Cuma, 8 Ağu 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

Canımızın kıymetini bilelim

Gürsel Demirok
Son güncelleme: 15 Ocak 2024 00:45
Gürsel Demirok
Paylaş
Paylaş

Eski fotoğraflarıma bakıyorum, sonra da aynaya. Dün gibi anımsıyorum fotoğraf çektirdiğim günleri. Yarınlardan umutlu, neşeli, kaygısız. Dün gibi değilim artık.

Aslında hiç kimse dün gibi değil. Zaman makinesi sürekli bizi değiştiriyor, dönüştürüyor. Yıllar hepimizden bir şeyler alıp götürüyor…

Evet artık dün gibi değilim. Sen de dün gibi değilsin. O da dün gibi değil. Onun yıllar önceki videolarını izliyorum kimi zaman. Orada, burada. Başı dik, duruşu dik, omuzları dik. Yere sağlam basıyor, güçlü adımlarla yürüyor. Konuştukça umut veriyor. Heyecan veriyor dört bir yana. Gözleri ışıl ışıl. Bir de çeyrek asır sonra şimdiki haline bakıyorum. Siyah saçlarına ak düşmüş. Omuzları çökük. Kamburu çıkmış. Artık eskisi gibi yere sağlam basmıyor. Benim gibi küçük adımlarla yürüyor. Sırtındaki ağır yükü taşımakta zorlanıyor. Çöktü çökecek, gitti gidecek izlenimi veriyor.

Varlığından nemalananlar korku içinde, endişe  içinde. Onsuz ne yaparız kaygısı içinde. “O çökerse biz de çökeriz” telaşı içinde, yorgun insanın paçasına sarılmışlar, yalvarıyorlar, “gitme kal burada” diye. O da pek gidici değil. Bıraksalar daha yıllar boyu uzun yürüyüşe devam edecek gibi. Kendisine gönül bağı ile bağlı olanlar en büyük güç kaynağı, enerji kaynağı. “Ömrüm senin olsun” şeklinde yığınlardan gelen çığlıklar her daim kulaklarında. Yığınlar ona aşık, o yığınlara.. Konuşmaları her daim coşkulu, heyecan verici, sürükleyici. Kimi zaman da öfke dolu gözleri, sözleri. Sesi hala gür ve etkileyici. Konuşmasına iyi konuşuyor, ancak bazen dilinden dökülenlere insanın inanası gelmiyor.

Geçenlerde duydum, kulaklarıma inanamadım. Kürsüye çıkmış etrafa öfkeden nefret saçıyordu. Sözüm ona rakiplerine çatıyordu. Kimler kendisini yıllar önce bu denli korkuttu ise, hala o yılların travmasını yaşıyordu. Kendisi gibi anasının ak sütünü emmiş genç bir insan için inanılmaz sıfatlar kullanıyordu. Hayatta eline çakı dahi almamış, karıncayı incitmemiş bir insana, erliğe sığmayacak sözlerle çatıyordu. Hiç mi hiç düşünmeden. “Ben bu lafı ediyorum ama bu adamın anası babası ne der ne düşünür?” diye hiç düşünmeden. Kamuoyunda nasıl karşılanır diye hiç düşünmeden. Siyaset bu duruma düşmemeli, siyasi rakibe saldırırken masum insanlar rencide edilmemeli.

O genç insan ki, hayatını emekçinin, işçinin, köylünün, madencinin hakkını korumaya, doğayı savunmaya adamış. Okuduğu hukuk mektebinden mezun olup hak, hukuk ve adalet savunuculuğuna soyunmuş. Genç adam arzu etseydi bu bozuk düzende, çarpık düzende köşe dönmeye meraklı gençlerden biri de olabilirdi. Bu dünyanın nimetlerinden onlar gibi nemalanmayı tercih edebilirdi. Yapmamış, hak, hukuk, adalet, doğa için mücadele yolunu seçmiş. Başına gelmedik kalmamış. Bu tercihinin bedeli ödetiliyor genç insana.

Gün gelir o genç insan halk kahramanı ilan edilir. Köroğlu gibi, Karacaoğlan gibi. Kim bilir Bolu Beyi’ni, kim hatırlar Bolu Beyi’ni. Ama Köroğlu hala sazlarda, sözlerde. Gün gelir karanlık geceler çeker gider, aydınlık umut geri gelir. Geriye bırakılan hoş seda kalır, nefret saçanlar unutulur. Hepimiz gidiciyiz. Bu dünyaya kazık çakan yok. Dün yağmurda  beraber yürüdüğün insanlar, bakarsın seni omuzlarına almış bir bilinmeze doğru taşıyor. Hesap vermeye. Hesap gününde ne diyeceğini, nasıl hesap vereceğini de iyi düşünmeli insan. Tüm yaptıklarının, söylediklerinin hesabının sorulacağına inanarak yaşamalı insan.

Sultan Süleyman’a kalmayan bu dünya, bana da sana da, ona da  kalmayacak. Yüce Tanrı her birimize bir can vermiş. Canımızın kıymetini bilelim. Pişman olacağımız, af dileyeceğimiz eylemlerden, söylemlerden kaçınalım.Canımızı her türlü beladan, musibetten uzak tutalım. Canlara can katalım.

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanGürsel Demirok
Takip et:
Emekli diplomat. 1945 yılında doğdu. Darüşşafaka Lisesi'ni 1964 yılında bitirdi. 1968 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu. 1969'da Dışişleri Bakanlığı'na girdi. Türkiye Daimi Temsilciliğinde görevli olduğu yıllarda (1974-1977) BM Genel Kurulu 4, Komite (Decolonisation Committee) Raportörlüğüne seçildi. Kuveyt”in, Irak tarafından işgal edildiği tarihlerde, Kuveyt Büyükelçiliğimiz Müsteşarı idi. 1993-1997 yılları arasında Mainz Başkonsolosu olarak görev yaptı. Bu görevde iken girişimlerde bulunarak Mustafa Kemal Atatürk’ün 1917’de Veliaht Vahdettin ile birlikte Almanya’ya yaptığı ziyaret anısına Türk heyetinin kaldığı görev bölgesindeki Bad Kreuznach Park Hotel‘de 23 Nisan 1997 de Atatürk Salonu açılmasını ve ziyaret anısına otelin girişine bir yazıt konulmasını sağladı. Açılış görkemli bir törenle gerçekleştirildi. Otel bugün Türklerin etkinlikler düzenledikleri bir mekâna dönüştü. 1997 yılında Dışişleri Bakanlığı müşaviri olarak atandı. Bakanlık müşaviri iken, Başbakanlık İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu Sekreterya Başkanı oldu. 57. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti döneminde hazırladığı ilerici insan hakları raporu AB Kopenhag Kriterlerinin karşılanmasına yönelik çalışmalarda referans belgesi olarak kullanıldı ve “Demirok Raporu “olarak anıldı. 2000-2004 yılları arasında Zürih Başkonsolosu olarak görev yaptı. Zürih Başkonsolosluğu binasında Park Hotel’deki Atatürk Salonuna benzer bir Atatürk Salonu açtı. Salonda Kurtuluş savaşı ve Cumhuriyetin kuruluş yıllarına ilişkin belge ve fotoğraflar yer almakta. Bu salonda da Türkleri buluşturan etkinlikler düzenlenmekte. Mainz ve Zürih‘te Başkonsolos iken vatandaşlarımızla birlikte olmaya, derneklerinin düzenledikleri etkinliklere katılmaya, çocuklarımızı okullarında ziyaret etmeğe, gençlerin sportif müsabakalarına katılmaya büyük önem verdi. 2004 yılında Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Yiğit Alpogan'ın başdanışmanı oldu, 2005 yılında MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanı olarak atandı ve bu görevindeyken 2010 yılında yaş haddinden emekliye ayrıldı. MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı'na atanmış ilk sivil görevlidir. Atatürk’ün Almanya gezisi ve Avrupa’daki Türkler üzerine kitapları var. Emekli olduktan sonra medyada köşe yazıları kaleme almaya başladı .
Önceki Makale ‘Dans vebası’ salgını
Sonraki Makale Nâzım’ın Stalin tavrı

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

Serbest Kürsü

İsrail’in hafıza üzerinden yürüttüğü yıkım

Metin Duyar
4 Ağustos 2025
Serbest Kürsü

Faiz politikası: Bilim mi siyaset mi?

Yıldırım Aktuğan
4 Ağustos 2025
Serbest Kürsü

Emeklinin emekçinin çilesi

Gürsel Demirok
4 Ağustos 2025
Serbest Kürsü

Vietnam’ın “şiirli şapkaları”

Alper Eliçin
3 Ağustos 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?