Toplu taşımada özellikle metroda oturarak seyahat ediyorsam, genellikle ayakta kalan yaşlılara ve hanımlara yer verme alışkanlığı olan birisiyim.
Elimde yük varsa veya çok uzun bir yolculuk yapıyorsam, bunun istisnası durumlar olabiliyor. Sanıyorum 7-8 yıl önceydi. İstanbul’da metroyla eve doğru seyahat ediyordum. Tüm oturma yerleri dolu olan vagonda ayaktaki üç beş yolcudan biriydim. Birden arkamdan ince bir ses duydum. ‘Buyur amca!’ Bana seslenen genç hanım oturduğu yerden kalkmış, yerini bana ikram ediyordu. Kendisine teşekkür etmiş, oturmaya devam etmesini istemiştim. O günü yaşamımda önemli bir dönüm noktası olarak hatırlıyorum. Çok etkilenmiştim, artık yaşlı biriydim.
Aradan yıllar geçti, daha sonra da birkaç kez daha gençlerden buna benzer öneriler aldım, ama artık alışmıştım. O nedenle de rahatsız olmadım. Ta ki geçen hafta başıma gelen bir başka olaya kadar…
Aile büyüklerinden bana kalan İstanbul’daki bir daireyi satmaya karar verdim. Türkiye dışında, Girne’de yaşadığımdan satış işlemi için İstanbul’daki avukatıma bir satış vekaletnamesi vermem gerekiyordu. Başka bir bürokratik işlem için o sıralar sık sık Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçiliği’ne giden eşime, bir gidişinde bu işlem için gerekli belgeleri öğrenmesini rica ettim.
Eşim eve geri döndüğünde bana gerekli belgelerin listesini iletti: İki adet fotoğraf, kimliğimin orijinali ve iki fotokopisi, avukatımla ilgili kimlik bilgileri, adresi ve kayıtlı olduğu İstanbul Barosu’ndaki sicil numarası, tapunun fotokopisi, alıcının kimlik fotokopisi, işlemler için 1500 TL veee 65 yaş üstü olduğum için devlet hastanesinden akıl sağlığımın tamam olduğuna dair kurul raporu… Yıllar önceki, yukarıda değindiğim metroda yer verme olayından sonra başıma ikinci kez böyle bir durum geliyordu. Kişisel bir durum değildi ama yine de çok canım sıkıldı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin bu konudaki mevzuatına göre 65 yaş üstündeki bireylerden alım satım işlemleri esnasında tapu müdürlüğü personeli veya vekaletname çıkardığınız noter eğer akli durumunuzdan şüphe ederse böyle bir rapor talep edebiliyor. Bu kararı verebilmesi için de sizi görmesi ve iki çift laf etmesi gerekiyor. Akli sağlığı yerinde olmayan, demans hastası olabileceği şüphesi taşıyan bireylerden bu raporu talep etmek memurun yetkisinde. İlgili mevzuat linkte de anlatılmış.
Bu, demans sorunu olanları ve potansiyel varislerini korumak için konmuş yerinde bir tedbir. Dünyada da örnekleri var. Ancak, Lefkoşa’da Büyükelçilik’te noterlik işlemlerini yapan hanım beni görmeden bu raporu talep etmişti.
Bu şartlar altında Lefkoşa’daki KKTC Sağlık Bakanlığı’na bağlı Barış Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nden randevu almak dışında bir seçeneğim yoktu. Sabah erken saatteki randevuya vaktinde gittim. Hastane eli yüzü düzgün, deneyimli personeli ve doktorları olan bir yerdi. Beni üç psikiyatrist ayrı ayrı değerlendirdi. Kısa bazı sorular sordular, daha sonra da rapor hazırlandı; demans sorunum yoktu. (İleride yaşım daha da ilerlediğinde ne olur tabii bilemem)

Akıl sağlığı raporum
Önce doktorlara, sonra da sekretaryada çalışanlara teşekkür edip hastaneden hızlıca Başkonsolosluk’taki notere doğru yollandım. Beni değerlendiren psikiyatristlerden biri Başkonsolosluğun raporu ertesi gün de kabul ettiğini söylemesine rağmen, ben öğlen saatlerinde kapanan notere bir an evvel ulaştım ve kuyruğa girdim. Zira, her ne kadar Konsolosluk’taki noterin bu konuda esneklik gösterdiği söylenmiş olsa da, bizim mevzuatımızda raporun sadece verildiği gün için geçerli olduğu belirtilmekte. Ertesi gün akli melekelerinizi kaybedebilirsiniz ne de olsa!!!
Sıra bana geldiğinde noterlik işlemi yapan hanıma rapor dışında tüm diğer belgeleri sundum. Karşısında aklı başında birisi gördüğünde hâlâ akıl sağlığı raporu isteyecek mi diye merak ettiğimden raporu göstermedim. Ancak o akıl sağlığı raporunu da talep etti. İşte o zaman söylenmeye başladım. Benim yarım günüme mal olmuş ve ekstradan 700 TL masraf ettirmişti. Ayrıca gerçek ihtiyacı olan hastaların zamanını almış, üç uzman hekimin de vaktini çalmıştım. Kadın “yasa gereği” dedikçe, ben “hayır değil, bu senin yetkin içerisinde, istemeyebilirdin, beni görmeden talep etmek doğru değil” diye ısrar ettim.
Noter hanım, bana son derece nazik davrandı, ters bir tepki vermedi. Artık ya karakteri öyleydi ya da sert kayaya çarptığını fark etmişti. Hatta kendisine ‘benden bu raporu istediğinizden dolayı raporu veren psikiyatristler bir ara sizin de heyete çıkmanızın yararlı olacağını söylediler’ deyiverdim. Sanırım duymadı.
Sabahın erken saatlerinde Girne’deki evimde başlayan uğraş öğleden sonra sona erdi. Bu olay İstanbul’da başıma gelse eminim çok daha yorucu olurdu. O nedenle de şükrettim.
Noterlerin ve tapu memurlarının akıl sağlığı raporu konusunda zorluk çıkardıkları bir süredir gündemde. Nitekim 2 Ekim 2025 tarihinde Dünya gazetesinde bu konuda bir haber de yayınlandı. Haberin başlığı ‘Tapuda 65 yaş üstünün “rapor çilesi”: Kural haline geldi, işlemler kilitlendi.” Habere göre, hiçbir risk almak istemeyen memurlar 65 yaş üstündeki herkesten bu raporu istiyorlardı.
Ancak bu haberin üzerinden iki gün geçmeden de devletten bir açıklama gelmişti. Dünya’daki haber yalandı.
Benim Başkonsolosluk’taki notere başvurum ve verilen rapor tarihi ise raporun üzerinde de görüldüğü gibi 7 Ekim 2025. Birisi yalan söylüyor ama galiba yalanı söyleyen Dünya gazetesi değil.
Yaşlı, bunak ve muzır bir vatandaş olarak başımdan geçenleri Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne (CİMER) de ilettim. İlgili personelin uyarılması/eğitilmesi konusundaki talebim şu anda Adalet Bakanlığı’nın önünde. Bakalım ne yanıt gelecek?
Tabii bu arada aklıma takılan bir konuya da değinmeden edemeyeceğim. Pek çok devlet büyüğümüz 65 yaşın üzerinde. Bu kişiler bizlerle ilgili her gün önemli kararlara imza atıyorlar. Bazılarının bir gün dediği izleyen gün dediğiyle tutmuyor. Hele bir tanesi var ki bazen parti grup konuşmasında abuk subuk şeyler söylüyor, kimse bir şey anlamıyor ama nezaketen alkışlıyorlar. Acaba bu kişiler sabah evden çıkmadan önce üç psikiyatristten oluşan bir heyet tarafından hazırlanan ve ‘ruhsal muayene sonucunda yer, zaman kişi yönelimi tam, duyguları ötimik, düşünce akış doğal, hezeyan halüsinasyon yok, muhakemesi yani bilebilme hali tam’ yazan bir rapor verildikten sonra mı güne başlıyorlar. Ne de olsa bu konular benim gayrimenkul satmamdan daha önemli değil mi?
Not: Bu yazım ilk olarak noktakibris.com sitesinde yayınlanmıştır.
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: