Geniş anlamda kötülük, insanın gereksinimlerini karşılamayan, çıkar ve dileklerine uygun düşmeyen, kişiye, gruba ya da topluma zarar veren özdeksel (maddi) ya da tinsel olgudur.
İnsan gerçekten bu kadar kötü mü ki diğer canlılara, topluma, doğaya, evrene karşı kötü davranabiliyor? Nedeni ne olursa olsun, kötü ve yanlış davranışlar aynı zamanda o insanın karakter özellikleri hakkında fikir veriyor.
Voltaire “Doğal Din Üstüne Söyleşiler” kitabında insanlığa ilk kötülük yapan yasaklı meyveyi yiyen Adem ile Havva için şunları yazar:
“Nasıl! Bir elmayı yedik diye sonsuz bir ömür süreceğimiz bir zevk ülkesinden kovulmak! Nasıl! Yoksulluk içinde hepsi acı çekecek, hepsi de başkalarına acı çektirecek çocuklar meydana getirmek! Nasıl! Bütün hastalıklara tutulmak, bütün dertlere uğramak, yüzyılların sonsuzluğu içinde yanmak ha!..”
Kötülük, davranışları iyi ve erdemli olmayanların başkalarına zarar veren duygu, düşünce eylem ya da sözlerinde karşımıza çıkıyor. Yaşadığı toplumda korku ve endişe yaratan tutum sergileyen insanların yaptığı her şeyi kötü olarak nitelendiririz.
Kötülüğün kaynağını çoğunlukla insanın iç dünyasında yaşadığı acılar, keder ve ıstırapta buluyoruz. Görevi kötüye kullanma, siyasi, ırksal veya dini saiklerle cinayet, yaralama, gasp, köleleştirme, yalan, hırsızlık, yağma ve dolandırıcılık gibi eylemler insan eliyle yapılan kötülüklere verilebilecek örneklerdir.
İnsan kadar kendi türüne bu kadar acımasız davranan bir canlı türü yoktur. Thomas Hobbes’in, “Hiçbir korkuluğu kurt suretinde yapmamışlar, ayı ve leopar gibi de yapmamışlar, zannederim ki insandan daha korkuncunu bulamamışlar ve insandan yapmışlar” sözü insanın içinde var olan doğal kötülüğü ne güzel anlatıyor.
Bize kötü diye anlatılan vampirler, zombiler, hayaletler, cadılar, ruhlar, devler, canavarlar, kurt adamlar insana göre aslında günahsız yaratıklarmış. Bize hep masallar anlattılar. Ahlaki kötülüğü içerisinde barındıran asıl insandı. Üstelik, kötüler, acımasızlar, zalimler, ahlaksızlar insanoğlunun ortaya çıkmasından beri var.
Kötülük nedir?
Antik Çağ’dan günümüze kadar pek çok düşünür kötülük olgusu üzerinde durmuş, anlamaya çalışmış. Epikür kötülük problemini şöyle formüle etmiş:
“Tanrı, ya kötülükleri ortadan kaldırmak ister de kaldıramaz; veya kaldırabilir ama kaldırmak istemez; ya da ne kaldırmak ister ne de kaldırabilir, yahut da hem kaldırmayı ister hem de kaldırabilir. Eğer kaldırmak istiyor da kaldıramıyorsa, O güçsüzdür ki bu durum Tanrı’nın karakteriyle uyuşmaz; eğer ortadan kaldırabiliyor fakat kaldırmak istemiyorsa, O kıskançtır ki bu da aynı şekilde Tanrı ile uyuşmaz; eğer O ne ortadan kaldırmayı istiyor ne de kaldırabiliyorsa, hem kıskanç hem güçsüzdür, bu durumda da Tanrı değildir; eğer hem ortadan kaldırmayı istiyor hem de kaldırabiliyorsa, ki yalnızca bu Tanrı’ya uygundur, o zaman kötülüklerin kaynağı nedir? Ya da O kötülükleri niçin ortadan kaldırmamaktadır?”
İyiliğin ve kötülüğün hepsi Allah’tandır. Nisa suresindeki ayetin manası iyiliği de kötülüğü de yaratan Allah’tır demektir. Bir şeyin kötü ya da iyi olarak nitelendirilmesi her zaman aynı şekilde nitelendirilmesine bağlıdır. İşin özü kötü her zaman kötüdür.
İnsanın bu dünyadaki en temel amacı mutlu olmaktır. Mutluluğumuzun gerçekleşmesini engelleyen bir kötülük sorunu ile sürekli karşı karşıyayız. Kötülük ister doğadan gelsin, isterse bilinçli ya da bilinçsiz insan eylemi sonucu olsun yaşamımıza zarar veren, tehdit eden bir olumsuzluktur.
Anladığım ya da ifade edebildiğim kadarıyla iki tür kötülükten bahsetmek gerekiyor: Ahlaki kötülük ve fiziksel kötülük. Kötülük dediğimiz şey, insanın iç dünyasıyla alakalıdır. Kötülük için seçim yapmak hayatın özünü oluşturur. Çünkü seçim yapabilen insan, iradesini özgür biçimde kullanıyordur.
Bahsettiğim ahlaki kötülük daha çok insanın kendi iradesine bağlı kalarak gerçekleştirdiği kötülüktür. Özgür bir iradeyi yanlış kullanan, buna bağlı olarak gerçekleşen acımasızlık, adaletsizlik, hırsızlık, işkence, zulüm, kötü ve sapık düşünceler gibi kötülükleri bu kategoride ele almak gerekir.
İnsanın iyiyi ve kötüyü seçme yetisi vardır. İnsanlar iyiyi seçebildikleri kadar kötüyü de seçtikleri için bu ahlaki kötülüğün kaynağı veya nedeni insanın özgür iradesini yanlış kullanmasıdır. İnsanın doğasında köklerini derinlerine salmış, onu kötüye çeken karşı konulmaz bir içgüdü vardır.
Son olarak, kötülük anlayışı iyiliğin olmadığı yerlerde kendisine fırsat bulur. Doğadan gelen kötülüğü engelleyebilecek gücümüz yoksa da insan olarak ahlaki kötülükleri yapmamaya çalışabiliriz.
İlgili yazı: https://medyagunlugu.com/kotuyum-kotusun-kotuler-2/