Taksim yasağı faşizmin simgesidir!-Emre Kongar (Cumhuriyet)
“İktidarın Taksim Meydanı yasağı, hiç de göründüğü gibi anlamsız, gereksiz, bütünüyle inatlaşmaya dayalı saçma bir yasak değildir:
Aynen 12 Eylül 1980 Askeri Darbe Yönetimi’nin öğretim üyelerini cezalandırmak, aşağılamak ve denetim altına almak için üniversitelere getirdiği (ve benim bunu protesto etmek için üniversiteden istifa ettiğim) sakal yasağı gibi, Faşizmin bir simgesidir.
Anayasa Mahkemesi’nin de haksız bulduğu bu yasağın amacı, Emek ve Demokrasi güvenceleri olan:
1) Siyasal partilerin…
2) Sendikaların…
3) Demokratik Toplum Örgütlerinin…
Ve en önemlisi
4) Cumhuriyeti, Demokratik Laik ve Sosyal Hukuk Devleti’ni savunan halkın, yani seçmenlerin…”
Özgür Özel’in randevu alamadığı belediye başkanı-Ersin Çelik (Yeni Şafak)
“CHP içerisinde ilginç gelişmeler oluyor. Önceki günkü “Paralel İBB mi” yazımın “Paralel CHP” kısmına işaret eden çarpıcı bilgiler edindim. Özgür Özel’in partiye hakim olmak için yapmaya çalıştığı hamlelerin önü bariz şekilde kesiliyormuş. Öyle ki İstanbul’da bazı belediyeleri ziyaret dahi etmesi istenmiyormuş.
“Mişli, muşlu” yazıları ben de çok sevmem ancak kaynağım çok emindi. Açık kaynaklardan da araştırınca aktardıklarını teyit eden sonuçlarla karşılaştım.
Lakin taşların yerine oturması için biraz geri saracağım.
Kemal Kılıçdaroğlu, CHP liderliğini aslında İstanbul kongresinde kaybetmişti. Ekrem İmamoğlu ve ekibi amaçlarına “CHP’yi İstanbul’dan ele geçirerek” ulaştılar. Zaten ilk “şaibe” iddiaları da Ekim 2023’te yapılan ve Ekrem İmamoğlu’nun adayı Özgür Çelik’in 342 oyla kazandığı kongre sonrasında ortaya atılmıştı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun adayı Cemal Canpolat ise 310 oy alabilmişti.
O günlerde CHP’den ve Kemal Beye yakın bir isim, “İstanbul kongresini kazanamazsak, kurultayı kaybederiz. Delege pazarı oluşur” demişti. Nitekim öyle de oldu.”
Cumhuriyet ve Komünistler-Soner Yalçın (Nefes)
“Türkiye Komünist Partisi’nin Atatürk’ü, Cumhuriyeti savunması, mitinglerinde Türk bayrağı taşıması kimilerini şaşırttı!
Bu tepkiler ülkenin maddi-manevi arşivinden/hafızasından haberdar değil; dünyayı hâlâ neoliberal ezberle okuyor. Ki her mühtedi/dönek gibi bağnazlar…
Haluk Hepkon’un yeni yayımladığı, Türkiye Komünist Partisi/TKP genel sekreteri Kemal Okuyan ile yaptığı söyleşi kitabı “Cumhuriyet ve Komünistler” hayli kafa açıcı… Düşüncesine pranga geçirilerek teslim alınmışların ezberi bozulacak…
Kemal Okuyan diyor ki:
– “Partimiz daha (10 Eylül 1920) kurulur kurulmaz bağımsızlık mücadelesine katıldı ve Cumhuriyet’ten yana tavır aldı; Riyakârlık, takiye yaparak değil, ideolojimiz ilkelerimiz gereği. Sonradan görme Cumhuriyetçi değiliz…”
– “Türkiye’de sol artık; ideolojik olarak bizim coğrafyamızdan ve devrimlerin yatağı Avrupa’dan değil, başka bir Avrupa’dan besleniyor: Emperyalist ülkelerin kontrol ettiği, yönlendirdiği, fonladığı bir sol yaratıldı. (…) Bu akımların büyük bölümü artık evcilleştirilmiş, hatta sistemin militan unsurları haline getirilmişlerdir…”
İBB soruşturmasında Cumhur İttifakı çatlağı: Soruşturma MHP’ye mi yönelecek?-Tolga Şardan (T24)
“Fitili CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır ateşledi. Başarır, önceki gün TBMM’de Genel Kurulu’nda yaptığı açıklamada, İBB soruşturması çerçevesinde kapalı garajda bulunan değeri yüksek otomobillerin sahibi olarak MHP’li bir siyasetçiyi işaret etti.
Sonrasında kulislere, söz konusu siyasetçinin aynı zamanda Başarır’ın da hemşehrisi olan MHP Mersin Milletvekili Levent Uysal olduğu iddiası düştü.
Büyüteç’i kaleme aldığım dün öğle saatlerine kadar muhataplarından bir açıklama gelmedi.
Bunu bir köşeye alalım.
Başarır’ın MHP’li Uysal’ı işaret eden açıklamasının ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) soruşturması çerçevesinde yeni bilgiye ulaştım.
İddiaya göre, İBB’ye yönelik ikinci dalga gözaltılarda MHP’ye yakın iki şüpheli de yer aldı.
Edindiğim bilgiye göre, şüphelilerden birisi iş insanı. Diğer ise, halen görev başındaki İBB bürokratı. Hem iş insanı hem de belediye üst yöneticisinin bulundukları konum fazlasıyla önemli.
