Perşembe, 17 Tem 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Günlük

Bugünkü köşe yazıları

Medya Günlüğü
Son güncelleme: 23 Haziran 2025 19:50
Medya Günlüğü
Paylaş
Paylaş

Fatih Altaylı’nın ‘suyunu ısıtanlar’-Barış Terkoğlu (Cumhuriyet)

“İnsan kendi yazgısının kapısını kendisi açıyor. Kimi zulmederek kimi zulümle baş ederek. Bu köşede bugün bambaşka bir hikâye olacaktı. Aslında ben de bambaşka bir yerde yazacaktım. 

Gelgelelim, bir Türkiye klasiği… 

Gazeteci Fatih Altaylı, YouTube programındaki sözleri makaslanarak gözaltına alındı. Ardından tutuklandı. Ben de pazar günü, adliyede bulduğum bir sandalyede, bu satırları yazmak zorunda kaldım. Her sabah yaptığı yayında Altaylı’ya şu soru sorulmuştu: “Halkın yüzde 70’i cumhurbaşkanının ömür boyu cumhurbaşkanlığına karşıymış, ne diyorsunuz?” 

Altaylı’nın yanıtı toplam 143 saniyeydi. Türk halkının iradesini başkasına teslim etmekten hoşlanmadığını, tarihten örnekler vererek anlatıyordu. Sabah saatlerinde bu yanıtın 29 saniyesi kesilip bizzat Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Oktay Saral tarafından servis edildi. Saral, Fatih Altaylı’yı “Suyun ısınmaya başladı” diye açıkça tehdit de ediyordu. Akşam saatlerinde, dediği su “ısındı”. Altaylı evinden gözaltına alındı. 

Savcılığın açıklamasına göre suçlama şu: “Cumhurbaşkanını tehdit suçundan resen soruşturma başlatılmış olup…” 

Elbette hukukçular hariç pek az kişi bu maddeleri biliyor. Hatta hukukçuların bile kafası karışık. Zira Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) “cumhurbaşkanını tehdit” diye bir suç yok. “

Erdoğan’ın izinden gitmek-İhsan Aktaş (Yeni Şafak)

“Bu satırları yazarken iki grubun tepkisini şimdiden görür gibiyim:

Birinci grup; küresel Siyonizm’den başlayıp FETÖ’cülerle devam eden ve ana muhalefetin karşıtlıktan muhakemesini yitirmiş, iyiyi kötüden ayırt edemez hale gelmiş, “Erdoğan’dan gelecek iyilik Allah’tan gelsin” diyen, aklını kiraya vermiş kesimdir.

İkinci grup ise Batılılar eliyle kurgulanmış, yerli işbirlikçiler eliyle sınıfsal baskıya dönüşmüş kültürel hegemonyaya karşı yenilgi psikolojisini aşamayan; sanki Hristiyanlıktaki “ilk günahı” işlemiş gibi mahcup duran muhafazakâr akademisyenler ve kanaat önderleridir.

Geriye dönüp yazdıklarıma baktım; siyaset üzerine yaptığım eleştirilerin büyük çoğunluğu Sayın Erdoğan’ın siyasi vizyonunun, söyleminin ve misyon ruhunun, katman katman siyasilere ve akademik ortamlara taşınamaması üzerine yazdığım yazılardan oluşuyor.

Küresel Siyonizm, FETÖ’cüler ve CHP öyle yıpratıcı bir dil kuruyor ki; bu milletin kaderini değiştirmekten başka bir suçu olmayan birini anlamak, savunmak ve anlatmak neredeyse suçmuş gibi bir hava oluşturuyorlar. Ne yazık ki siyaset, STK’lar ve akademik çevreler bu duruma teslim olmuş durumda.

Bu bağlamda, “AK Parti %50 oy tabanına hitap ederek bir misyon partisi olabilir mi?” başlıklı bir metin hazırlamıştım. Pandemi sonrası teşkilat eğitimlerinde bu metin ilham verici oldu. Devamında yazdığım “AK Parti’nin İkinci Yirmi Yılı” başlıklı makalede, parti yönetim kadrosunun yarısından fazlasının artık iktidar umudu taşımadığını gözlemledim.”

Cengiz Çandar: PKK Türk solunun içinden çıktı-Cansu Çamlıbel (T24)

“Türkiye’mizin dertleriyle dertlenmekten bitap düşmüşken, bir de yeni bir dünya savaşının kıyısında bulduk kendimizi. İsrail’in İran’a karşı başlattığı savaşa Amerika Birleşik Devletleri’nin de katılmasıyla artık biliyoruz ki hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. ‘Eski’ çok matah bir ortam değildi belki ama ‘yeni’nin hayırlara vesile olamayacağı da aşikâr. Nasıl bir geçidin içinde olduğumuzu anlamak için geçmişi hatırlamanın değerli olduğu bir andayız. Türkiye’de Orta Doğu üzerine en uzun ve en yoğun mesaiyi yapmış birkaç insandan biri olan Cengiz Çandar’la konuşmanın faydalı bir zihin egzersizi olabileceği bir andayız.

Kuşkusuz Cengiz Çandar artık sadece ‘gazeteci’ birikimiyle analiz yapan bir uzman değil. DEM Parti Milletvekilliği ona yeni bir sorumluluk yüklediği için bölgeyi ve Türkiye’yi bekleyen sınamaları, içinde bulunduğu siyasi denklemin bilgisiyle yorumluyor. O nedenle geçmişe kıyasla bir nebze temkinli konuşuyor. Yine de kendi partisi içindeki çoğunluğun şu noktada girmeye imtina edeceği konularda epey cüretkâr. Devlet Bahçeli’nin tanımıyla ‘PKK’nın kurucu önderi’ Abdullah Öcalan’ın Türkiye’deki siyasetin 19 Mart’tan sonra girdiği kaotik sürece bakışına dair Çandar’ın içerden yorumları, iktidar bloğunun pek hoşuna gidecek şeyler değil.

