İstanbul’da Beşiktaş’a yolu düşenler vapur iskelesinin hemen yakınında bir türbe görürler.
Bu türbe 4 Temmuz 1546’da vefat eden Türk tarihinin en büyük denizcisi Barbaros Hayrettin Paşa’ya aittir. Öldüğüm zaman beni denizin sesini duyacağım bir yere gömünüz!” dediği için Beşiktaş’ta ki bu yere defnedilmiştir. Bu yıl ölümünün 477. yıl dönümüdür.
Üzerinden dört asrı aşkın süre geçmesine rağmen onun başarılarının Türk deniz tarihi ve Akdeniz tarihi üzerindeki etkileri hâlâ sıcaklığını korumaktadır. 1546 yılına ait Türk salnamelerinde bu olay “Denizin Padişahı öldü” şeklinde yer almaktadır. Aynı şekilde, Türk tarihçisi Hacı Halife de ölmez denizcinin Peygamber’e kavuştuğu 953 Hicri yılının, ebcet hesabı ile Deniz Padişahı öldü anlamını ifade ettiğini bildirmektedir. Hayrettin Paşa yaşamında bir hayli sene bilfiil deniz ticareti, 7 sene kadar şanlı bir korsanlık, 16 sene Cezayir’de hükümdarlık ve 13 sene de Osmanlı İmparatorluğunun en parlak devrinde o devre layık şekilde kaptanıderyalık yapmıştır.
Arkasında bıraktığı reisleri ve leventleri onu hiçbir zaman unutmadılar. Hayrettin Paşa’nın türbesi Osmanlı Donanmasının her sefere çıkışından önce ziyaret edildiği kutsal bir mekâna dönüştü. Donanma-yı Hümayun (Osmanlı Donanması), her sefere çıkışında, bütün toplarını kurusıkı ateşleyerek Beşiktaş’ta onun türbesi önünden gemi gemi, filo filo geçerek Marmara ve Akdeniz’e açıldı. Daha önce leventler, bölükler halinde gelip türbeyi ziyaret eder ve Fatiha okurlardı
Beşiktaş önünden ayrılan Donanma Sarayburnu’na gelince, bu dehşetli merasimi seyreden ve Alay Köşkünde bulunan padişahı da, ikinci defa toplarını ateşleyip selamlardı. Öyle ki, donanmanın bir kısmı Beşiktaş önlerinden geçerken, baştaki filolar Sarayburnu’na erişmiş bulunurdu. Bu surette Beşiktaş ve Sarayburnu’ndan aynı anda yükselen binlerce top sesi, Karadeniz’e kadar yayılırdı. Bu tüyleri diken diken eden bir merasimdi ki, tarifi kabil değildir. Merasimin inceliği, Osmanlı kanından gelmeyen bir ölüye, padişah ile aynı derecede saygı gösterilmesidir ki, peygamberler ve Mevlana gibi bir iki evliyayı kiram (evliya soyundan) hariç, Osmanlı Türkiye’sinde hiç kimse ölümünden sonra böyle bir mucize yaratmamıştır. Osmanlı Devleti’nin kaptan paşaları da, hilatlerini Barbaros’un Beşiktaş’taki türbesinde giyerlerdi, bu törende dua edilir ve fakir fukaraya yemek verilirdi.
Bu saygın denizcinin vasiyetnamesi de en az yaşamı kadar ilgi çekicidir. Hayrettin Paşa, bütün malı, mülkü ve parasının eğitime harcanmasını vasiyet etmiştir. Hayrettin Paşa’nın yalnız İstanbul içinde ve muhtelif yerlerde 15 adet irili ufaklı akarı vardı ki; bunların hepsini yalnız Beşiktaş meydanındaki 12 yatılı öğrencisi bulunacak medresesine gelir temin etmek üzere vakfetmiştir.
Hayrettin Paşa’nın İstanbul’daki akarları şunlardır:
Zeyrek yokuşunun üstünde erkek ve kadın için olmak üzere yeni iki çinili hamam
Zeyrek yokuşunun altında yan yana bir fırın ile bir değirmen
Unkapanı’nda Müderrisoğlu Mahallesinde birbirine bitişik üç ev
Balat kapısında Parmak Kapı isimli yerde birbirine bitişik üç ev
Karagümrük’te meyve ağaçları dolu bir bahçe içinde iki katlı büyük bir konak
Ayvan Saray kapısında Kıpti odaları denen on iki oda ve bir sofalı bina
Balık Pazarı’nda Halil Paşa Mahallesi’nde Yahudi Hane de denilen iki katlı bir han
Mahmutpaşa’da Boyacılar Sokağı’nda bahçe içinde büyük bir konak
Kadırga’da Altı Ocak Sokağı’nda birbirine bitişik altı dükkân
Balat’ta Kesme Kaya mevkiinde Yahudi Hane de denilen birbirine bitişik iki han
Galata’da Kürkçü Kapısı’nda kale duvarı yanında birbirine bitişik sekiz dükkân
Galata’da Yanıkkapı’da bir ev
Galata’da Yanıkkapı’da kilise bahçesi yanında bir ev
Beşiktaş’ta büyük bir konak
Beşiktaş’ta deniz kenarında kendi oturduğu büyük konak ve 25 bin kuruş nakit para
(Dr. Nejat Tarakçı, tasam.org)
Makalenin tamamını okumak için tıklayın