MHP Genel Merkezi’nde etkin konumda olan parti üst yönetiminden bazı isimler, söz konusu iki şüpheliyle ilgili süreci yakından takip etti.”
Özgür Özel ara seçim hamlesi yapacak-Abdulkadir Selvi (Hürriyet)
“Özgür Özel’in, “Bu kasımda milletin önüne bir sandık koymaya bakacağız” sözü üzerine “süpersonik füze” paylaşımları yapılınca ilgi gösterdim.
CHP kulislerini araştırırken Genel Merkez’de bu yönde bir çalışma yapıldığı kulağıma geldi.
Kasım ayında ara seçim yapılması için CHP’nin güçlü olduğu iller üzerinden bir simülasyon çalışması yapılıyor.
Kocaeli, Bursa, Ankara birinci bölge gibi yerler üzerinde duruluyormuş. CHP’nin yerel seçimlerde yüzde 50’nin üzerinde oy aldığı iller üzerinde simülasyon çalışması yapılıyormuş.
Buradaki siyasi hedef belli. Eğer ara seçim CHP’nin güçlü olduğu yerlerde yapılır ve CHP seçimden bu başarıyla çıkarsa erken seçimi zorlayacaklar.
Hesap şu; Meclis’te 7 milletvekilliği boş. 23 milletvekili daha istifa ederse sayı 30’a ulaşıyor. 600 milletvekilimiz olduğu için bunun yüzde 5’i boşaldığı takdirde ara seçimlere gidilmesi gerekiyor. Ama onun şartları var.”
Türkiye’de selamlaşma sorunu-Ulvi Saran (Karar)
“Ülke coğrafyasında yaşayan 85 milyon kişi birbiriyle nasıl selamlaşıyor?
-“Selamünaleyküm,” “Hayırlı sabahlar,” “Hayırlı günler,” “Hayırlı akşamlar…”
-“Merhaba,” “Günaydın,” “Tünaydın,” “İyi akşamlar…”
Kabaca iki grup olarak sıraladığımız bu selamlaşma sözcükleri; sosyal, ekonomik ve kültürel olarak farklı adacıklarda ve keskin bir katmanlaşma düzeni içinde yaşayan Türk toplumunun, aynı zamanda ideolojik ve siyasi açıdan da derin bir bölünme ve ayrışma içinde bulunduğunu gösteriyor.
Yaklaşık bin yıldır aynı coğrafyada yaşayan, aynı havayı soluyan, aynı vatandaşlık statüsüne tabi olan, kabaca aynı dil ve kültür hamuruyla yoğrulmuş insanlarımız; neden birbirleriyle karşılaştıklarında, ağırlıklı oranda bu selamlaşma sözcükleri arasında bilinçli ve keskin bir ayırım yapma gereğini duyuyorlar?
Dünyada esasen bir iletişim zemini oluşturmak üzere kullanılan selamlaşma biçimlerinin; insanlarımız arasında sadece birer nezaket ve esenlik dileği olmakla kalmayıp aynı zamanda sınıf ve statü aidiyetlerini yansıtan “kimlik beyanlarına” ve dünya görüşlerine dair “inanç ve ideoloji taşıyıcı sembollere” dönüşmüş olması, Türk toplumunun kimlik profili ve zihin haritasının ortaya konması açısından üzerinde dikkatle durulması gereken bir konudur.
Bu bağlamda ideolojik ve kültürel bir bölünme hattının iki karşıt cephesinde yer alan bu selamlaşma sözcüklerinin tarihi ve etimolojik köklerinin ve tekabül ettikleri simgesel ve sembolik anlam yüklerinin analiz edilmesi Türkiye’deki toplumsal ve siyasal gerçekliğin fotoğrafını daha net görmemizi sağlayacaktır.”
Telef olan faşizm-Zafer Arapkirli (BirGün)
“Faşizmin ve faşistlerin en dikkat çekici karakteri, sürekli olarak kendi kendilerini komik duruma düşürmesi, aşağılaması ve yaptıklarıyla kendini “bitirmesi” ya da son günlerin moda tabiriyle kendi kendini “itlaf” etmesidir.
Dünyanın neresinde olursa olsun vazgeçemez faşistler, bu standart evrensel davranış biçiminden.
Kendilerine belletilmiş ve toplumun beynine utanmazca zerk etmeye uğraştıkça şu komik “Anti – Sosyalist, Anti – Komünist” yalanlarla avunurlar:
“Burası hür dünyadır. Komünist ülkelerden farklı olarak her şeyi yapmak, düşünmek, yazmak, çizmek, konuşmak, yaşamak, kazanmak serbesttir… Hattâ, protesto etmek bile serbesttir.”
Oysaki “Komünist âlemde öyle midir? Dikta rejimi vardır oralarda. Yurttaşın kılını kıpırdatması bile izne tabidir” değil mi?
Kendi gözündeki merteği görmez tabii.
Faşist diktatörlükler, ağzını açmaya yeltenen veya rejime muhalif en ufak bir imada bulunanları acımadan ezmeye çalışarak “enterne” etmenin, ya da hayvanlar için kullanılan şu ünlü “itlaf” etmenin derdi ve telaşı içindedir. Çünkü onlar için “muhalif insanın” da, hayvanın da, aslında hayatı temsil eden, dünyadaki tüm pozitif değerleri temsil eden herhangi bir şeyin, zerre kadar değeri yoktur.”
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: