Kısa bir süre önce Fransa’nın First Lady’si Brigitte Macron’un uçaktan inerken eşine, yani cumhurbaşkanına nasıl tokat attığını tüm dünya gülerek izlemişti. Ancak, anaerkil düzen sadece Fransa’da değil, Ermenistan’da dahi pek çok açıdan geçerli gibi.
Yakın zamanda medyada, Ermenistan’daki iç siyasetin büyük ölçüde ülkenin Başbakanı Nikol Paşinyan’ın eşi Anna Hakopyan tarafından kontrol edildiğini iddia eden bir dizi makale yayınlandı. Hakopyan’ın giderek sadece “First Lady” olarak değil, ama aynı zamanda ciddi hırsları olan bağımsız bir siyasi aktör olarak hareket ettiği belirtiliyor. Hakopyan’a dair yazılanlara bakılırsa First Lady, iktidardaki “Sivil Sözleşme” adlı siyasal partide tam olarak lider bir role kadar yüksek mevkilere talip. Başbakanlık ofisinde ve hükümetteki kadro değişiklikleri üzerinde kendisinin epeydir gözle görülür bir şekilde etkili olduğu ve eşi ile kendisine sadık kişilerin terfisine bilhassa çabaladığı öne sürülüyor. Anna Hakopyan resmi olarak “Adımım” adlı “hayır kurumu”nun başkanlığı ile “Gülücükler Şehri” ismindeki, hasta çocuklara yardımlarla uğraşan bir vakfın da mütevelli heyeti üyeliğini yürütüyor gözüküyor.
Ermenistan’ın mevcut hükümetine muhalif çok sayıda kişi, bu yapıların hayırseverlik görünümü altında Paşinyan ailesi için, Ermeni oligarkların ve iş insanlarının iktidardaki elitlere gayriresmî “haraç ödemeye zorlandıkları” bir tür “kara para aktarma fonu”na dönüştürüldüğünü iddia ediyor. Hakopyan Vakfı’nın her yıl düzenlediği yardım yemeklerinde varlıklı konuklardan yüz binlerce dolar toplandığı söyleniyor. Ermeni toplumunda pek çok kesim, bu tür vakıfların yerel girişimcilerden bir nevi “haraç” toplamak için yasal bir mekanizma olduğunu açıktan dile getiriyor.
“Hayırseverlik değil kayırmacılık ve yolsuzluk”
Ermenistan’ın etkili siyasi muhalefet hareketlerinden birisi olan “Ana Ermenistan”ın lideri Andranik Tevanyan, ülkedeki mevcut iktidar mekanizmasını “aile şirketi” kavramına benzeterek şu ifadelerde bulunuyor:
“Anna Hakopyan’ın nüfuzu muazzam. Hem idari kadrolara hem de mali konulara karışıyor. Aile özünde nakit akışlarını kontrol ediyor; iş dünyasından para topluyor ve de yönetsel makamları dağıtıyor. Anna’nın çoktan yeni bir oligark haline geldiğini söyleyenler bile var. Bunlar boş söylentiler değil; bunlar gerçekten de iş adamlarından ve diasporadan para toplamak için bir mekanizma oluşturmuş, kaynakları kendi lehlerine pompalamak için eski ve mevcut oligarkları kullanıyorlar. Tüm bunlar ise hayırseverlik ve bütçe lehine PR kampanyaları olarak takdim ediliyor, ancak aslında sıradan bir kayırmacılık ve yolsuzluk…”
Muhalif Ermeni lider Tevanyan, Anna Hakopyan’ın muğlâk iş ve evlilik pozisyonuna da dikkat çekiyor. Herhangi bir devlet görevi bulunmayan Hakopyan’ın, Paşinyan ile uzun süre boyunca resmi evlilik yapmadığı da ileri sürülüyor. Aynı zamanda “First Lady” olmanın tüm ayrıcalıklarından yararlanan Hakopyan’ın hükümet binasında bir ofisi bulunurken, kendi başına bir takım yurt dışı ziyaretleri gerçekleştiriyor ve de siyasi açıklamalar yapıyor. Öte yandan, Ermeni Ortodoks Kilisesi’nin din adamları hakkında son dönemde sert sözler sarf eden First Lady, yakın zamanda bir sosyal medya hesabında Ermeni Apostolik Kilisesi (EAK) din adamlarını “çeşitli günahlar işlemek ve uygunsuz davranışlarda bulunmakla” suçlayan bir takım paylaşımlar yapmıştı.
