İnan Özbek
Günümüz dünyasının ekonomilerinde beklentiler, niyet beyanları ya da psikolojik hazırlık olmalarının çok daha ötesinde ve önemli anlamlar içerir.
Hane halkının, şirketlerin ve devletlerin ekonomik kararlarını çoğu kez belirleyen beklentiler, ekonomik faaliyetin temel dinamiği oluşturmakta bugün. Öyle ki; makro ekonomik görünümün aynı olduğu bir ortamda, beklentilerin olumlu ya da olumsuz oluşu, sonuç olarak ekonomiyi birbirinden çok farklı noktalara götürecektir.
Beklentiler pozitif olduğunda risk algısı da düşük olacağı için, tüm ekonomik aktörler açısından alma yönünde bir motivasyon ortaya çıkacak, toplam talep artışına bağlı olarak, yatırım ve istihdam da artacak, büyümeyle birlikte milli gelirde yükselecektir.
Olumlu beklentiler sayesinde yerli yerine oturan makro ekonomik göstergeler ve bu süreç içerisinde harekete geçen pozitif geri besleme mekanizması, görüldüğü üzere adeta kendini gerçekleştiren bir kehanet gibi beklentileri hayata geçirmiş olacaktır.
Negatif beklentilerin oluşması durumunda ise; risk algısının yüksekliğinden ötürü temel olarak, riske girmeme ve satma yönlü bir hareket tarzı hakim olacağından, yukarıda bahsettiğimiz süreç bu kez tam tersi yönde ilerleyecek, toplam talep düşüklüğü ve risk almama eğilimine bağlı olarak, ekonomik faaliyette yavaşlama, bunun sonucunda da milli gelirde yatay seyir hatta düşüş, yani durgunluk, dahası daralma meydana gelecektir.
Tüm dünyada ve ülkemizde, konjonktürel olarak ekonomik beklentilerin zaten olumsuz olduğu 2021 yılının Eylül ayında, ekonomi yönetiminin adeta arabayı atın önüne koşarcasına anlaşılmaz bir adımla faiz indirimlerine başlaması, beklentileri iyiden iyiye ve uzun bir süre için bozmuştu.
Enflasyon fiili olarak yüksekken ve enflasyonist baskı sürerken gelen faiz indirimlerinin, döviz kurlarını hızla tırmandırarak kura bağlı maliyet enflasyonu şiddetlendirmesi, gerçekleşen enflasyonu kısa sürede oldukça yüksek noktalara çekerken, tüm beklentileri de kötüleştirmiş, özellikle enflasyon beklentilerini önemli oranda arttırmıştı.
Fiyat artışlarının hızlanarak süreceği beklentisiyle, kısmen kişilerin tüketim taleplerini ancak asıl önemlisi üretici firmaların hammadde ve ara malı taleplerini erkene almaları sonucunda, literatürde öne çekilmiş talep enflasyonu denilen olgu da ortaya çıkarak, enflasyonist sürece hız verdi.
Böylece; esas itibarıyla kur kaynaklı maliyet enflasyonu olan sürece, öne çekilen talep enflasyonunun da eklenmesiyle çok boyutlu, karmaşık ve baş edilmesi oldukça güç bir yüksek enflasyon tablosuyla karşı karşıya kalmış olduk ne yazık ki.
Ekonomi, eğilip bükülmesi mümkün olmayan rakamlarla işleyen matematiksel bir olgu olduğu gibi, belki de ondan daha fazla, psikolojik bir olay olduğu içindir ki, beklentiler, özellikle de enflasyona dair beklentiler muazzam derecede öneme sahip görüldüğü üzere.