Batı Afrika’nın eski Fransa sömürgesi Burkina Faso’da bir senede iki askeri darbe gerçekleşti.
Son olarak Fransa’nın Vagadugu Büyükelçisi Luc Hallade’ı sınır dışı etme kararı alan ve Rus özel güvenlik şirketi Wagner’in korumasında olduğu öne sürülen İbrahim Traore’nin liderlik ettiği cunta, sınır komşusu Mali’de de benzer biçimde artış gösteren Fransız nefreti ve özellikle de Rus sempatizanlığından ötürü Batı basınının dikkatlerini üzerine çekti.
El Kaide ve IŞİD bağlantılı terör saldırılarına karşı pasif kalmakla eleştirilen Devlet Başkanı Christian Kabore’nin istifası için ülke çapında düzenlenen protestolardan itibaren başlattığımız bu kronolojik derlemede çabamız, bu tür “uzak” memleketler söz konusu olduğunda, insanı talihsiz öngörülere sürüklemekle malul Batı müktesebatının etkisinde kalmadan, Paris ve Moskova arasında süren düellonun nasıl gelişip, sonuçlandığını aktarmak oldu.
Yarım darbe
Yeni bir sene, Ocak’ın üçüncü haftası.
“Kurtuluş ve Restorasyon için Yurtsever Hareket” isimli bir örgüt, Devlet Başkanı Christian Kabore’nin Fransa’nın Vagadugu Büyükelçiliği’ne kaçarken alıkonulduğunu açıkladı. Ülkeden çok kısıtlı bilgi ulaşsa da, cuntacıların başının Yarbay Paul-Henri Sandaogo Damiba olduğu öğrenildi. Cunta, alışıldığı üzere, devlet TV’sinden iktidarın alındığını bildirdi.
Ertesi gün Kabore istifa etti.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron gelişmeleri kınadı, ardından Kabore’nin sağlık durumu hakkında bilgi verdi.
Yenilmişti, ancak mücadele bitmemişti.
Nitekim ilk darbenin üzerinden bir müddet geçmesinin ardından, Nisan’ın 24’ünde, Soum kentindeki bir askeri üsse terör saldırısı düzenlendi ve bu, cuntanın bir bocalama sürecine girmesine neden oldu. 5’i asker, 10 kişinin öldüğü bu terör saldırısı, 30 Temmuz’da kurulacak Naaba Wobgo Hareketi’nin de temelini attı.
İstikrarsızlık, Fransız nüfuzunun bir türlü kırılamaması ve terörle etkin bir şekilde mücadele edilememesi, genç askerler arasındaki huzursuzluğu artırdı. Naaba Wobgo Hareketi’nin çağrısıyla toplanan Burkina Fasolular, terör saldırılarını bir şekilde provoke ettiklerini düşündükleri Fransa ile ülkeleri arasındaki tüm anlaşmaların feshedilmesi ve Fransa’nın Vagadugu Büyükelçisi Luc Hallade’in ülkeden kovulması için protestolara başladı.
Bu sancılı günlerde karizmatik bir lider öne çıktı: 34 yaşındaki İbrahim Traore.
Naaba Wobgo Hareketi’nin arkasındaki isim olduğu belirtilen Traore, Georges Namonao Askeri Okulu’nu parlak bir öğrenci olarak bitirmiş, El Kaide ve IŞİD bağlantılı teröre karşı hem ülkesinde hem de Mali’de tecrübe kazanmıştı.
Mevcut gidişattan son derece rahatsız olan Traore, başlangıçta Damiba’nın cuntasını desteklemişti. Hatta Damiba, bu desteğinden ötürü Traore’yi ülkenin merkezindeki bir topçu birliğinin başına da geçirmişti. Fakat bu, ironik bir şekilde, Traore’nin darbe hazırlığı için önemli bir fırsat oldu.
Kremlin işi
Yarım kalan darbe, Ekim’in ilk günü tamamlandı.
Traore’nin cuntacıları, “beceriksiz” Damiba’nın görevine son verdi.
Parlamento feshedildi.
Damiba durumu sükunetle karşıladı ve başına gelenleri “bir grup askerin memnuniyetsizliği” olarak değerlendirdi.
Devam eden süreçte darbe, dar askeri sınırlarını aştı ve bir toplumsal infiale dönüştü.
Damiba’nın ülkedeki Fransız askeri üssüne sığındığı ve burada bir karşı darbe planladığı iddiası sonrası Burkina Fasolular Fransa’nın Vagadugu Büyükelçiliği ve Fransız Enstitüsü’nü taşladı. Fransa Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Anne-Claire Legendre, bu saldırıların, manipüle edilen göstericiler tarafından düzenlendiğini ileri sürdü. Büyükelçilik karşı darbe iddialarını reddetti.
Damiba kaçtı.
Yaşanan toplumsal infial ve Damiba’nın kaçışı, Traore’nin “muzaffer” bir komutan olarak kendisini göstermesi için eşsiz bir fırsat sundu. Traore, askeri bir aracın üzerinde başkentte dolaştı, Rus ulusal renklerindeki flama ve dövizlerle etrafını kuşatan binlerce vatandaşı selamladı.
AFP bu anları, “Kremlin’in, Frankofon Afrika’daki eski sömürge ülkelerinde nüfuzunu artırması” olarak değerlendirdi.
Toplanan kalabalığa seslenen Traore, önceki cuntanın söz verip de başaramadıklarını mutlaka başaracaklarının sözünü verdi ve ekledi: “Her şey yavaş yavaş yoluna girecek, artık normal yaşantımıza dönmeliyiz.”
ABD telaşlı
“Rus dostu” cuntanın ilk günleri geride kalmış, bir hükümet kurulmuş, kaos sona ermişti.
Fakat Pentagon bu durumdan hoşlanmadı, nitekim 22 Kasım günü ajanslara bir açıklaması düştü: “Rusya’nın Kuzey Afrika’daki varlığının giderek güçlendiğini tespit ediyoruz.”
Birkaç gün sonra, 2 Aralık’ta, hükümete karşı bir darbe girişiminde bulunuldu. Bu girişim, Traore’nin “çevremizdekiler” dediği güçlerce ezildi. Bu, Rus özel güvenlik şirketi Wagner’di.
Hemen ardından hükümet, Uluslararası Fransız Radyosu’nun lisansını iptal etti. Bununla da kalmadı, protestocuların ilk günden beri temel talebi olan Fransa’nın Vagadugu Büyükelçisi Luc Hallade’ın sınır dışı edilmesini sağladı.
Bu rauntta Fransa mağlup oldu.
Burkina Faso ise görünen o ki, çok önemli bir müttefik kazandı.
Gelecek, tüm bu mücadele sürerken, içerisine sıkışmış Frankofonun tiz sesini binbir zorlukla bastırmak için çeşitli sol tipolojilere sığınan isimlerin temennilerine göre değil, politik öznelerin güç ve iradesine göre şekillenecek.
Petit homme abat grand chêne.*
*Ummadığın taş, baş yarar.