Perşembe, 26 Haz 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

Ateşin mitolojik ve etimolojik kökeni

Halil Ocaklı
Son güncelleme: 20 Nisan 2025 18:52
Halil Ocaklı
Paylaş
Paylaş

Erken toplumlar, yarattıkları mitler yardımıyla doğal veya sosyal olguları açıklamaya çalışıyorlardı.

Mitlerde genelde yaşamın oluşumu, ölüm ve ahiret gibi temel bilinmeyenler ele alınıyordu. Zamanla mitler, gerçek olaylarla ilişkilendirilen bir dizi doğaüstü ilahi varlık veya olayları betimleyen karmaşık mitolojilere dönüştü. Karmaşıklıkta şampiyon herhalde Yunan mitolojisidir. Öyle bir mitoloji ki ne ararsanız var: Tanrılar, yarı tanrılar, ölümlüler ve aralarındaki savaşlar, aşklar, aldatmalar, kıskançlıklar. Bu nasıl bir kolektif hayal gücü ki, kimin eli kimin cebinde belli değil!

Ancak bu karmaşık yapı içinde doğrudan ateşle ilişkilendirilen Prometheus adlı bir titan karakterin özel bir yeri vardı. İnsana duyduğu büyük sevgi nedeniyle Prometheus, Olimpos tanrılarının güçlü ve zalim şefi Zeus (manşet görseli) ile sık sık sorun yaşıyordu. Zeus, insanın yaratılışında ona önemli görevler verse de aslında Prometheus’u bir türlü sevmemişti.

Bir gün Prometheus, hem tanrılardan öç almak hem de dünyayı aydınlığa kavuşturmak amacıyla Olimpos Dağı’ndan ateşi çalar ve çamurdan yarattığı insanlara armağan eder. Zeus, ateşin sırrının çalınmasına ve insanların bu vesileyle demircilik yapmayı öğrenmesine çok sinirlenerek onu cezalandırır.

Prometheus Kafkasya’da kayalıklar üzerindeki bir ağaca zincirlenir. Gündüzleri gelen bir kartal karaciğerinin yarısını yer ama ciğer gece yenilenir, eski biçimine kavuşur. Fakat kahraman Prometheus bundan asla yakınmadı, yılmadı, çünkü insanlar onun getirdiği ateş sayesinde karanlıktan kurtulmuş, uygarlaşmaya başlamıştı bile. Prometheus’un adı “geleceği gören”, kardeşi olan Epimetheus’un adı ise “geçmişi gören” anlamına geliyordu.

Milattan önce (MÖ) 530-475 yılları arasında Efes’te yaşayan ve hermetik öğretilerden etkilendiği anlaşılan hemşerimiz Heraklit, evrendeki birincil maddenin (arkhe’nin) ateş olduğunu savunmuştur. Ona göre özdek ateşten türemiştir ve ancak ateş var olduğu sürece evren de var olacaktır.

Ateş hakkında bilinen yazılı en eski kayıt, İndus Vadisi’nde MÖ 16. yüzyılda yazılan Rig Veda kitabında bulunur. Burada ortaya konan ateş ve yaratılış ilişkisinin o dönem için oldukça ilerici bir kavrayışla yazıya dökülmüş olması dikkat çekicidir. Rig Veda’da şöyle yazar:

“Başlangıçta ne yokluk ne de varlık yoktu, yalnızca bilinç vardı. Evrenin özündeki bu güç, ısının gücüyle devinim kazandı. Tüm nitelikler ve karşıtlıklar ondan sonra belirdi. Hint mitolojisinde evrene ısı ve ışık veren, ­tüm değişim ve dönüşümler için gereken enerjiyi sağlayan tanrı Agni, esasen ateşin kendisidir.”

Çeşitli kültürlerde ateşin ve güneşin tanrılaştırıldığı anlatılara sıkça rastlanır. Ateş tanrısı Sümer mitolojisinde Gibil, Akad ve Babil kayıtlarında Gerra olarak geçer. Erken dönem İran inancı olan Zerdüşt dininde ibadet yerlerine ateş tapınağı anlamına gelen “Ataskada” adı verilirdi.

Japon mitolojisinde “Hi no kami” adında bir güneş/ateş tanrısı vardı. Annesi İzanami, onu doğururken yanarak öldü. Slavlarda ateşin ve demircilerin koruyucu tanrısı Svarog, Slav mitolojisinin yıldız tanrılarından biriydi.

Erken German toplumlarında bebeği kötü ruhlardan korumak amacıyla doğum sırasında odada ateş yakılırdı. Bazı toplumların folklorunda ateşin büyülü özellikleri bulunduğuna inanılırdı. Örneğin Bizans ve Balkan geleneklerinde ateşin hastalıkları, istenmeyen olumsuzlukları ve kötü ruhları kovduğu inancı yaygındı

Pers mitolojisinde Simurg (Zümrüdü Anka) olarak bilinen ateş saçan kuş, öldükten sonra küllerinden yeniden doğabiliyordu. Bu mitolojik kuş Yunan mitolojisine Feniks olarak geçti. Aslında yanmış bir malzeme başlangıçtaki orijinal biçim ve rengine asla geri dönemez. Dönemez çünkü yeterli ısı, yakıt ve oksijenin bir araya gelmesiyle oluşan kimyasal reaksiyon sonucunda moleküler yapı başkalaşır.

