Cuma, 9 May 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

“Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”

Gürsel Demirok
Son güncelleme: 1 Mart 2025 17:26
Gürsel Demirok
Paylaş
Paylaş

Terör örgütü PKK’nın lideri Abdullah Öcalan, “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” adı verilen açıklamasında , “Tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir” dedi. 

PKK liderinin bu konudaki mektubunu 27 Şubat’ta kendisiyle İmralı’da üçüncü kez görüşen DEM Parti heyeti okudu.

Öcalan’ın açıklamasında, “Sayın Devlet Bahçeli’nin yaptığı çağrı, Sayın Cumhurbaşkanı’nın ortaya koyduğu iradeyle diğer siyasi partilerin malum çağrıya dönük olumlu yaklaşımlarıyla oluşan bu iklimde silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihi sorumluluğunu üstleniyorum” ifadeleri yer aldı.

Öcalan, “Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin gönüllü olarak yapacağı gibi devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir” dedi.

Öcalan’ın çağrı metninin Kürtçesini Ahmet Türk, Türkçesini ise Pervin Buldan okudu. Heyette yer alanlardan biri olan Sırrı Süreyya Önder, Öcalan’ın “Bu perspektifi ortaya koyarken şüphesiz silahların bırakılması ve PKK’nın kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir” notunu iletti. Önder’ın Öcalan’a atfen okuduğu notun anlam ve önemi üzerinde kamuoyunda çeşitli değerlendirmeler yapılıyor.

Bu çerçevede Öcalan’ın açıklamasında yer alan, demokratik toplum ihtiyacına da dikkat çekiliyor. “Kimliklere saygı, kendilerini özgürce ifade edip, demokratik anlamda örgütlenmeleri, her kesimin kendilerine  esas aldıkları sosyoekonomik ve siyasal yapılanmaları ancak demokratik toplum ve siyasal alanın mevcudiyetiyle mümkündür” ifadelerinin anlamı tartışılıyor. Demokrasi dışı arayışlara girilmemesine işaret  eden Öcalan’ın “Demokratik uzlaşma temel yöntemdir” beyanına dikkat çekiliyor.

Öcalan’ın merakla beklenen bu çağrısının bir yıla yakın bir süredir kapalı kapılar ardında sürdürülen temas ve toplantıların, pazarlıkların sonucu yapıldığı anlaşılıyor. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, DEM Partililerle tokalaşması ve 2024 Ekim’inde partisinin grup toplantısında yaptığı ve toplumda şaşkınlıkla karşılanan Öcalan’a yönelik çağrısının da bu sürecin bir parçası olduğu görülüyor. Öcalan’ın açıklaması, Bahçeli’nin iktidar tarafından da desteklenen çağrısına cevap niteliğinde.

Başta Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, ABD, Almanya ve uluslararası toplum tarafından olumlu karşılanan Öcalan’ın çağrısına ülkemiz siyaset dünyasından farklı tepkiler geldi. Çağrıyı olumlu ve umut verici bulanlar kadar, ihtiyatlı iyimserlik içinde olanlar veya gelişmeleri kaygıyla karşılayanlar da var.

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum,” Öcalan’ın açıklaması baştan beri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve Sayın Bahçeli’nin ifade ettiği devlet inisiyatifinin çizdiği çerçeveye ve içeriğe ulgun oldu” değerlendirmesinde bulundu. AKP Genel Başkanvekili Efkan Ala da, “Çağrının özü PKK’nın silah bırakıp kendini feshetmesidir. Biz de sonuca bakarız. Bu gerçekleşecek mi bakacağız Türkiye olarak” dedi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel ise, PKK’nın silah bırakması ve kendini feshetmesi çağrısının önemli olduğunu söyledi.. 

Önümüzdeki süreç son derece kritik. Öcalan’ın çağrısına terör örgütünün nasıl karşılayacağını, çağrıya uyup uymayacağını göreceğiz. Örgütün vereceği tepki, Öcalan ‘ın gelinen aşamada örgüt üzerindeki etkisini, gücünü gösterir nitelikte olacak.

