Salı, 30 Eyl 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Köşe Yazıları

Çatışmalı coğrafyalar ve Suriye

Hasan Sevilir Aşan
Son güncelleme: 12 Ocak 2025 08:44
Hasan Sevilir Aşan
Paylaş
Paylaş

Ukrayna, Orta Doğu ve Asya Pasifik kırılgan coğrafyalarındaki stratejik çekişmelerin muhtemel bir küresel savaş tehlikesin körüklediğini söylemek yanlış olmayacaktır.

*Ukrayna’nın işgali, uluslararası ilişkilerin kronik seyrini değiştiren, küresel kutuplaşmaya ivme kazandıran bir etki yaratmıştı. Hatta çatışmaların, statüsü tartışılan Dinyester bölgesi üzerinden diğer bir kırılgan bölgeye, Balkanlar’a sıçrayabileceğinden dahi endişe duyulmuştu.

Suriye’deki değişim kapsamında, Ukrayna meselesi üzerinde mutabakat sağlandığı söylense de, NATO müdahaleli bir Rusya-ABD savaşına dönüşme riski halen dışlanmamakta.

*Gazze merkezli İsrail-Filistin çekişmesi ve katliamların medeniyetler çatışması boyutunda Doğu-Batı karşılaşması zeminine çekilerek küresel tehlikeye yol açılması diğer bir endişe kaynağıydı. 

Nitekim vekaletli savaşlarla yürütülen planlı çatışmaların geniş çaplı küresel restleşmeye dönüşme ihtimali mevcuttur.

*Öte yandan, Güney Çin Denizi odaklı bir ABD-Çin sıcak dalaşı olasılığı da her an işten bile değil.

Amerikan rüyasını zafiyete uğratan Çin’in büyümesini bir türlü frenleyemeyen Washington’ın ısmarlama bir soğuk ve sıcak savaş arayışında Asya Pasifik’i önceleyeceği diğer bir ciddi tartışma konusu.

Çin, Uygur ve Tayvan yumuşak karnı ile esasen uzun süredir ABD’nin hedefindeydi. 

ABD Asya Pasifik’te oluşturduğu AUKUS, BEŞGÖZ, QUAD  bölgesel ittifaklarıyla Çin’in sinir uçları ile oynarken, Pekin de boş durmadı, bir ölçüde Rusya’yı da yanına almış görünerek BRICS, Şanghay İşbirliği yapılanmaları ve Kuşak Yol Projesi adımlarıyla Batı’nın kabusu olmayı sürdürdü.

Sözünü ettiğimiz bu çatışmalı coğrafyalardaki vekaletli restleşmelerin sıcak çatışmalara evrilme ihtimali uluslararası toplumun yüreğini ağzına getirirken, korkulan kıvılcım Hamas’ın 7 Ekim’de İsrailli sivilleri hedef alan terör saldırısı ile Orta Doğu’da görülüverdi.

Küresel savaşın çanları çok yakın coğrafyamızda, kulağımızın dibinde çalmaya başlamıştı.

Hamas

Muvazaalı (danışıklı) olduğu da iddia edilen saldırıda yüzlerce sivil kaybı olan İsrail, öç alma duygusu içinde Filistin ve yakın bölgesini hedefine alıverdi. Sonu gelmeyen öfke operasyonları, işgal ve etnik temizlik boyutundaki saldırılar Gazze, İran, Lübnan, Yemen’le de sınırlı kalmayıp Suriye’ye uzandı. 

Başkanlık seçimleri zafiyeti içindeki ABD’nin ve Batı’nın sınırsız desteğini alan İsrail, vetolarla eli kolu bağlanmış BM sessizliğinde, Orta Doğu barut fıçısını ateşlemeye başladı.

Şeytani bir plan olan “Büyük Orta Doğu Projesi” yeniden ivme kazanıyor değerlendirmeleri yapılırken, Suriye dikta rejiminin tek bir kurşun atılmadan, neredeyse birkaç saat içinde yıkılışı çok uluslu maharetli bir oyunun sahnelendiğini gösterdi.

Bir olasılıkla Türkiye’nin de razı edildiği uluslararası koalisyonun,  ABD, İsrail, NATO, İngiltere ve kısmen haberdar edilen İran ve Rusya bileşenli olabileceği konuşuldu. İçeride ise HTŞ ve YPG ile rejim köşeye sıkıştırılıp, çaresizce teslim olmaya imale edilmiş olabilirdi.

Esad rejimin yıkılışının ayrıntıları, koalisyon içi paylaşım çekişmesi, ön alma veya birbirini itham ederek suç yükleme aşamalarındaki itiraflarla daha iyi anlaşılacaktır.