EAK ile görülmemiş ihtilaf
Paşinyan çiftinin uzun süredir EAK yönetimi mensuplarıyla ciddi anlaşmazlık içinde olduğu biliniyor. Ermenistan’ın ulusal kimliğinin temel direklerinden birisi olarak görülen kilisenin toplumdaki rolü de geleneksel olarak her daim önemli ve belirleyici olmuştur. Buna rağmen Paşinyan iktidarı EAK’nın üst düzey yetkilileriyle açıktan bir çatışmaya girmekten kaçınmadı. Özellikle bu yılın ilkbahar ve yaz aylarında söz konusu ihtilaf adeta eşi benzeri görülmemiş bir boyuta ulaştı. Başbakan üst düzey bazı din adamlarına karşı sert, bazen de müstehcene varan ifadeler kullandı, yeni bir “Katolikos” seçilmesi çağrısında dahi bulunabildi. Kilisenin başı II. Garegin’in kişisel otoritesi sorgulanırken, Eçmiadzin şehrinde konuşlu tarihi kilisenin yönetimi Nikol Paşinyan tarafından “Hristiyanlık karşıtı, ahlaksız ve milli olmayan bir grup” ifadeleriyle nitelendiriliverdi.
Ermenistan Cumhuriyeti yargı organları, iktidarı eleştiren din adamlarına karşı önceki haftalarda ceza davaları açtı. Başpiskoposlar Bagrat Galstyan ve Mikhael Acapakhyan ile “Kutsal Mücadele Hareketi” mensubu din adamları gözaltına alındı. Yetkililer ayrıca, EAK’nın tanınmış hayırseverlerinden olan Samvel Karapetyan’ı da gözaltına kervanına ekledi. Katolikos II. Garegin, “kilise karşıtı söz konusu kampanyanın sistematik olduğunu ve Ermenistan’ın bağımsız devlet yapısını tehdit ettiğini, dahası halkın birliği ve ülkenin imajını da zedelediğini” ifade etti. Ülkenin üst düzey din adamları ise, hükümetin ilgili eylemlerini kınayarak, tutuklanan rahiplerin ve din adamlarının serbest bırakılması çağrısında bulundu.
Ayrıcalıklar karşılığında suni gündemler
Paşinyan muhalifleri, kilise ile yaşanan son savaşta dış güçlerin etkisinin olduğu kanaatindeler. Gerçek şu ki, Avrupa Birliği’ne (AB) bağlı yapılar, “Avrupa değerlerini” teşvik etme programları çerçevesinde, Sovyetler Birliği’nden sonra kurulan ülkelerin geleneksel kurumlarına açıktan ve kaba bir şekilde baskı uygulama geleneğine sahipler. Kimileri bunu, zamanında Afrika ve Amerika’yı kılıç ve haçla “medenileştiren” Avrupalı sömürgecilerin hareket ve eylemlerine benzetiyor. Ermeni toplumunun henüz ulusal gurur ve onurunu kaybetmemiş kesimi açısından meseleye bakıldığında Paşinyan, AB’den bir dizi ayrıcalık koparma karşılığında ülkeye adeta yabancı gündemler dayatıyor. En güncel örneği ise vizesiz rejim… Ulusal kimliğin tarihsel sahiplerinden birisi olan EAK, kamusal yaşamın bütün yönlerinin düşüncesizce “özgürleştirilmesinin” önünde bir “engel” haline gelmiş durumda ve bu nedenle de hakikaten acımasız saldırılara maruz kalıyor ülkede son dönemde…
Fotoğraf: Nikol Paşinyan-Anna Hakopyan dzen.ru
İlgili haber:
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: