İtalya’nın kuzeyindeki Bergamo Ovası, dünyaya ışığın eşsiz üstadını ve Barok resminin asi dâhisini armağan etti: Michelangelo Merisi da Caravaggio. (Türkçe okunuşu Karavacco)
Caravaggio, 29 Eylül 1571’de Milano’da dünyaya geldi. Babası Fermo Merisi, o dönemde ünlü Duomo Katedrali’nin restorasyon çalışmalarında görev almaktaydı. Ancak ailenin kökleri, sanatçının da soyadını aldığı Caravaggio kasabasına dayanıyordu. Bergamo’nun hemen güneyinde yer alan bu kasaba, ailenin asıl yurduydu.
Beş yaşındayken Milano’da patlak veren veba salgını nedeniyle aile, köklerine geri döndü ve Caravaggio çocukluğunu bu kasabada geçirdi. Bu dönemde tanık olduğu ölüm ve acıların, sonraki yıllarda resimlerindeki teatral ve natüralist yaklaşımının tohumlarını attığı düşünülür
Sanatçının doğduğu topraklara duyduğu aidiyet derin bir anlam taşıyordu; nitekim Bergamo halkı da onu daima kendilerinden biri olarak görmüş ve kucaklamıştı.
Caravaggio’nun özgün sanatı, Kuzey İtalya ışığının sert karşıtlıklarını estetik bir anlatım aracına dönüştürür. Onun resimlerinde karanlık, yalnızca bir eksiklik değil, esasen varlığın kendisidir.
Resim sanatında “Chiaroscuro” (kiaroskuro) açık ve koyu değerlerle derinlik, hacim ve vurgu oluşturma geleneğidir. Terim, İtalyanca “chiaro” (açık) ve “scuro” (koyu) sözcüklerinden gelir.
Caravaggio, ışık ve gölgeyi güçlü biçimde dramatikleştiren bu “görsel gerilim tekniğini” yalnızca bir modelleme aracı olarak görmedi. Aydınlık ile karanlık karşıtlığını insan ruhunun çatışmalarını anlatan bir dile çevirerek bu yaklaşımı bir estetik felsefesine dönüştürdü.
Caravaggio’nun bu olağanüstü yetkinliğinin ardında, Venedik’ten Milano’ya uzanan damıtılmış bir bilgi zinciri yatıyordu. Sanatçı, resim sanatının inceliklerini ustası Simone Peterzano’nun (1540-1596) atölyesinde öğrendi. Peterzano ise kendini Venedikli büyük usta Titian’ın (yakl. 1490–1576) öğrencisi olarak tanıtırdı.
Diğer yandan Titian’ın sanat eğitimi, Giorgione (1477–1510) ve Bellini kardeşler (15. yy.) gibi sanatçıların yetiştiği Venedik Yüksek Rönesans atölyelerine dayanıyordu.
Böylece Caravaggio, Venedik atölyelerinden başlayıp Giorgione, Titian ve Peterzano üzerinden kendisine ulaşan zengin bir ustalık mirasını devralmış oldu.
Bu miras, Venedik’in canlı renklerini, Milano’nun mimari geometrisini ve Bergamo kırsalının canlı ışığını kaynaştıran eşsiz bir birikimdi. Ortaya çıkan bu güçlü sentez, aynı zamanda sanat tarihinde bir dönüm noktası oldu.
Rönesans’ın son perdesi
Caravaggio, resim tarihçilerinin büyük bir bölümüne göre tüm zamanların en büyük ressamlarından biri olarak insanlık tarihine derin bir renk ve anlam kazandırmıştır.
Yapıtları yalnızca teknik ustalığıyla değil, insanı olduğu gibi doğal gerçekliğiyle göstermesiyle de devrim niteliğindedir. Yapıtlarındaki figürler, idealize edilmiş tanrısal varlıklar değil; tozlu ayaklı, yorgun yüzlü, inanç ve korku arasında sıkışmış gerçek insanlardır.
Bu yönüyle Caravaggio, Yüksek Rönesans’ın idealize edilmiş güzellik anlayışını sorgulayan ve erken Barok dönemine geçişe öncülük eden sanatçıların başında gelir.
Özellikle 1600’de tamamlanan Aziz Matta’ya Çağrı’ adlı eseri bu dönüşümün sembol yapıtlarındandır (manşet görseli). Tanrısal ışık, Roma’daki tozlu bir han odasına ansızın düşer ve ilahiyi gündeliğin içinde görünür kılar.
Roma’daki Contarelli Şapeli için sipariş edilen bu eser, Rönesans’tan kapanış ve Barok’un başlangıç manifestosu sayılır.
Erken ölüm, süren etki
Bugün Caravaggio’nun adı geçtiğinde yalnızca bir ressamdan değil, ışığın kaderini değiştirerek sanatsal bir devrim yaratan bir Bergamoludan söz ederiz. Onunla birlikte resim sanatı, insan ruhunun karanlık yönlerini aydınlatma becerisinde yeni bir boyut kazandı.
Onun Milano atölyelerinde güçlenen fırçası, Roma’nın duvarlarını, Napoli’nin kiliselerini hatta tüm Avrupa’yı etkisi altına aldığını söyleyebiliriz.
Michelangelo Merisi da Caravaggio 18 Temmuz 1610’da henüz 38 yaşındayken Porto Ercole’de öldü. Ölümü de en az resimleri kadar gizemli ve dramatik oldu. Güneş çarpması, sıtma, kurşun zehirlenmesi ya da bir arbedede öldürülme olasılıkları hâlâ tartışılıyor.
Kimi sanatçılar formu değiştirir, bazıları dili. Caravaggio ise ışığın kaderini değiştirip anlamını yeniden tanımladı. Yalnızca çağını değil sonrasını da belirleyecek ölçüde kalıcı oldu.
Caravaggio’nun dramatik ışık-gölge tekniği (chiaroscuro) ve gerçekçi figür anlayışının en belirgin beş örneği:
1-Aziz Matta’ya Çağrı (1599-1600), Roma, San Luigi dei Francesi Kilisesi.
2-İsa’nın Yakalanışı (1602), Dublin, National Gallery of Ireland
3-Aziz Paul’un Din Değiştirmesi (1600-1601), Roma, Santa Maria del Popolo
4-Medusa (1597-1598) – Floransa, Uffizi Galerisi
5-Baküs (1596-1597) – Floransa, Uffizi Galerisi.
Resul Hacıoğulları
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:
