Bugün 8 Mart “Dünya kadınlar günü.” İtiraf ediyorum: Hiç hazzettiğim bir gün değildir… Ezelden beri sorar dururum aynı soruyu: Niye erkekler günü kutlanmaz da kadınlar günü kutlanır?.. Yemin ederim feminist filan değilim, haddimi bilirim! Mesela bir erkekle bilek güreşi filan yapmam!
Sınırlarım bellidir. Hem sadece kadınlar günü değil, sevgililer günü de sinir eder beni. Pofuduk ayıcıklardan, çiçek böcekten hoşlanmadığımdan değil, bilakis bayılırım da niye yılda sadece bir gün hediye gelsin ki? Bize her gün bayram değil mi?
Gerçekten nereden çıkmış bu kadınlar günü? Merak ettim girdim baktım Wikipedia’ya diyor ki: “Dünya Kadınlar Günü ya da Dünya Emekçi Kadınlar Günü her yıl 8 Mart’ta kutlanan ve Birleşmiş Milletler tarafından tanımlanmış uluslararası bir gündür. İnsan hakları temelinde kadınların siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesine, ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının kutlanmasına ayrılmaktadır. Türkiye’de ise 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında “Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanmaya başlandı.”
Demek ki neymiş? Dünya kadınlar günü, kadınların ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının kutlanması için çıkartılmış. Yani bütün gün evde oturup, hiçbir şey üretmeyen kadınlara çiçek miçek almıyorsunuz bugün.
Türkiye’deki emekçi bir kadın olarak hayat harika geçiyor. Bir kere erkeklerden çok daha fazla anlatacak anımız oluyor, o yüzden çok şanslı olduğumuzu düşünüyorum. Birkaç örnek vermek gerekirse:
Unutulmaz bir Konya – Karaman araba yolculuğumuz vardı hemcins bir iş arkadaşımla. Polis yolda bizi çevirmiş, iki kadının iş seyahatine çıkma ihtimalini düşük görmüştü. Daha doğrusu nasıl bir iş yaptığımız konusunda içine kurt düşmüştü! Oysa ki pantolon ceket gayet düzgün giyimliydik ama iki kadındık sonuçta ve şehirlerarası yolda araba kullanıyorduk. Polis, suratında anlam veremediğim bir gülümseme bütün arabayı aramış, kartvizitlerimiz istemiş, iş tanımlarımızı, şirketin vizyonu, misyonu, faaliyet raporu aklınıza gelen her türlü soruyu sormuştu. Sonunda da serbest bırakmıştı.
Yine trajikomik bir olay Erzurum’da yaşanmıştı. Daha önce Medya Günlüğü’nde yazmıştım ama bugüne tam uyduğu için bir kısmını paylaşacağım. Bir erkek arkadaşımla Erzurum’a gitmiştik. Oranın nüfuslu ailelerinden bir müşterimiz bizi evine buyur etti biz de kabul ettik. Beyefendi bizi kapıda karşıladı lakin pek de hayal ettiğim gibi değil. Bana dedi ki: “Bacım bizde evler harem selamlıktır, sizi mutfağa alalım!”
Arkadaşıma da ” sizi de salona.” Adam resmen arkadaşımı erkek olduğu için salona buyur edip beni mutfağa attı iyi mi? Çaresiz gittim tabii.
Mutfak “dünya emekçi kadınlar” gününden habersiz, bir sürü ev hanımıyla dolmuş. Hepsinin konuştuğu iki konu var. “Yemek” ve “çocuk”. Canım çok sıkıldı. O zaman bende ne koca var ne de çocuk. Yemekleri de annem hazırlıyor. Artık dayanamayacağıma karar verince ayağa kalkıp “Ben izninizi istiyorum.” dedim mutfaktaki kadınlara. Anlayamadılar önce “Ben kahvemi salonda içeceğim” dedim. Bir sessizlik, ardından koşar adımlarla mutfaktan çıktığım gibi salona daldım. 7-8 erkek oturmuşlar mis gibi muhabbet ediyorlar. Ben içeri dalınca hepsi birden ayağa kalktı.
Dedim ki “kusura bakmayın ben batıdan geldim. Bilmem böyle adetleri. Ben kahvemi burada içmek istiyorum”. Ev sahibi yine en sıcak haliyle ve kocaman gülümsemesiyle “tabii buyurun” dedi ama salondaki tüm misafirlerin aniden işleri çıktı ve gitmeleri gerekti. Ben kuruldum başköşeye.
Benim iş arkadaşım hem hayretle bakıyor hem de güldü gülecek zor tutuyor kendini. Ev sahibi sohbetine kaldığı yerden devam etti. Endonezya seyahatini anlattı, timsahlarla çekilmiş fotoğraflarını gösterdi. Tam benlikmiş adam, konuştukça mutfakta kaybettiğim saatlere hayıflanıp durdum.
Kahvelerimizi, evin kızı salon kapısında damada teslim etti. Damadın elinden içtim süt ile yapılmış Türk kahvesini. Pek de lezzetliydi. Gerçi bugün olsa aynı şeyi yapmazdım. Sonuçta orası onların evi, onların gelenek, görenekleri. Resmen saygısızlık etmişim ama şahane bir anı oldu bana o ayrı. Çok şanslıyım değil mi? Erkek olsam şu anda size anlatacak böyle bir anım olmayacaktı.
Başka avantajları da var kadın olmanın. Mesela bolca doğuya gidiyorum ve gerçekten çok severim doğunun insanını. Her türlü kültür farkına rağmen nereye gidersem gideyim hep çok iyi karşılanmışımdır ve bu konuda ciddiyim. Batıdan çok daha misafirperverdir doğu! (İzmir hariç)
Gerçi zaman zaman elim havada kalmıştır ama eşeklik bende tabii. Bilmiyor musun kadınların eli sıkılmaz, ne diye uzatırsın elini?
Ya da gözüne bakılmaz; pazarlık yaparken ne bakarsın adamın gözüne Buket sen de? Bir de kadın olduğum için pazarlık yapmayı ayıp sayanlar vardır ki onlar en harikadır.
Özetle: Türkiye’de emekçi kadın olmak harika bir şey! Hadi bir değişiklik yapıp bu sene ben de kutlayayım bari, hak ettim bence.
Sevgiyle kalın,