Devlet Bey esip gürlerken-Özdemir İnce (Cumhuriyet)
“Franz Kafka’nın Değişim adlı romanı “Gregor Samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu” cümlesiyle başlar. MHP lideri Devlet Bahçeli son bir yılda, böyle kökten ve üstgerçekçi olmasa da müthiş bir metamorfoz (başkalaşma, dönüşüm, değişim) geçirdi.
“Bayram değil seyran değil eniştem beni nedem öptü?” durumu yok kuşkusuz. Ama durum da çok şaşırtıcı. Yıllarca “vatan haini, çocuk katili” gibi kötü sıfatlarla andığın Abdullah Öcalan için sanki durup dururken “Gelsin DEM Parti grubunda konuşsun, PKK’nin lağv edildiğini açıklasın” diye öneri yapıyor, önerisi ve bunun gerçekleşmesine ilişkin çıkışı siyasetin gündemi oluyor. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bahçeli’nin çağrısına destek vererek “Hep beraber terörün olmadığı Türkiye’yi inşa edelim istiyoruz” diyor.”
Özgür Özel bundan sonra ne yapacak-Abdulkadir Selvi (Hürriyet)
“CHP delegeleri Özel’in politikalarını onayladı. Rakibi yoktu. Kılıçdaroğlu aday olsa tablo farklı olurdu. Özgür Özel yine de kazanırdı. Kemal Kılıçdaroğlu aday olmamakla doğru yaptı. Kurultayı kaybetmesi durumunda tamamen silinir giderdi. Kılıçdaroğlu’na yakın isimlerin PM listesi başarısız oldu. Özgür Özel’in listesini delemediler. Bu sonuçların Kemal Kılıçdaroğlu tarafından iyi değerlendirilmesinde fayda var.
Özgür Özel bu süreçte iki önemli kazanım elde etti.
1- Ekrem İmamoğlu ile ilgili süreci iyi yönetti. Böylece kendini cumhurbaşkanı adayı olarak kabul ettirdi.
2- Kurultaydan zaferle çıktı. Hem rekor bir oyla genel başkan seçildi hem de PM listesi firesiz kabul edildi.
Kriz ve kaos anında eylemlilik kararı alarak kitlelere liderlik etti. Hem de sertlik politikası ile tabanı konsolide etti. Bu sürecin kazananı Özgür Özel oldu.
Sanatçıları rahat bırakın-Salih Tuna (Sabah)
“Sanatçı arkadaşlarımızın çoğu nahif insanlardır, zorlamaya hiç gelemezler. Sahici sanatçı olduklarını zannedecek kadar da kendilerinin farkında değildirler.
Ne ki, bilmedikleri anlamadıkları şey de yoktur; sanatçı ile zanaatçı arasındaki fark hariç.
Duygusal oldukları kadar da kullanışlıdırlar.
Amorf yapıları nedeniyle baskılara bağlı şekil aldıklarını keşfeden “çakal algı operatörlerinin” en kolay taklaya getirdikleri insan evlatlarıdırlar.
Taklaya getiremedikleri sahici sanatçılara da mavi gökyüzünü haram ederler. Orhan Gencebay’dan merhum Timur Selçuk’a kadar yapmadıkları rezillik kalmadı. Yavuz Bingöl’e küfretmek de en mutat “muhalif sporları” arasında.
Şu hâle bakar mısınız:
Filiz Akın ölüyor, taziyeden önce akıllarına, “Keşke Hülya Koçyiğit ölseydi” şeklinde terbiyesizleşmek geliyor. Sırf bu ülkenin Cumhurbaşkanı’nı seviyor diye Ajda Pekkan bile şerlerinden kurtulamadı. Fazıl Say dostum bile onca muhalifliğine rağmen linçlerinden az “nasibini” almadı.
Gezi’de malum “sanatçıları” taklaya getirmekle nasıl bir randıman aldılar ki aynı tarifeyi (CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in öncülük ettiği olayların ardından) uygulamak için yırtınıyorlar, bilemiyorum. (Özgür Bey’e de aşk olsun, mütevazı/sakin güç dedik, hırçın bir kantin militanı oluverdi. Bülent Arınç “Benim kahramanım” demişti, Papandreu’nun kahramanı çıktı. Neyse…)”
Konu “cunta” değil ki-Can Ataklı (Nefes)
“İktidarın İmamoğlu operasyonunu başlattığı gün, “kendi ayaklarına ateş ediyorlar” demiştim.
Saray İmamoğlu’nun önünü kesmek, CHP’yi kirletmek için müthiş bir operasyon başlattı.
Ama tam tahmin ettiğim gibi bu konu ayaklarına dolandı şimdi çaresizlik içinde CHP genel başkanına laf yetiştirmeye çalışıyorlar.
Bir kere hesaplar tutmadı, İmamoğlu’nun hapse atılması toplumda büyük tepki ve öfkeye neden oldu.
Milyonlar sokaklara döküldü. İktidarın “sokak terörü, provokasyon, vandallık” söylemlerini kimse ciddiye almadı.
CHP’nin karışacağını düşünerek kayyım konusunu ortaya attılar ama CHP yönetimi sağduyulu biçimde bunu atlattığı gibi Özgür Özel genel başkanlığını perçinleyerek gücünü artırdı.
Sürekli gündem belirleyen saray şimdi CHP’nin belirlediği gündeme göre panik halinde açıklamalar yapıyor.
Son örnek “cunta” konusunda yaşandı.”
Yeni dünya düzenini beklerken-Özdem Sanberk (T24)
“Rusya devlet başkanı Vladimir Putin’in 24 Şubat 2022 tarihinde Ukrayna’da “özel bir askerî operasyon” ilan etmesiyle başlayan ve Avrupa ve kısmen dünyanın geri kalan bölgeleri, yeni bir istikrarsızlık ve belirsizlik dönemine girdi.
Ardından, on yıllardır İsrail işgali altında yaşayan Gazzelilerin 7 Ekim 2023 saldırılarına karşılık İsrail’in aşırı güç kullanarak Gazze’yi yerle bir etmesiyle Filistinliler daha da büyük bir trajedi yaşadı. Bu trajedi halen sürmekte. Savaş kısa zamanda Hizbullah’a ve dolayısıyla Lübnan’a ve daha sonra Yemen’e ve İran’a yayıldı. Gerginliklerden tüm Orta Doğu etkilendi. Başbakan Binyamin Netanyahu, İran’ın vesayeti altında Lübnan’da faaliyet gösteren, başta Şii Hizbullah grubunun liderliğini yapan Hasan Nasrallah olmak üzere hemen tüm Şii liderlerini suikastlerle öldürdü. 7 Aralık 2024 tarihinde Esad başkent Şam’dan Rusya’ya kaçtı. Suriye, Sünni Selefi İslamcı siyasî ve paramiliter bir örgüt olan Şam Kurtuluş Heyeti’nin (HTŞ), Cumhurbaşkanı Ahmed el Şara (Muhammed Golani) yönetimine girdi.
Türkiye’nin desteğini alan yeni lider Golani’nin kurduğu İslamcı yeni hükûmette, ülkedeki Dürzi ve Aleviler dahil, selefi olmayan azınlıkların baskıya tabi tutulması, ayrıca yeni yönetimde Türk ve Kürt azınlıklara yer verilmemesi, Golani liderliğindeki yeni Suriye’nin izlediği siyasetin Türkiye siyasi çevreleri ve kamuoyunda olduğu kadar, Rusya ile ilişkilerinde belirsizlik elemanları ortaya çıkmasına sebep oldu. Suriye’deki bu gelişmeler İran’ın da bölgede kısmen zayıflamasını ve yalnızlaşmasını beraberinde getirdi.”
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: