Türklerde Fetret dönemi denilince herkes Osmanlı’da Yıldırım Bayezid’in Timur’a yenilmesinden sonra doğan iktidar boşluğunu ve kardeş kavgalarını anlar.
Oysa Fetret dönemi ki ben buna sultansız karışıklık dönemi diyorum, yalnız Osmanlı’da yaşanmamıştır. Büyük Selçuklu Devleti’nde de Anadolu Selçuklu Devleti’nde de yaşanmıştır. Büyük Selçuklu Devleti 1037 yılında kurulmuş ve 1157 yılında da dağılmıştır. Fetret dönemi ise Melikşah’ın 1092 yılında zehirlenerek öldürülmesiyle başlamış ve 1104 yılına kadar sürmüştür. 120 yıl ayakta kalan devletin 12 yılı Fetret döneminde yani karışıklık içinde geçmiştir.
Osmanlı’dakini hepimiz pek iyi bildiğimiz için bir şey anlatmaya gerek yok.
Anadolu Selçuklu Devleti’nde yani Rum Selçuklu Devleti’nde yaşanan Fetret dönemini yazının uzayacağını düşünerek bir başka yazıya bırakıyorum. Büyük Selçuklu Devleti’nde yaşanan Fetret dönemini uzun uzun anlatmazsam olmaz çünkü yaklaşık on bir yıl süren bu dönemde değerli polisiye roman yazarımız Ahmet Ümit’i bile kıskandıracak bir “roman” var o dönemde yaşanmış olan.
Alıntı yaptığım yazı Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisinde, Cilt 10, Sayı 20, sayfa 212-239 arasında yayınlandı, (2011). Başlığı da “Melikşah’ın Ölümünden Sonra Terken Hatun’un Oğlu Mahmud’u Sultan Yapma Çabaları”.
O kadar heyecanla okunan bir üslup kullanmış ki yazar hiçbir yerine müdahale etme gereksinimi duymadım, yazım yanlışları dışında. Ne yalan söyleyeyim okurken epey rahatsız oldum. Atalarımız diye övün övün bitiremediğimiz insanların birbirlerine yaptıklarını düşman bile yapmamıştır herhalde.
Eskilerin bir deyimi vardır 32 kısım tekmili birden diye, yani eksiksiz, tamamen, tümü anlamında kullanılır. Bu dönem için de bu deyim çok uygun düşüyor. Entrika, zehirleme, döneklik, birbirine girme, savaş, dedikodu yapma, yani ne isterseniz var.
Fetret, “iki olay arasındaki zaman” anlamına geliyor. Dinsel anlamda ise iki peygamber ya da hükümdar arasında peygambersiz veya hükümdarsız geçen süre anlamına geliyor. Müslümanlara göre Fetret dönemi Hz. İsa ile Hz. Muhammed arasını kapsayan peygambersiz dönem anlamına geliyor.
İsterseniz başlayalım.
Sultan Melikşah, karısı Terken Hatun ve Halife el-Muktedi Billah’ın iş birliğiyle zehirleme sonucu ölmüştür. Melikşah, ölmeden önce veziri Nizamülmük’ün tavsiyesiyle 1081 yılında İsfahan’da Zübeyde Hatun’dan olan oğlu Berkyaruk’u veliaht tayin etmiştir. Babasının vefat ettiği sırada daha on üç yaşında olan Berkyaruk, bu dönemde üvey annesi olan Terken Hatunla 1 mücadele etmek zorunda kalmıştır. Terken Hatun, daha beş yaşında olan oğlu Mahmut’u devletin başına geçirebilmek için değişik siyasi cambazlıklar yapmıştır. Berkyaruk’un sultanlığı dönemi, devletin gelişmesi ve fetihlerinden çok, türlü entrikalarla uğraşmakla geçmiştir. Melikşah, Bağdat’ta vefat etmiştir. Vefatı sırasında veliaht olabilecek; Berkyaruk, Muhammed Tapar, Sencer ve Mahmud isimlerinde dört oğlu vardır. Sultanın vefatı sırasında ise yanında beş yaşındaki oğlu ve annesi Terken Hatun bulunmaktadır. Terken Hatun’un amacı, Melikşah’ın varisi olarak Mahmud’u tahta oturtmaktır. Bunun için de türlü entrikalar yaşatmıştır. İlk olarak eşi Melikşah’ın ölümünü hiç kimseye duyurmamış, hatta cenazesini de saklamıştır. Terken Hatun’un oğlunu tahta oturtma hırsı yüzünden Melikşah’ın da cenaze namazı kılınmamıştır. Hatta taziyesi bile oluşturulmamış, Türklerde adet olan atların kuyruğunun kesilmesi olayı bile gerçekleşmemiştir.
