyelik ve STK’nın sınırlı ve spesifik amacıyla sınırlıdır.

Devletin yurttaşlara hizmet eden yurttaşların denetimine açık, hesap sorulabilen, hesap verebilen ve yine bu yurttaşlarına karşı eşit mesafede duran bir organizasyon olarak algılanmadığı (Erbakan’ın “muhalefetken söylediği” çok sevdiğim metaforuyla “garson devlet”) olmadığı toplumlarda sivil toplum gelişmez. Çünkü o toplumlarda devlet modern devlet algısıyla tanımlanmaz. Devleti yönetenler artık seçimle geldikleri ve “kut” sahibi olmadıkları halde kutsal sayılırlar. Devleti yönetenlerin yönetme görevleri için aldıkları onay üyesi oldukları hanedana veya temsil ettikleri dini bir pozisyona dayanmadığı halde eski bir alışkanlıkla devlet böyleymiş gibi davranır dolayısıyla da devlet merkezde büyük bir güç olmaya devam eder. Yurttaşlar da gerek bu güçten çekindikleri, gerekse bu güce yakın durmanın rantından yararlanmak ve rakip grupları tasfiye etmek için bu gücü kutsallaştıran kolektif bir söylem üretilir ve devlet kutsanır. Devletin kutsandığı toplumlarda devleti yönetenler de kutsanır ve eleştirilmezlik ve hesap sorulamazlık hakkı kazanırlar. Elbette böyle bir toplumda devlete karşı denge denetim görevi yapan, yurttaşlar adına gerektiğinde hesap soran ve demokratik protesto hakkını kullanan açık ve şeffaf yapılar olan STK’lar yerine devleti/iktidarı ele geçirmek veya ona sızmak için birbiriyle duruma göre rekabet eden duruma göre ittifaklar kuran kapalı devre yapılar, kripto cemaatler oluşur.

En başta söyleyeceğimi en sonda söyleyeyim: Toplum ve bireyleri özgürleştirici bir demokratik düzen kuramadan toplumdan, yüksek sesle böyle bir talep gelmeden, birey ve topluluklar ayrıcalık ve kayırılma yerine eşitlik ve adalet talep etmeden hiçbir cemaat kapatılamaz, kapatılamadı. Öteki türlü bir toplumda da zaten anlamsızlaşacaklarından kapatılmalarına gerek kalmaz.

Unutmayalım aynı şeyleri yapıp her seferinde farklı sonuçlar beklemek katışıksız bir aptallıktır. Zamanın ruhunu okuyamayan toplumlar için tarih sürekli tekerrür eden bir kâbus gibidir.

Medya Günlüğü

Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, dilediği konuda özgürce yazmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Exit mobile version