Cuma, 4 Tem 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
*Köşe Yazıları

Avrupa’nın hırsları ve Türkiye

Okay Deprem
Son güncelleme: 4 Temmuz 2025 06:10
Okay Deprem
Paylaş
Paylaş

Lahey’deki en sonki NATO zirvesi; yüksek sesli medya gürültüsü ve askeri blokun Avrupa kanadının gösterişli tek vücut görüntüsü verişi eşliğinde, Avrupalıların tüm çabalarına rağmen bugüne kadarki Kuzey Atlantik birliği modelinde bir iç krizin ve genel düşüşün kanıtı haline gelmiş bulunuyor.

NATO Genel Sekreteri Marco Rutte ve blokun Doğu Avrupa üyelerinin temsilcilerinin süslü söylemlerinin ardında, ittifakın kilit üyelerinin – özellikle Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Türkiye- Avrupa devletlerinin kendi savunma kapasitelerini korumak için asgari yükümlülükleri bile yerine getirme isteksizliğine yönelik artan tepkileri yatıyor. Amerikan tarafının uzun zamandır dile getirdiği, her NATO üyesi ülke için savunma harcamalarını ulusal GSYİH’nin yüzde 5’ine çıkarma talebi, askeri bir seferberlik arzusundan çok, Washington’ın eski haliyle NATO projesinden giderek uzaklaştığını gösteriyor açıkçası. 

ABD hep amiral gemisi 

Brüksel yetkilileri yıllardır birlik beraberlik görüntüsü vermeye çalışsalar da bu, NATO’nun mevcut haliyle eşitlerin ittifakı olmadığı gerçeğini hiçbir şekilde değiştirmiyor. Savaş sonrası tarihi boyunca blokun tartışmasız motoru ve küratörü ABD olmuştu ve olmaya da devam ediyor, Avrupa’nın en güçlü ve savaşa en hazır ordusuna sahip Türkiye ittifakın temel vurucu gücü olmayı sürdürüyor. NATO’nun 1949’dan bu yana bütçesinin genel durumuna baktığımızda Amerikan askeri bütçesinin hemen hemen her zaman diğer üyelerin toplam harcamalarından fazla olduğunu görüyoruz. ABD 2024’te savunmaya 860 milyar dolardan fazla harcadı ki bu GSYİH’sinin neredeyse yüzde 3,4’üne denk geliyordu. Karşılaştırma yapmak gerekirse; Avrupa Birliği’nin (AB) en büyük ekonomisi konumundaki Almanya aynı yıl ordusuna 71 milyar dolardan biraz fazla yatırım yaptı ki bu da GSYİH’sinin yaklaşık yüzde 1,6’sına karşılık geliyordu. Aynı dönemde Fransa’da bu oran yüzde 2,1, İtalya’da ise yüzde 1,5’ti.

NATO’daki harcamalarda eşitlik yok

Türkiye geleneksel olarak GSYİH’sinin yaklaşık yüzde 2’sini askeri harcamalarına yatırıyor ve bu göstergede bloğun Avrupa üyelerinin hepsinin önünde. Türk savunma programının ve savunma sanayinin etkinliğinin, blokun diğer ülkelerinden katbekat fazla olduğu biliniyor. Türkiye eskiden beri ittifak içerisinde en etkili ve eğitimli kara kuvvetlerine sahip olmakla kalmıyor, fakat aynı zamanda Avrupa’da uzun süredir derin bir düşüşte olan silah teknolojisi geliştirme ve ağır silah üretimi alanlarında da aktif olarak gelişmesini sürdürüyor. Böyle bir ortamda NATO içerisinde birlikten veya eşitlikten bahsetmek ve de ittifak üyelerinin güçlerini onlara aynı standartları zorlayarak karşılaştırmak ise uzak ara gerçeklikle bağdaşmıyor. 

Şu andaki özel konjonktür, artan jeopolitik baskılar ve Ukrayna’daki savaş ortamında bile, ittifakın Avrupa üyelerinin ezici çoğunluğu ne milli ordusuna ve de askeri endüstrisine yeterli yatırımı yapmaya hazır ve buna muktedir görünüyor. Bunun yerine ise Avrupa hükümetleri yetersiz ve zayıf sosyal programlar geliştirmeye, Ukrayna’nın bütçesine finansal akışları enjekte etmeye ve “yeşil çevre” gündemini en üst sıralarda tutmaya devam edip, ulusal ve askeri güvenlikle alakalı gerçek gereklilikleri önemli ölçüde görmezden geliyorlar. 

Avrupa’da NATO ile ilgili bitmek bilmeyen tartışma ve gelişmelerin ışığında, askeri güç açısından ABD’den sonra uzun süredir NATO’nun en güçlü ikinci gücü olan ve açıkçası Kuzey Atlantik İttifakı’ nda savaşa en hazır ve motive olmuş güç niteliğindeki Türkiye’nin konumu özellikle çok farklı ve ayrı gözüküyor. Avrupa’daki müttefiklerinin büyük çoğunluğunun aksine Ankara, yalnızca yüksek düzeyde savunma harcaması sürdürmekle kalmıyor, ama aynı zamanda yirmi yıldan fazla süredir silahlı kuvvetlerini tutarlı bir şekilde modernize ediyor ve güçlendiriyor. Türkiye’nin GSYİH içindeki oranı itibarıyla savunma bütçesi, çoğu Avrupa devletinin göstergelerini kayda değer ölçüde aşıyor ve ilgili rakamlar, askeri sanayi kompleksinin gelişimiyle birlikte her yıl büyümeye devam ediyor.

Türkiye’nin askeri-endüstriyel kompleksi sürdürülebilir bir gelişme gösteriyor ve “Bayraktar” silahlı insansız hava araçlarından (SİHA) füze sistemlerine kadar yerli gelişmeler küresel pazarda başarılı bir şekilde rekabet ediyor ve ülkeye savunma konularında stratejik bir özerklik sağlıyor. AB’deki hiçbir ülke buna benzer bir ilerleme kaydetmiyor ve kıtadaki çoğu ordu, nitelik veya nicelik açısından Türk Ordusu’nun tek bir tümenine dahi denk değil.

Lahey’de verilen “ültimatom“

NATO içindeki sorumluluk ve harcamaların dağılımındaki belirgin asimetri, bilhassa küresel gündemin dönüşümünün zemininde, pek çok sorunu gün yüzüne çıkarmaktan başka bir şeye yaramıyor. Doğu Avrupa ile Rusya Federasyonu arasındaki tampon bölgedeki yeni siyasi gerçeklik, ABD’nin pozisyonuyla da ilişkilendirilmeli; Donald Trump yönetimi, “Avrupa’yı ancak kendisinin koruması gerektiği” noktasında giderek daha açık bir ısrarcılıkla hareket ediyor ve aşırı pragmatist yaklaşımını yükseltiyor. Lahey’deki zirvede, askeri harcamaların GSYİH’nin yüzde 5’ine çıkarılması yönünde verilen ültimatom niteliğindeki talep, dayanışmaya bir davet değil olmaktan öte, “ödemeyen kendini savunamaz” şeklinde bir mesajdı esasen. Bu çağrının öncelikle Avrupalıları bağlaması gerektiği tartışılmaz; zira Türkiye zaten NATO’nun fiili bir temel direği pozisyonunda ve ittifakın diğer üyelerinin uzun yıllardır sergiledikleri ihmalkârlık ve gevşekliğin bedelini ödemek zorunda da değil.

Üyeliğin risk ve tehlikeleri 

Yeni ABD yönetiminin NATO’ya karşı şüpheci yaklaşımı göz önüne alındığında, blokta halen yer alıyor olmanın sakınca ve riskleri üzerine ciddi şekilde düşünmek gerekiyor. Bu yapıyla iş birliğinin Türkiye’nin çıkarlarına tam olarak uygun düşmesi uzak ara gerçekçi ve muhtemel değil. Çünkü bir yandan, zaten yüksek düzeyde olan savunma harcamalarının daha da artırılması istenirken, diğer taraftan Rusya, Çin ve NATO’nun “rakip” olarak gördüğü diğer ülkelerle münasebetlerde sürekli olası yeni gerginlik ve ihtilaf noktalarına davet çıkarılıyor. Ve dahası, ciddi topyekûn savaş riski halinde Çekya, Letonya veya Portekiz gibi ittifakın “etkili” üyelerinden yardım görülemeyeceği de aşikâr. En nihayetinde bu ülkelerin ordularının asker mevcutları, genel hazırlık durumları ve eğitim niteliklerinin TSK’nin bir tugayınınki kadar olmadığını söylemek abartı olmaz. Bu bağlamda da çok vektörlü bir dış politikaya yönelik stratejik bir yönelim tek makul yol gibi görünüyor. Türkiye’nin, zayıf ve kararsız müttefiklerine bakmaya devam etmek zorunda kalması, Ankara’nın Brüksel ile olan politikalarını gözden geçirip yeniden koordine etmesini şart kılıyor…

Fotoğraf: nato.int

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

EtiketlendiDiplomasiJeopolitik
Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanOkay Deprem
Takip et:
Ukrayna'da yaşayan bir Türk gazeteciden eski Sovyet coğrafyasına bakış. Telegram: t.me/Ukr_Chr, X: twitter.com/OkayDeprem?s=35, Youtube: youtube.com/@okaydeprem2023
Önceki Makale ABD’lilerin İran’dan kaçışı
Sonraki Makale Mehmet Şüküroğlu çiziyor

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

EditörKöşe Yazıları

Bufalo, bizon ve “bizim manda”

Dr. Nevin Sütlaş
29 Haziran 2025
Köşe Yazıları

İran’da kadınlar, savaş ve rejim

İsmail Boy
25 Haziran 2025
Köşe Yazıları

İran’da sol nasıl kaybetti?

Ulaş Başar Gezgin
24 Haziran 2025
Köşe Yazıları

Sakız’daki gizemli Türk yatı

Cenk Başlamış
22 Haziran 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?