Bizim açımızdan esas mesele, Türkiye’yi beğenmediği için komşudaki rejimi yıkan, yayılmacı, işgalci durumuna sokan, görünürde övücü tuzak söylemleri kabullenmemek olmalı. Bu pohpohlamanın kabulü anlamına gelebilecek siyasi suskunluğumuz, uzun vadede ülke itibarını ilgilendiren tarihi bir yanlışlık olacaktır. 

Bu bağlamda radikal terörist milisleri besleyen, iş birliği yapan bir ülke olarak anılmayı başından reddetmek gerekir.

BM

Çok sayıda dış aktörün rekabet içinde olduğu yeni Suriye’nin nasıl bir yönetim ve devlet düzenine evrileceği henüz bilinmemekte. 

İstikrarın, silahlı topluluklar arasındaki dengenin ve ehliyetli bir yönetimin nasıl kotarılacağı henüz bilinmezken, üniter yapının parçalanması veya Afganistan benzeri siyasal İslam’a teslimiyet ihtimalleri ciddi endişeler yaratmakta.

Öte yandan, Suriye’nin kaotik durumunu fırsat bilen İsrail’in Golan Tepeleri’ni işgalle, tampon bölgeler ihdası (kurması), stratejik altyapıyı sıfırlayan hava operasyonları ciddi itiraz ve egemenlik sorunlarına yol açmakta.

Güneydeki İsrail işgaline ilaveten Türkiye’nin kuzeye yönelik YPG hedefli olası askeri harekatı ve güvenli kuşak tesisi kararı durumu daha vahimleştirebilecek, diğer meselelerle birlikte Suriye’nin üniter yapısına tehdit oluşturabilecektir. 

Çözümsüzlüklerin küresel istikrara kalıcı tehdidinin sürmesi halinde, tüm süper güçlerin sahada olduğu bu gidişata dur diyebilecek yegane otorite Birleşmiş Milletler olacaktır.

Suriye yönetiminin, savaşların önlenmesinde birincil sorumluluğu taşıyan Birleşmiş Milletler’e devri kaçınılmaz olabilir.

Yabancı askerlerin, düzenli düzensiz tüm yabancı savaşçıların ülke topraklarını terk edeceği Suriye’de güvenliğin, kendini yönetecek yetkinliğe ulaşana kadar, geçici olarak BM Barış Gücü kontrolüne bırakılması belki en isabetli seçenek olarak akılda tutulmalı.

Suriye için en kötü senaryo ise, olası bir kanlı iç savaşın ülkeyi çaresizlik içinde Esad şemsiyesini arama noktasına taşıması olacaktır.

Fotoğraf: Sputnik

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanHasan Sevilir Aşan
Takip et:
Emekli Büyükelçi. Adana doğumlu, Karadeniz Ereğli ve Ankara’da eğitimini tamamladı. Ankara Üniversitesi BYYO geçişli SBF Uluslararası ilişkilerden mezun. Dışişleri Bakanlığındaki 40 yıllık hizmetinde, Merkezde, personel, İktisat ve siyasi dairelerde görev aldı. Hariciye kariyerini Hindistan, Libya, Çekoslovakya ve İngiltere’yi takiben Tebriz ve Melbourne’da Başkonsolos, Arnavutluk ve Güney Sudan’da Büyükelçi olarak tamamladı. Çanakkale Savaşları Anma Törenleri Koordinatör Büyükelçisi ve G20 Türkiye Başkanlığında, Görev Gücü Başkanlığını yürüttü. İlgi alanları Balkanlar, Avustralya, Afrika, İran ve G20 ile Çanakkale 1915, Anzaklar, mülteci ve insani yardım meseleleri. 2019 yılından itibaren, Türkiye’nin en eski yerel gazetesi Yeni Adana’da, Defter başlıklı köşesinde diplomasi ve uluslararası ilişkiler üzerine düzenli yazıları yayınlandı.
Önceki Makale Ruslar ‘TRT Rusça’dan şikâyetçi…
Sonraki Makale Yeni bir kanal geliyor

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

Köşe YazılarıManşet

Neden insanı değersizleştiriyoruz?

Erdal Çolak
30 Eylül 2025
Köşe Yazıları

Florida nasıl kurtuluyor? 

Dr. Nevin Sütlaş
28 Eylül 2025
Köşe Yazıları

Oval Ofis’te görüntü var ses yok

Aydın Sezer
28 Eylül 2025
Köşe Yazıları

Âşık olmak mı zor âşık kalmak mı?

M. Hakkı Yazıcı
26 Eylül 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?