En önemli özelliği düşünme ve akıl yürütebilme yeteneği sayesinde öteki canlılardan ayrışan, çağlar boyunca elde ettiği devasa bilgi birikimi ve bilginin yol açtığı teknolojik ilerlemelerle adeta hayallerinin ötesine geçen düşünen insanın yani Homo sapiens’in günümüzdeki konumu müşteri olmaktır.
2. Dünya Savaşı’ndan liberal demokrasinin zaferle çıkışı ve sonrasında özellikle Batı dünyasında zeminini gittikçe genişleterek, toplumların başat yaşam biçimi olmaya başlamasının ardından kapitalizm sürekli vites arttırarak hızlı ilerlemesini sürdürmüştü.
1950’li yıllardan itibaren iyice kapitalize olan ve kitle toplumuna dönüşen başta ABD olmak üzere liberal Batı ülkelerinde yaşanan gelir artışları sistemin katalizörü olmuş, tüketim odaklı kapitalist yaşam biçimi insanların hayatına damgasını çok belirgin bir biçimde vurmuştu.
Bu süreçte geleneksel ekonominin önce üretim sonra tüketim mantığı ters yüz edilerek önce tüketim sonra üretim bakışı egemen olmuş, hatta giderek olmayan talep reklamlarla ve türlü yöntemlerle yaratılmaya ve bu şekilde tüketim sürekli arttırılmaya çalışılmıştır.
1990’lı yılların başında “Soğuk Savaş”ın bitmesi, sosyalist blokun yenilmesi ve liberal kapitalizmin zaferini ilan etmesinden sonra hızlanan küreselleşme olgusu, kapitalist ekonomik modelin ve bütünsel olarak kapitalist yaşam biçiminin alanını her geçen gün genişletmiş ve bu model bugün dünyanın büyük bir bölümünün ekonomik sistemi olmuştur.
Geldiğimiz bu noktada küresel kapitalizm, modern bireyler olarak hepimize avazı çıktığı kadar bağırarak şöyle seslenmekte:
“Sen piyasaya sürdüğüm mal ve hizmetleri talep edip tüketmekle yükümlü bir müşterisin.
Neye ihtiyacın varsa ben sana sunarım, bir şeye ihtiyacın olduğunu düşünmüyorsan onun ihtiyacın olduğunu düşünmeni, öyle hissetmeni sağlarım. Öyle ki o ürünü satın almazsan kendini kötü hissedersin.
Etnik kimliğin, dinsel kimliğin, yaşama biçimin ve ideolojin ne olursa olsun benim için fark etmez. Sosyalist ol, köktendinci ol, milliyetçi ol ya da antikapitalist ol önemli değil, yeter ki benim ürünlerimi satın al. Mesela Işid militanlarının da akıllı telefonları, tabletleri vardı ve Suriye’de tarihi eserleri havaya uçururken bankalara dokunmamışlar, oradaki dolarları almışlardı. Nasıl eğlenceli değil mi?
Senin düşünmeni istemiyorum ve düşünceni merak da etmiyorum, ne hissettiğini bilmek benim için yeterli, ona göre ürünler ve hizmetler tasarlarım ya da hislerini de yönlendirebilirim nasıl istersen.
Satın alabilmen için 1950’lerde ABD’de tasarlanan alışveriş merkezi konseptini dünyanın her tarafına yaydım, öyle bir tasarım ki burada bir yerden bir yere giderken türlü türlü markaların mağazalarını görebilir, yemek yiyebilir, kahve içebilir ya da sinemaya gidebilirsin, yani tüm gününü burada geçirebilirsin, iyi fikir değil mi!
Bu ürünleri uzun süre kullanırım diye düşünme çünkü yakında yenilerini üreteceğim ve bunlar eski ve demode olacaklar, sen de yenilerini almak isteyeceksin.
Benim ürünlerimi ve hizmetlerimi satın alman senin gücünün ve zenginliğinin göstergesidir, sana saygınlık kazandırır. Satın alamayacak kadar fakirsen kendini yalnız ve dışlanmış hissedersin.
Gördüğün gibi son derece esneğim, hızlıyım ve her an her yerdeyim, benden kaçabileceğini sanma kaçamazsın, bunun için insanlardan uzakta dağda bir başına yaşaman gerekir, o yüzden satın almaya bak.
Ha bu arada az kalsın unutuyordum, bütün bu ürünleri ve hizmetleri satın alabilmek için paralı olman gerekir, bunun için de çok çalışmalısın, yetmezse borçlanabilirsin ben sana kredi verebilirim. Paran yok mu, bu senin zekanın ve yeteneklerinin yetersizliğiyle ilgili, benim sorunum değil!”