Terken Hatun, devlete bağlı emirlere hazineden dinar dağıtıp kendisi ve oğlunu desteklemelerini istemiştir. Ordu komutanlarına, askerlere ve devlet adamlarına, oğlu Mahmud’a bağlılık yemini ettirmiştir. Ardından Halife Muktedî’ye haber gönderip oğlu için hutbe okutmuştur. Selçuklu askerlerinin Terken Hatun’a yardım etme sebepleri ise; öncelikle Terken Hatun’un devlet işlerinde kontrolü sağlayabilmesi ve hazineden pay vererek destek bulmaya çalışmasıdır. Ayrıca soyunun Karahanlılara, bir rivayete göre de İran kralı Feridun’a (Efrasiyab) dayanmasıdır.
Büyük Selçuklu devrinin ünlü âlimi olan imam Gazali, yaşı küçük olan Mahmud’un sultan olması için uygun olmadığı fetvasını vermiştir. Gazali’nin fetvasını dikkate almayan Terken Hatun, 25 Kasım 1092 Cuma gününe rastlayan tarihte farklı âlimlere hutbe okutarak Bağdat’ta oğlu Mahmud’u tahta çıkarmıştır. Mahmud’un tahta geçmesini Bağdat’taki Selçuklu asker ve emirleri kabul etmiş ve “Nasıru’d-Dünya ve’d-Din” lakabı vermişlerdir. Berkyaruk’u Mahmud’a karşı tehlike arz ettiğini düşünen Terken Hatun, adamlarını Berkyaruk’un üzerine gönderip İsfahan’da tevkif ettirmek istemiştir.
Musul Emiri Kürboğa Melikşah’ın mührünü göstererek, sanki Melikşah hayattaymış gibi kaleyi himayesine alarak Berkyaruk’u tutuklamıştır. Bu sırada Melikşah’ın vefatını öğrenen Nizamiyyeler, (Nizamü’l-Mülk’ün adamları) vezirin silah depolarını boşaltıp ayaklanmışlardır. Berkyaruk’u hapsolduğu kaleden çıkarıp adına Rey şehrinde hutbe okutmuşlardır. Nizamiyyeler Terken Hatun ve Mahmud’un İsfahan’a doğru hareket ettiğini duyunca Berkyaruk’u himayelerine alıp Rey bölgesine gitmişlerdir. O dönemde Rey şehrinin yönetiminden sorumlu Ebu Müslim, değerli taşlarla işlenmiş saltanat tacını Berkyaruk’a takarak emrine 20 bin asker vermiştir. Berkyaruk’un yanında Nizamülmülk’ün adamı olan Erkuş ve emirleri bulunmaktadır. Nizamülmülk’ün katili olarak anılan Tacülmülk’e düşman olan Erkuş, Berkyaruk’u destekleyerek birlik olmayı hedeflemiş böylelikle Nizamülmülk’ün de intikamını alabileceğini düşünmüştür.
Berkyaruk ve Tacülmülk, Bercerd dolaylarında karşı karşıya gelmiştir. Tacülmülk’ün safında bulunan emir Gümüştekin Candar ve kuvvetli kumandanların savaş sırasında Berkyaruk’un tarafına geçmeleri sonucu savaşı Tacülmülk kaybetmiştir. Berkyaruk’un bu başarısının haberini alan Terken Hatun İsfahan’a çekilmiştir. Akabinde Berkyaruk da İsfahan’a gelerek kuşatmıştır. Haberi alan Terken Hatun ise, cömertçe hazineden paraları askerlere dağıtarak Berkyaruk’u durdurmaya çalışmıştır. Berkyaruk karşısında başarı sağlayamayan Terken Hatun, Berkyaruk’la uzlaşmak istemiş, bölgeden uzaklaşması için 500 bin dinar teklif etmiştir. Maddi anlamda zor durumda olan Berkyaruk, bu teklifi kabul etmiş ve kuşatmayı kaldırmıştır.
Terken Hatun, Berkyaruk’un hâlâ tehlike arz ettiğini düşünmüş ve bu yüzden yeni yollar aramıştır. Bu düşünceyle Berkyaruk’un dayısı olan aynı zamandan Azerbaycan Emiri Yakutiye oğlu İsmail’e haber göndermiş, kendisiyle evlenmek istediğini bildirmiştir. Aynı zamanda Çağrı Bey’in torunu olan İsmail Bin Yakuti’ye para, mal ve silah vaat ederek Berkyaruk’a karşı kendi yanında yer almasını istemiştir. Yakuti, bu fırsattan yararlanarak Selçuklu tahtına oturacağını ümit etmiş ve Terken Hatun’un bu teklifini kabul etmiştir.
Berkyaruk, dayısı ile Terken’in anlaştığını ve evleneceğini öğrenmiş ve olumlu karşılamamıştır. Dayısı Yakuti ile 1093’te Kereç bölgesinde karşı karşıya gelmiştir. Yakuti’nin tarafında yer alan emirlerin saf değiştirmesiyle savaş Berkyaruk’un başarısıyla sonuçlanmıştır.
Kardeşi Zübeyde Hatun’a, Berkyaruk’un annesiyle haber gönderen Yakuti, Berkyaruk’un tarafına geçmeyi istediğini bildirmiştir. Zübeyde Hatun da kardeşinin bu isteğini kabul etmiştir. Berkyaruk’u öldürme düşüncesi olduğu sezilen Yakuti, Nizamülmülk’ün adamları tarafından öldürülmüştür. Berkyaruk – Tutuş mücadelesinde oğlu Mahmud’u tahta çıkarmak için elinden geleni yapan Terken Hatun, İsmail B. Yakuti’den sonuç alamayınca yönünü Melikşah’ın kardeşi, Suriye Meliki Tacu’d-Devle Tutuş’a çevirmiştir. Büyük Selçuklu tahtında gözü olan Tutuş’a bir mektupla evlenme niyetinin olduğunu belirtmiştir. Terken Hatun, aynı zamanda Tutuş’a ülkeyi birlikte yönetmeyi de teklif etmiştir.
Tutuş, Halep Valisi Kâsımüddevle Aksungur’a Antakya Valisi Yağısıyan’a ve Urfa Valisi Bozan’a birer mektup gönderip onlardan yardım istemiştir. Melikşah’ın vefatı üzerine kendisini sultan ilan ettiğini ve onlardan itaat beklediğini belirtmiştir. Daha sonra Tutuş, Rahbe, Musul, Nusaybin, Antakya, Urfa, Harran ve Rakka yı ele geçirip kendi adına hutbe okutmuştur. Aksungur, Yağısıyan ve Bozan bulundukları bölgelerde Tutuş’un vaatlerine güvenip adına hutbe okutmuşlardır. 1093 yılında birlikte Rahbe ve Nusaybin’i de ele geçirip zorla Tutuş adına buralarda hutbe okutmuşlardır.
Alınan bölgelerden sonra Tutuş, Musul’u ardından da Diyarbakır’ı zapt etmiştir. Amcası Tutuş’un Azerbaycan’a kadar ilerlediğini haber alan Berkyaruk, Hemedan civarını alarak amcasıyla karşı karşıya gelmiştir. Amcasına karşı taht mücadelesine giren Berkyaruk’a Aksungur destek vermiştir. Aksungur’la aynı görüşe katılan Bozan da Berkyaruk’a hak vererek onun mücadelesine katılmışlardır. Emirlerinin saf değiştirmesi üzerine yalnız kalan Tutuş da Azerbaycan’daki kuşatmasını kaldırarak Dımaşk’a dönmüştür.
Halife el-Muktedî Biemrillah, Berkyaruk adına 1094’te Bağdat’ta hutbe okutarak Beryaruk’ı “Rükneddin” olarak adlandırmıştır. Azerbaycan’da Berkyaruk’a yenildikten sonra Dımaşk’a dönen Tutuş, tekrar bulunduğu bölgeden birçok asker toplayıp Halep’e geçmiştir. Horasan’dan da topladığı atlı ve yaya olan 6 bin kişilik ordusuyla Kürboğa, Aksungur ve Bozan ile Nehr Sebin’de karşı karşıya gelmişlerdir. Tutuş, savaş sırasında Aksungur’u öldürmüştür. Ardından Bozan’ın kafası kesilerek Berkyaruk’a gönderilmiş, Kürboğa da esir olarak alınmıştır. Böyle önemli komutanların bertaraf edilmesinden sonra Tutuş; Harran, Diyarbakır, Ahlat, Azerbaycan’da adına hutbe okutmuştur.
1094 yılında ağır hastalığa yakalanan Terken Hatun, Hemedan’da vefat etmiştir. Bu sırada Berkyaruk’un asker kuvveti azalmış yaklaşık 1000 kişi kadar kalmıştır. Tutuş’un ise 50.000 kişilik güçlü ordusu karşısında ne kadar savaşmaya çalışsa da yenilgiyle sonuçlanmıştır. Ordusu Tutuş’un kuvvetleri tarafından yağmalanan Berkyaruk, sadece güçlü Emirleri olan Porsuk, Gümüştekin, Candar, Yaruktaş gibi kişilerle kalmıştır. Emirleriyle birlikte kardeşi Mahmud’un bulunduğu İsfahan’a gitmiştir. Terken Hatun’a hâlâ sadakati olan emirleri onun vasiyeti üzerine Berkyaruk’un gözlerine mil çekmeyi plânlar. Ama planlarını gerçekleştirmeden Mahmud’un ağır bir çiçek hastalığına yakalandığı duyulur. Yaklaşık üç ay sonra da Mahmud çiçek hastalığına yenik düşerek vefat etmiştir.
Önce Terken Hatun’un ardından da Mahmud’un vefatıyla Berkyaruk iki önemli düşmanından kurtulmuştur. Akabinde emirlerden de güç toplayarak İsfahan’a gelip hakimiyet kurmuştur. Hemedan dolaylarında bulunan Tutuş da Emir-i Ahur İnanç Yabgu ile çarpışmış ve Hemedan’ı teslim etmek zorunda kalmıştır. Aynı sırada Nizamülmülk’ün oğlu Müeyyidü’l Mülk Berkyaruk’un veziri olmuştur. Müeyyidü’l Mülk, Irak ve Horasan emirlerine mektup göndererek Berkyaruk’a taraftar toplamış ve ordusunu güçlendirmiştir. Tutuş ise gün geçtikçe gücünü kaybetmiş asker sayısında azalma olmasıyla birlikte tümden başarısız olmuştur. Ayrıca; ilk başta kuvvetli komutanlar olan Aksungur ve Bozan gibi güçleri elinde tutamaması, kuşattığı yerlerde bulunan halka kötü muamele etmesi, günden güne kaybettiği askeri güç dolayısıyla başarısızlığa sürüklemiştir.
Tutuş, saltanat kavgası ve hırsı içerisinde vefat etmiştir. Berkyaruk’un diğer amcası olan Arslan Argun da Horasan’da isyan bayrağını çekmiştir. Berkyaruk’un, Terken Hatun, Mahmud, Tutuş ile mücadelesi sırasında oluşan siyasi boşluktan yararlanarak Bağdat’dan ayrılıp Hemedan’a gitmiştir. Büyük Selçuklu içerisinde yaşanan bu taht kavgaları, onun da tahta çıkabileceği ümidini ateşlemiştir. Horasandan Belh, Tirmiz, Nişapur’a kadar olan alanı himayesine geçirmiştir. Uğraştığı mücadeleler yüzünden Arslan Argun ile savaşmaktan çekinen Berkyaruk, amcasının aldığı bu topraklara göz yummuştur. Berkyaruk’un vefat eden vezirinin yerine Nizamülmülk’ün diğer oğlu olan Fahrülmülk vezirliğe gelmiştir. Onun yönlendirmesiyle doğuda isyan eden Arslan Argun’un üzerine diğer amcası olan Böripars’ı göndermiş ve Arslan Argun’un isyanını bastırmıştır.
Türkmenlerin desteğiyle Arslan Argun kardeşi Böripars’a savaş açmış, Böripars’ın yenilmesiyle de onu boğarak öldürmüştür. Amcasının öldüğünü öğrenen Berkyaruk, kardeşi Sencer’i Arslan Argun’un üzerine göndermiştir. Sencer, Damgan’a amcasıyla savaşmaya geldiğinde bir köle tarafından amcasının öldürüldüğünü öğrenir. Arslan Argun tehlikesinin bitmesi üzerine Berkyaruk, merkezi Merv şehri olan Horasan Melikliği vermiştir. Ardından Körboğa’yı Mısır’a vali olarak tayin etmiş, Kıpçak kökenli Koçkar’ın oğlu Ekinci’yi de Harezm’e vali olarak atamıştır. Böylelikle Büyük Selçukluların düzeni yeniden sağlanmıştır.
Nasıl ama?
Bizans’a entrikada pabucu ters giydiren bir dönem.
Yoksa siz atalarımızın melek olduğuna mı inanıyordunuz?
Herkese keyifli günler dilerim.
1-Terken Hatun: Adı bilinmemektedir; Terken unvanıdır. Muhtemelen Melikşah’ın “Celâlüddevle ve’d-din” lakabına nisbetle Celâliye Hatun diye de anılır. Babasıyla ilgili farklı rivayetler vardır. İbnü’l-Esîr bir yerde onun Karahanlı Hükümdarı Şemsülmülk Nasr Han’ın amcası Îsâ Han’ın (el-Kâmil, IX, 301), başka bir yerde Tamgaç Han’ın (a.g.e., X, 240) kızı olarak tanıtır; diğer bir yerde de Ahmed Han b. Hızır b. İbrâhim’in Terken Hatun’un kardeşinin oğlu olduğunu söyler (a.g.e., X, 171). Hızır Han, Şemsülmülk’ün kardeşi olduğuna göre son iki kayıt diğer kaynaklarca da teyit edildiğinden Terken Hatun’un Batı Karahanlılar’ın kurucusu ve ilk hükümdarı İbrâhim Tamgaç Han’ın kızı olduğu anlaşılmaktadır. https://islamansiklopedisi.org.tr/terken-hatun