Irak ve Suriye’deki Kürtlerin bu çağrıyı nasıl karşıladıkları da önemli. Irak Kürt Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı, Neçirvan Barzani, Öcalan’ın çağrısına destek verdi, “İş birliğine hazırız” dedi. Kürdistan Yurtseverler Birliği Başkanı Talabani de çağrıyı destekledi. Suriye’deki PYD Başkanı Salih Müslim ise, “Şimdi sıra Türkiye’de, onlar hangi adımı atacaklar. Önderlik nasıl tüm sorumluluğu üstleniyorlarsa, Türk devleti de sorumluluğu üstlenmelidir”dedi. ABD destekli SDG lideri Mazlum Abdi ise, Öcalan’ın çağrısının Suriye’deki Kürtlerle ilgili olmadığını, SDG’nin silah bırakmayacağını söyledi. 

Yanıtlanması beklenen önemli sorular var:

Terör örgütünün çağrıya uyup, silahları bıraktığını açıklaması halinde bunu kim denetleyecek? Kendisini feshetmesi halinde örgüt mensupları nereye gidecek? Suriye’deki YPG-PYD  saflarına mı, Kuzey Irak’ta Barzani’nin saflarına mı katılacak? Bir af mı gündeme gelecek mi? Cezaevindekİ PKK’lılarla ilgili infaz düzenlemesi gündeme gelecek mi? Dağdakilerin sivil hayata dönüşü nasıl sağlanacak? Kürtlerin kimlikleri ve DEM Partili belediyelerle ilgili hukuki güvenceler gündeme gelecek mi? 

Süreç içerisinde bu soruların yanıtları netliğe kavuşacak. Gelinen aşamada Ala’nın açıklamasından da görüleceği üzere, iktidarın ihtiyatlı iyimserlik içinde “bekle ve gör” siyaseti izlediği görülüyor. İktidarın önümüzdeki süreçte Öcalan’ın açıklaması doğrultusunda atılacak adımları bekleyerek bir durum değerlendirmesi yapacağı görülüyor.

Öte yandan, Öcalan’ın açıklamasında herhangi bir ön koşul bulunmamakla beraber, açıklamada yer alan “demokratik toplum ihtiyacı” vurgusu dikkat çekici. 10 Ocak’ta bu köşede yer alan “Ankara ihtiyatlı iyimser” başlıklı yazımda belirttiğim gibi, Türkiye’nin bu süreçten sağlıklı çıkabilmesi insan hakları, hukukun üstünlüğü ve demokrasi standardını yükseltmeyi içeren öneri, kanun teklifleri ve mevzuat değişiklikleri üzerinde çalışılabilir. Bu yönde atılacak adımlar güven artırıcı adımlar çerçevesinde değerlendirilebilir. Öcalan’ın çağrısı destekleyen uluslararası toplum içinden de bu konuda adım atması için Ankara’ya bazı telkinlerin yapılması beklenmeli. 

İktidarın, pazarlık karşılığında DEM Parti’ye bazı tavizler verebileceği, ancak demokrasi, hukukun üstünlüğü, ifade özgürlüğü vs. alanlarda açılıma gidemeyeceği de kamuoyunda seslendirilmekte. Açılım süreciyle hukuk ve ekonomi dahil ülkede her şeyin normale dönmesinin beklenemeyeceği belirtilmekte.

Bu sürecin Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı  adaylığına dönük üstü örtülü bir pazarlık aracı haline getirilmemesi muhalefet partilerinin önde gelen talepleri, uyarıları arasında. DEM Parti ise, sürecin böyle bir amaca hizmet etmediğini belirtiyor. 

Bölgemizdeki gelişmeler ve zaman siyasi iradenin cesaretle, samimiyetle, sağduyu ve aklıselimle konuya el atma zamanı. Tehditlerin ve fırsatların iç içe geçtiği bir dönemde, iç politik hesaplardan, beklentilerden uzak bağımsız, vizyoner bir yaklaşımla en üst düzeyde siyasi irade koyma zamanı. 