Diğer bazı mitolojiler ve ezoterik öğretiler gibi Altay mitolojisi de ateş mitleri açısından zengindir. Tanrı Ülgen (Bayülgen) ateşi Türk halklarına vererek kutsal sayıp saygı göstermelerini ister. Söylenceler, eski Türklerin Ulu Od denen yerde elinde meşalesiyle yaşayan Alaz adında bir ateş tanrısı olduğuna inandıklarını göstermekte. Ateş tanrısına Od Ata, Yalkın Han ve Odhan gibi başka adları da vardı.

Bununla birlikte, Türkçedeki ateş kelimesi Türkçe olmayıp, eski-orta Farsçadan “ātar” sözünden ātar > ātas > ātaş > ateş şeklinde bir ödünçlemedir. Ayrıca ātar > ādar > āzar > āzer dönüşümü ile Azerbaycan adına da kök vermiştir. Azerbaycan, ateş anlamındaki Azer ile koruyucu anlamındaki Baygan sözcüklerinin birleşiminden oluşmaktadır. Azerbaycan coğrafyasında yüzeye yakın noktalarda doğal gaz oksijenle temas ettiğinde yanmaya başlar. Bu yüzden insanlar buraya ‘sönmeyen ateş toprakları’ demiştir.

Antalya’nın Kemer ilçesinde bulunan Çıralı’da yüzeye çıkan gazın yandığı yere de eskiden kutsallık yüklenmişti. Likya mitolojisinde aslan, keçi, yılan karışımı olan ve ateş püsküren canavar Khimera’nın orada yaşadığına inanılırdı. Kemer adı bu fantastik varlık Khimera’dan geliyor olabilir.

Eski Asya Türkçesinde ateş için “ot” (od) kelimesi kullanılırdı. Nostratik bakış açısıyla, Proto-Hint Avrupa dilinde bulunan ortak kök söz hoita olabilir. Buna göre, hoita > İngilizce hoit (hot), Almanca heit (heiss) ve Farsça atar sözcüklerinin Altayca ot ve Japonca atsui ile olası tarihsel bağlantısı incelemeye değer görünüyor. Güney Doğu Afrika’da konuşulan Chewa dilinde sıcak anlamına gelen otentha kelimesinin de ot- hecesiyle başlaması ilginçtir.

Türkçede ateşin yakıldığı yer anlamında ot > od ile yak- sözlerinin bileşimi sonucu “odyak” olur ki, zamanla söylenişi “Ocak” biçimine yuvarlanmıştır. İçinde ocak yakılan, yemek pişirilen sıcak yuva anlamında aile ocağı, baba ocağı, asker ocağı ya da ticari anlamda ocak başı denmesi rastlantı değildir.

Ateşin arındırıcı özelliği nedeniyle ilaç üreten kişiye (soyadımdaki gibi) “ocaklı” denirdi. Ocak ve iyileştirme ilişkisi bağlamında anlamın genişlemesiyle ‘sağlık ocağı’ sözü günümüze ulaşmış olabilir. Bu nedenle eski dönemden kalma bir alışkanlık olarak, kilisede mum yakılıyor ya da nevruzda ateş üzerinden atlanıyor olsa gerek

Ateş sayesinde yapılan teknik buluşlar, insanlığın uygarlaşma yolculuğuna ışık tutmuştur. Ancak aynı buluşlar bazen tam tersi sonuçlar yaratmıştır. İkili doğası olan ateş, bir yandan arındırıcı ve koruyucu iken, diğer yandan yıkıcı, yok edici bir silaha dönüşebilir. Temmuz 1993’te Sivas Madımak Otel’inde 35 kişinin yakılması, ateşin yakıcı bir silaha dönüşebileceğini unutturmayacak bir barbarlık örneğidir.

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanHalil Ocaklı
Takip et:
Bayburt'un Sisne köyünde doğdu (1964). Almanya'da gurbetçi bir çocuk olarak büyüdü ve burada Yunan-Roma tarihi okudu. California Berkeley Üniversitesi'nde Proto-Altayca ve Japonca ilişkileri üzerine çalıştı. Bu süreçte Japonya'da Kyushu Üniversitesi'nde bir sömestr geçirdi. Çalışma alanı: Diyakronik (Artsüremli) Proto-Dil Tipolojisi. Türkiye ve ABD'de profesyonel turist rehberliği ve çevirmenlik yaptı, 50'den fazla ülke gezdi. Rodos'ta otel işletmeciliği yaptı. Hindistan'da çeşitli eğitimler aldı. Rusya'da Tver Devlet Üniversitesi'nde çalışırken Olga ile evlendi. Kadim Vedanta felsefesine derin bir ilgi duyuyor. Aksiyon dolu 35 yılın ardından, şimdi Bergamo (İtalya) ve Antalya'nın sade sakinlerinden biri olmaya çalışıyor.
Önceki Makale Türkiye’de mutsuzluğun 5 kaynağı
Sonraki Makale Efsane spiker Aytaç Kardüz hayatını kaybetti

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

*Serbest Kürsü

Siyasette kirli işler, ilişkiler…

Gürsel Demirok
26 Haziran 2025
EditörSerbest Kürsü

Türkiye’nin sürdürülebilir büyüme potansiyeli

Yıldırım Aktuğan
23 Haziran 2025
Serbest Kürsü

“Kirli işler” ve “kirli ilişkiler…”

Gürsel Demirok
23 Haziran 2025
Serbest Kürsü

Dırdır mı dediniz?

Dr. Nil Gönce
22 Haziran 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?