Öcalan’ın İsrail’e mesafeli tutumunun arka planını anlatırken Çandar, PKK’nın Türk solu içinden doğan bir Kürt isyan hareketi olmasına vurgu yapıyor. Oralar tam da onun oyun alanı. Her ne kadar 68 kuşağındaki devrimci arkadaşlarının büyük bölümünü ileriki yıllarda aldığı siyasi pozisyonlarla uzun zaman önce kızdırmış ve küstürmüş olsa da tanıklıkları hâlâ bugüne ışık tutabilecek nitelikte.”

İran-İsrail savaşı çözümü bir başka bahara erteler mi?-Mehmet Ocaktan (Karar)

“İster bir öngörü diyelim, isterse doğru yerde durduğunu söyleyelim, MHP lideri Devlet Bahçeli sürecin ilk gününden bu yana ısrarla çözüm konusunda acele edilmesi gerektiğini söylüyor.

Şimdi geldiğimiz noktadan bakınca daha iyi anlıyoruz ki; Türkiye’nin son 50 yılında arkasında kan ve gözyaşı bırakan terör gibi netameli bir meselenin çözümünde acele etmek gerekiyormuş. Zira çözüm zamana yayılınca, yolun bir yerinde her zaman ‘taş düşebilir’ ya da işe şeytan karışabilir.

Nitekim İran-İsrail savaşı ile birlikte sanki süreç akamete uğrayabilirmiş gibi bir atmosfer oluşmaya başladı. Bu konuda somut bir işaret yok elbette ama havada bir belirsizlik rüzgarının estiği de muhakkak.

Maalesef iktidar süreci yasal ve kurumsal bir çerçeveye oturtma konusunu ağırdan aldığı için çözümü farklı etkilere acık hale getirmiş bulunuyor. Biliyoruz ki ‘çözüm’ gibi bütün ülkeyi ilgilendiren bir mesele ancak geniş bir toplumsal mutabakatla başarıya ulaşabilir.

Ve sürecin tabiatı gereği başta ana muhalefet partisi CHP olmak üzere Meclis’teki bütün siyasi partilerin, farklı sivil toplum oluşumlarının bu mutabakat içinde yer alması hayati bir önem taşımaktadır. Zaten Bahçeli de Meclis’te kurulacak çözüm komisyonunun bütün partileri kapsayan bir çerçevede değerlendirilmesini talep etmişti. Bu konuda da Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un gayretlerine rağmen henüz somut bir adım atılabilmiş değil.”

Asgari ücret masası kurulsun-Aziz Çelik (BirGün)

“Temmuz ayı geliyor. Temmuz emekçiler için yaşamsal bir ay. Bütün işçilerin, memurların, emeklilerin aklında aynı soru: Asgari ücret artacak mı? Enflasyon oranı nasıl açıklanacak? Emekli ne kadar zam alacak, memur maaşları ne olacak? Milyonlarca emekçinin hayatını etkileyecek ay temmuz. Ama maalesef olumlu hiçbir işaret yok! Hükümet kemer sıkma politikasında ısrarlı. Sırayla bakalım.

Yılın ilk 6 aylık enflasyonun hayati öneme sahip. Pek çok emek geliri buna göre artırılacak. O nedenle 6 aylık enflasyon oranları en tartışmalı veriler. Peki 6 aylık enflasyon ne olacak.  TÜİK’in enflasyon verileri inandırıcılığını yitirmiş vaziyette. 2025 yılının ilk 5 ayı için resmi enflasyon yüzde 15,09 olarak açıklandı. Haziran ayı enflasyonu TÜİK tarafından yüzde 1,5 ile 2 arasında açıklanırsa 6 aylık resmi enflasyon yüzde 16,8 ile yüzde 17.4 arasında olur.

TÜİK verileri asla güvenilir değil! TÜİK kesinleşmiş yargı kararlarına rağmen enflasyona esas madde fiyat listesini açıklamıyor. TÜİK bilimsel, özerk kamusal bir veri kurumu değil, idari-siyasi aparatın bir parçası niteliğinde. TÜİK enflasyonu doğru ölçmeyi değil düşük ölçmeyi önceleyen bir kurum.

TÜİK yöneticileri Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerine meydan okumaya kalkışması da gösteriyor ki kendilerini bilimsel ve özerk bir kurum değil enflasyonu düşürmekle ve enflasyona esas verileri saklamakla yükümlü sayıyorlar.”

Not: Başlıkları tıklayarak yazıların tamamını okuyabilirsiniz.

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

EtiketlendiMedya
Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
Önceki Makale Türkiye’nin sürdürülebilir büyüme potansiyeli
Sonraki Makale ABD saldırısı manşetlerde

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

GünlükManşet

Yeni Şafak ‘bombardımanı’

Medya Günlüğü
17 Temmuz 2025
EditörGünlük

Rusya Norveç’i geçti

Medya Günlüğü
17 Temmuz 2025
GünlükManşet

Bugünkü köşe yazıları

Medya Günlüğü
17 Temmuz 2025
GünlükManşet

“Hiç kendimiz olduk mu?”

Medya Günlüğü
17 Temmuz 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?