Aşırı sağ, radikal sağ veyahut ırkçılığa alan tanıyabilen oluşumlar olarak adlandırılan politik ve toplumsal hareketlerin kökeni ulus–devlet organizasyonun oturması ve milliyetçiliğin geçirdiği evrelerin bir sonucu olarak ortaya çıktığı söylenilebilir.
Aşırı sağ kavramı, genel hatları ile aşırı milliyetçi, yabancı düşmanı, kökten dinci görüşlere sahip kişileri, grupları veyahut siyasi partileri tanımlamak adına kullanılmaktadır (Carlisle, 2005, s.693). Aşırı sağ her ne kadar tanımı gereği ilk olarak ırkçılıkla özdeşleştirilse de; bu oluşumları yalnızca ırkçılıktan ibaret saymak anakronizmden ibaret kalacaktır. Aşırı sağ hareketler, özellikle Avrupa özelinde incelediğimizde, içerisinde kimi zaman piyasa karşıtlığı kimi zaman ise piyasa savunuculuğuna sahip, sistem düşmanlığı, anti- semitizm (Yahudi düşmanlığı), İslamofobi, yabancı düşmanlığı, demokrasi karşıtlığı, Avrupa şüpheciliği, göçmen karşıtlığı gibi pek çok unsuru da beraberinde barındırabilen hareketlerdir. Bu değerlendirme yapılırken, aşırı sağ oluşumların her ülkede kendine özgü dinamikler barındırdığı ve mevcut sosyopolitik konjonktürün gerekliliklerine göre şekil aldığı unutulmamalıdır.
Bu makalede temel olarak aşırı sağın Avrupa’daki yükselişi çeşitli ülke dinamiklerince incelenecek, aşırı sağın yükselişi demokrasi-popülizm dengesinde açıklanacaktır. İtalya örneği üzerinden Avrupa’nın yaşadığı ideolojik transformasyon ve popülizm, aşırı sağın yükselişi anlamlandırılmaya çalışılacaktır.
Aşırı sağ partilerin Avrupa özelinde son yıllarda artışta olduğu gözlemlenmektedir. Aşırı sağın uzun tarihsel süreçlerden beri politik arenada yer bulabilmesi bunun bir fenomen değil süreç olduğunun kanıtıdır.
Aşırı sağ partiler, yapısı gereği her ne kadar iktidara gelemeseler de bulundukları ülkelerin kamu politikalarını ve politika üretim tarzlarını şekillendirebilmektedirler. Bu nedenle aşırı sağ oluşum ve partiler incelenirken yalnızca iktidarı elde etme dengesinde değil genel siyasete olan etkileri referans alınacaktır.
Tarihsel perspektifte ele aldığımızda, içinde bulunduğumuz son demokratik yüzyılda aşırı sağ oluşumların çeşitli ortamlarda yükseldiğini ve birtakım kırılma noktalarında düşüş yaşadığını gözlemlemek mümkündür. Avrupa özelinde aşırı sağ grupların genel olarak yabancı karşıtlığı ve aşırı milliyetçilikle özdeşleştiği düşünülse de bazı aşırı sağ partilerin kültürel solun getirdiği eşcinsellik ve feminizm gibi değerlere karşı çıkabildiği görülmektedir.
Ekonomik olarak bazı aşırı sağ partilerin özelleştirmeci, bazılarınınsa devletçi olduğundan bahsetmek mümkündür. Aynı zamanda, birçok aşırı sağ parti bulundukları ülkelerin toprak bütünlüğünü savunsa da İtalya’nın kuzeyinin ayrı özerk bir yapıya kavuşmasını isteyen Kuzey Ligi ve Belçika’daki Flaman bölgesinin aykırılığını savunan Flaman Bloğu örneklerinde olduğu gibi ayrılıkçı aşırı sağ partilerden de bahsetmek mümkündür. (Celep, 2008)
Batuhan Köroğlu (tasam.org)
Makalenin tamamı için tıklayın