ABD Başkanı Biden dünyanın gündeminde. İzlediği politikalarla değil, kırdığı potlarla dünyanın gündeminde. Washington’da yapılan 75. NATO Zirvesi sırasında da ABD Başkanı’nın kırdığı potlara tanık olundu. Zirvede ele alınan konular değil, kırılan potlar konuşuluyor. TV’lerde de birinci haber o.
İnsan gülsün mü üzülsün mü bilemiyor bu yaşananlara. Belli ki Biden ileri yaşından ötürü elinde olmayan davranışlarda bulunuyor, sözler sarf ediyor. Her ileri yaştaki insanın başına gelebilecek durumlar…
Sorun, Biden’ın dünyanın “bir numaralı” ülkesinin başkanı olması. O nedenle de dünyanın ilgi odağı. 5 Kasım’da ABD başkanlık seçimi yapılacak. Hafta sonunda bir mitingde suikast girişiminde bulunulan Trump, Cumhuriyetçi Parti adayı. Biden da Demokrat Parti’nin muhtemel başkan adayı. Ancak Demokratlar kararsız Biden’ı bu koşullarda tekrar aday gösterip göstermeme konusunda. Biden ise arzulu. Siyasete veda etme zamanının geldiğinin farkında değil. Oysa insan bilebilmeli zamanı geldiğinde çekilmeyi.
Biden’ın durumu o yaşlardaki pek çok siyasetçiye örnek olmalı. Siyasiler vakti saati geldiğinde siyasete veda etmeyi bilmeli. Onun bunun diline düşmeden koltuğu bırakmayı bilmeli. Bu durum tüm dünyada, tüm siyasiler için geçerli.
Örneğin Cumhurbaşkanı Erdoğan… Yaşı Biden’dan küçük. Sağlığı da maşallah yerinde. Öte yandan işi çok ağır. İş yükü çok ağır. Türkiye’nin çok ciddi iç ve dış politik sorunları var. Ekonomik sorunları var. Tüm bu sorunlar “Tek Adam” olarak Erdoğan’ın omuzlarında. Bu nedenle Erdoğan’ın sorumlulukları çok büyük. Her insanın kolaylıkla taşıyabileceği bir yük, sorumluluk değil. Erdoğan’ın önünde daha 4 yıllık bir süre var. Dileğimiz Sayın Cumhurbaşkanımızın bu 4 yıllık süreyi sağlığı yerinde bir şekilde tamamlaması.
Sorun o noktada başlıyor. Erdoğan’ın bir dönem daha Cumhurbaşkanı seçilme arzusunda olduğu dilendiriliyor. 2028 sonrası Erdoğan’ın sağlık durumunun nasıl olabileceği hiç akla getirilmiyor. Sağlığının ve yaşının onca yükü o yıllarda nasıl taşıyabileceğinin de hesabı hiç yapılmıyor.
Ancak hukuken, dört yıllık süre içerisinde Meclis veya Cumhurbaşkanı’nın seçimleri yenileme kararı verebileceği belirtiliyor. Seçimlerin yenilenmesinin hangi sosyal, siyasi, ekonomik ve hukuki koşullarda olabileceğinin tartışılabileceği ifade olunuyor. Bu çerçevede seçimlerin yenilenmesine karar veren Cumhurbaşkanı’nın kalan süreden feragat etmiş sayılacağı kaydediliyor. Ayrıca, yeniden aday olmayı arzu etmesi halinde seçilme konusunda siyasi ve toplumsal riski göze alması gerekeceği vurgulanıyor. “Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak” atasözü bu tür durumlar için söylenmiş olmalı.
Kısaca, seçimlerin Meclis veya Cumhurbaşkanı tarafından yenilenmesi kararının son derece riskli bir karar olduğu ve böyle bir kararın alınması için de koşulların pek uygun olmadığı görülüyor. Siyasi birikimi ve gücü vs. dikkate alınarak Meclis’te güçlü bir irade ile 2027 sonbaharına doğru Erdoğan’a son kez istisnai olarak 2028 seçimlerinde cumhurbaşkanlığı adaylığı yolu açılabileceği de bir formül olarak ortaya atılmakta. Bu konunun zamanı geldiğinde tartışmaya açılabileceği belirtilmekte.
AKP’nin geleceği
Soru şu: Erdoğan Meclis’in iradesi ile istisnai olarak 2028’de tekrar adaylığını koymazsa AKP’nin geleceği ne olacak? AKP, cumhurbaşkanı adayı olarak kimi gösterecek? Parti başkanı kim olacak? Bu zamana değin Erdoğan AKP’yi tek başına sırtladı. Ülkeyi tek başına yönetti. Erdoğan’dan sonra AKP’nin parçalanabileceği, sağdaki partilerin AKP’nin mirasına konmak için planlar yaptığı yolunda varsayımlar ortalıkta dolaşıyor. Erdoğan’ın da böyle bir olasılığı bertaraf edebilmenin arayışı içinde olduğu, seçimleri yenileme kararının da bu çerçevede değerlendirildiği ifade olunuyor.
Erdoğan’ın dışında partinin geleceğine ilişkin AKP’de şu aşamada planlar yapanlar var mı bilmiyorum. Bence yapmalılar. 4 yıl çabuk geçer. Bu zamana kadar Erdoğan’a sırtına dayayanlar, post-Erdoğan dönemine ilişkin neler yapılacağı hususunda şimdiden kafa yormalılar. Kimi cumhurbaşkanı adayı gösterebilirler, kim parti başkanı olabilir şimdiden arayışa girmeliler. Erdoğan’sız AKP’nin nasıl şekillenebileceği üzerinde beyin jimnastiği yapmaya bugünden başlamalılar. Zaman çabuk geçiyor.
Medyada yazdığına göre, AKP Genel Merkezi’nde moraller bozukmuş. AKP kulislerinde, bu ayın sonunda yapılacak MKYK toplantısında bazı genel başkan yardımcılarının değişeceği konuşuluyormuş. Bence AKP böyle tali konulara zaman ayırmamalı, geleceğe bugünden odaklanmalı ve partinin geleceğini kapalı kapılar ardında konuşmaya başlamalı. Potansiyel başkan adaylarını, cumhurbaşkanı adaylarını masaya yatırmaya başlamalı.
AKP sıradan bir parti değil. Cumhuriyet Türkiye’sinin neredeyse çeyrek asrına damga vurmuş bir parti. Hakkında methiyeler düzenlerimiz de var, eleştirenlerimiz de var. Herkes kendi bakış açısına göre haklı olabilir. Şurası bir gerçek ki AKP toplumumuzun yarısına yakınının gönül bağı olan bir parti. Bu gönül bağı da büyük ölçüde Erdoğan’dan kaynaklanmakta. Post-Erdoğan döneminde partinin bir sarsıntı geçireceği kuşkusuz. Önemli olan partinin bu sarsıntıyı nasıl en az zararla atlatabileceği ve ülkemizin demokrasi yürüyüşüne nasıl sağlam adımlarla devam edebileceği.
Bu noktada AKP’nin liderler kadrosun gelecekte kimlerden oluşacağı önemli bir konu olarak ortaya çıkıyor. Çeyrek asırlık yaşamında parti içinde siyasette başarılı isimlere rastlandı, başarılı olamayanlara da. Son yıllarda daha ziyade genç isimler dikkat çekiyor. Değişim ve dönüşümde de bu genç isimlerin etkin olabileceği akla geliyor.
Öncelikle şunu belirteyim: Parti yeni bir Erdoğan arayışına girmemeli. Post-Erdoğan döneminde partiye yön verecek isimler öncelikle şu özelliklere sahip olmalı:
Demokratik olması, otokratik liderliğe özenmemesi, kapsayıcılığa önem vermesi, dönüşüme önem vermesi, yeniliklere açık olması, vizyona sahip olması, mütevazi olması, gelişim odaklı olması, adil olması, etkili iletişim kurabilmesi, güvenilir olması, dürüst olması, etik ilkeleri benimsemesi…
Milyonları kucaklayan AKP içinde bu özelliklere sahip pek çok kişi var olmalı. Partinin yetkili kadrolarının önümüzdeki 4 yıl içinde ana işlevlerinden biri de Erdoğan’ın da desteği ile bu isimleri öne çıkarmak olmalı. Bu konu “zamanı gelince bakar hallederiz” türden konulardan değil.
AKP’liler partilerinin geleceğine stratejik bakış açısıyla bakmalılar. Ufkun ötesini, dağın ardını görmeye calışmalılar.