Yoga felsefesi üzerinden modern yaşama yönelik bir eleştiri yapan makalede şöyle deniyor:
“Aşkın olan mutlak olarak alınmazsa, o zaman insanlık, görkemli veya ilahi bir kolektif bilince geçemeyecektir. Sadece ekonomik, politik ve kişisel bencillik sarmalında kalacaktır. Önce alt doğamızı kontrol edebilmeyi öğrenip, yüksek doğamızı hayata geçirebilmeliyiz. Sonra bilim ve teknolojinin gücü elimize geçtiğinde, geçmişte açıkça olduğu gibi, alt düzey arzularımızı tatmin etmek için bitmek bilmeyen çabalarda bu güç bizi köleleştiremeyecektir.”
Bu makale zihnin ehlileştirilmesinin önemini vurgulayarak devam edip gidiyor.
Zihnin, sürekli olarak kişinin farkındalığına, akan dürtülerine göre hareket edip etmeme konusunda ayırt edici kararlar vermede daha yüksek bir işlevi vardır. Bu ayırt edici kapasite (Buddhi) öğrenilmez, ruhumuzun doğuştan gelen bir yönüdür ve gerçek doğamızı ortaya çıkarma kapasitesine sahiptir
Ancak modern yaşamda aşırı şımartılmış durumdayız. Maddi ve manevi doğamızın ihtiyacına yeterli olabilecek olanı gerçekten ayırt edebiliyor muyuz?
Kıyafetler, arabalar, evler, partiler, indirimli ürünler diye binlerce örneğini verebileceğimiz şımarıklık alanlarımıza bir de sosyal medya eklendi. Kolaylıkla şu sosyal ağdan arkadaş oldum veya arkadaşlıktan çıktım, sildim denilebiliyor. Bir telefonla ayağımıza gelen yemeklerimiz bile var.
Tüm bu şımartıldığımız durumlar zihnin ayırt etme kapasitesine zarar vererek ayrımcı tercihler yapma isteğini kontrolsüz bir biçimde arttırıyor. Ayırt edebilen zihin ayrımcılık yapan zihne dönüşüyor.
Bu durum iyiyi kötüden ayırabilmek konusunda zorluk çekmemize sebep olabiliyor. İçsel âlemimiz zarar görüyor.
Oysaki hem özümüzü hem dünyamızı koruyabilmemiz için iyi ayrım yapabilen bir zihin şarttır.
Geleneksel yoga psikolojisinin, insanların karanlık tarafına, yani gölge bilincine geniş bir tanınma imkânı sağladığı açıktır ve yoganın tüm kadim kaynakları bu gölge bilincimizi tanımlayarak aydınlanmaya giden yolda zihnin kontrolünün önemine sürekli vurgu yapar.
Bu sebeple yoga disiplini, zihnimizi, bilinç dışımızdaki kirletici tutkulardan ve bu tutkuların dikkat dağıtıcı huzursuzluklarından, bizi bir o yöne bir bu yöne çekip itmelerinden tamamen arındırabileceğimiz bilgiler ve yöntemler sunar.
Bu disiplin kişisel çabayla başarıldığında, egosal bilinç düzeyi aşılır çünkü ben ya da benim kavramı hakikat dışıdır. O aşkın alana adım atılabildiğinde ise geriye kalan tek şey insan doğasının nihai düzeyi, saf veya aşkın bilinçtir.
Yogaya göre, aşkın bilinç maddesel değildir. Yüksek kaliteli, yüksek enerjili ışıklı malzemeden oluşur. Tüm bencilliğin üstesinden gelindiği için ikilik, özne-nesne farkındalığı yoktur, yalnızca dolaysız sezgi ve esas sevgi vardır.
Ve sevgi bir duygu değil bir varoluştur.
Namaste…