Erdoğan’ın eline tarihi bir fırsat geçmiştir. Öteden beri “bu sorunu çözerse ancak Erdoğan çözer” denir. Bu sözü artık şöyle de okuyabiliriz: “Bahçeli’nin desteği ile bu sorunu çözerse ancak Erdoğan çözer.”

Fotoğraf: İHA

İlgili yazı:

Ankara ihtiyatlı iyimser

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanGürsel Demirok
Takip et:
Emekli diplomat. 1945 yılında doğdu. Darüşşafaka Lisesi'ni 1964 yılında bitirdi. 1968 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu. 1969'da Dışişleri Bakanlığı'na girdi. Türkiye Daimi Temsilciliğinde görevli olduğu yıllarda (1974-1977) BM Genel Kurulu 4, Komite (Decolonisation Committee) Raportörlüğüne seçildi. Kuveyt”in, Irak tarafından işgal edildiği tarihlerde, Kuveyt Büyükelçiliğimiz Müsteşarı idi. 1993-1997 yılları arasında Mainz Başkonsolosu olarak görev yaptı. Bu görevde iken girişimlerde bulunarak Mustafa Kemal Atatürk’ün 1917’de Veliaht Vahdettin ile birlikte Almanya’ya yaptığı ziyaret anısına Türk heyetinin kaldığı görev bölgesindeki Bad Kreuznach Park Hotel‘de 23 Nisan 1997 de Atatürk Salonu açılmasını ve ziyaret anısına otelin girişine bir yazıt konulmasını sağladı. Açılış görkemli bir törenle gerçekleştirildi. Otel bugün Türklerin etkinlikler düzenledikleri bir mekâna dönüştü. 1997 yılında Dışişleri Bakanlığı müşaviri olarak atandı. Bakanlık müşaviri iken, Başbakanlık İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu Sekreterya Başkanı oldu. 57. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti döneminde hazırladığı ilerici insan hakları raporu AB Kopenhag Kriterlerinin karşılanmasına yönelik çalışmalarda referans belgesi olarak kullanıldı ve “Demirok Raporu “olarak anıldı. 2000-2004 yılları arasında Zürih Başkonsolosu olarak görev yaptı. Zürih Başkonsolosluğu binasında Park Hotel’deki Atatürk Salonuna benzer bir Atatürk Salonu açtı. Salonda Kurtuluş savaşı ve Cumhuriyetin kuruluş yıllarına ilişkin belge ve fotoğraflar yer almakta. Bu salonda da Türkleri buluşturan etkinlikler düzenlenmekte. Mainz ve Zürih‘te Başkonsolos iken vatandaşlarımızla birlikte olmaya, derneklerinin düzenledikleri etkinliklere katılmaya, çocuklarımızı okullarında ziyaret etmeğe, gençlerin sportif müsabakalarına katılmaya büyük önem verdi. 2004 yılında Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Yiğit Alpogan'ın başdanışmanı oldu, 2005 yılında MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanı olarak atandı ve bu görevindeyken 2010 yılında yaş haddinden emekliye ayrıldı. MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı'na atanmış ilk sivil görevlidir. Atatürk’ün Almanya gezisi ve Avrupa’daki Türkler üzerine kitapları var. Emekli olduktan sonra medyada köşe yazıları kaleme almaya başladı .
Önceki Makale Köleliğe ilk karşı çıkan Amişlerdi
Sonraki Makale Anadol’la kaçan tarihi fırsat…

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

Sağlık ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi

Gürsel Demirok
9 Mayıs 2025
Serbest Kürsü

Her şey hareket halinde

Metin Gülbay
6 Mayıs 2025
Serbest Kürsü

Yapay zekâ ve devletin gaspı…

Alper Eliçin
6 Mayıs 2025
Serbest Kürsü

Dışişleri’nin kuruluşu ve “Diplomatlar Günü”

Gürsel Demirok
5 Mayıs 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?