İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığına aday olacağı belli olduktan sonra ona beşinci kez seçimi kaybetmekten korkan AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın ilkin onun üniversite diplomasını iptal ettirip sonra da tutuklatmasına varan süreci tüm Türkiye gözleri faltaşı gibi açılmış bir durumda izledi.
Erdoğan’ın bu yaptığına o kadar büyük bir öfke duyuldu ki milyonlarca kişi sokağa çıktı hatta ilkin temkinli davranan CHP’yi de sokağa çıkmak zorunda bıraktı. Sokağa ilk çıkanların gençler olması bir Türkiye klasiğidir, özgün bir durum yok. Hatırlayın 1968’de, 1974’te, Gezi’de ve şimdi de sokağa ilk çıkanlar hep gençler oldu.
Yüz binlerce kişinin katıldığı meydan ve sokak eylemlerinde binlerce kişi gözaltına alınıp yüzlerce kişi tutuklandı, on binlerce kişi polis dayağından geçirildi, biber gazına maruz bırakıldı, polis üniversite gençlerini vahşice dövdü. Birçok ilçe belediyesinin başkanı gözaltına alındı, bazılarına kayyım atandı. Ayrıca belediyelerde çalışan birçok kişi için de hukuki işlem başlatıldı. Hukuki dediğime bakmayın uyduruk gerekçelerle onları da işten atmak için yapılan yasadışı işlemlerdi bunlar.
CHP’li seçmene İYİP ve Zafer Partililer destek verdi. Bunun pek de iyi olmadığı şimdi belli oluyor. Gazeteci Baransel Ağca X hesabından yaptığı paylaşımda şunları yazdı:
“(ZP’liler) polisle karşı karşıya gelindiğinde polisi sahiplenen sloganlar atıyor, müdahale başlayınca araziler. Öğrenciler basın açıklaması yapıp taleplerini okurken en öne gelip andımızı okuyorlar. Politik slogan duydu mu ‘Ne mutlu Türküm diyene’ ile kesiyorlar. Üstelik gözaltı ve tutuklamalarda bir tanesinin bile adı geçmiyor. Eylemleri örgütleyen ne kadar solcu öğrenci varsa ya şafak baskını ile alındı ya da aranıyor. Devlet resmen bunların kitleyi pasifize ve apolitize etmesine izin veriyor. Eylemlerin başından beri ‘Apo posterlerine izin vermiyoruz’ diye geziyorlar. Eylemlerin başından bu yana tek bir Apo posteri açıldığına dair en ufak foto veya video yok. Hikaye anlatıp geçiyorlar”.
Artık siz karar verin Özgür Özel’in “milliyetçi demokrat” diye övdüğü bu başıbozuk takımının demokrat olup olmadığına ve CHP’ye ve CHP’lilere ama en çok da üniversite gençlerine zarar verip vermediğine. CHP aslında büyük bir yanlışla ülkenin en azılı iki aşırı sağ partisini müttefik yaptı kendisine. İYİP’te pek genç yok ama Zafer Partisi neredeyse gençlerden oluşuyor ve bunların Hitler’in gençlik örgütü Hitlerjugend’den farkları yok.
Buraya kadar anlattıklarımı romanın giriş kısmı olarak kabul edin. Şu anda gelişme aşamasındayız. Sokaklardaki eylemlerin kesileceğine ilişkin hiçbir somut veri yok elde. Hatta CHP’li yöneticilere bakılırsa tüm Türkiye’ye yayılarak sürdüreceklermiş eylemleri. Çağlayan’da yapılan gösteriden İstanbul’un Anadolu yakasındaki Maltepe’de Cumartesi günü toplanmak üzere sözleşip ayrıldı göstericiler.
Romanı biraz ilerletelim.
Gelişmeler bu düzeyde sürerse neler olabilir?
Erdoğan’ın diplomanın iptali kararını aldırırken arkasından böyle büyük bir tepki geleceğini beklemediğini savlıyor bazı yorumcular. Gerçekten bunu düşünmemiş olabilir mi? Eğer öyleyse 26 Mart’taki grup konuşmasında “henüz heybede duran büyük turplar ortaya dökülmedi” der miydi?
Erdoğan her şeyi ince ince düşünüp bu kararları aldı ve her ne olursa olsun sonuçlarına katlanmayı da göze aldıysa bundan sonra ne yapacak? Birçok seçenek var. CHP’nin son kurultayını iptal ettirip partiye kayyım atamak örneğin bu seçeneklerden bir tanesi.
Erdoğan CHP’yi santim santim kırparak ortada soruşturma açmadığı belediye başkanı ve parti yöneticisi bırakmayabilir. O zaman CHP bir süre sonra 2024’teki seçimlerde kazandığı belediye başkanlarının çoğunu kaybedebilir. Zaten İstanbul, İzmir ve Ankara’yı çalışamaz hale getirse veya başkanlarını “yolsuzluk suçlamasıyla” görevden alsa yeterli. CHP buna karşı ne yapmayı planlıyor bilmiyoruz çünkü açıkladıkları hiçbir eylem planı yok. En son imza kampanyası açacaklarını öğrendik. Yani buna “eylem” diyorlar. 15 milyondan fazla insan zaten sandığa gidip “benim adayım İmamoğlu” dedi. Otuz milyon imza toplansa ne olacak ki? CHP’nin böyle romantik eylemlerden vazgeçip sonuç alıcı eylemler yapması daha akılcı değil mi?
Bir de şu var: Yüz binler katılsa da CHP gösterileriyle nereye varılabilir? Çünkü toplan toplan bağır çağır nereye kadar? Avrupa’dan ve ABD’den çıt çıkmadığı gibi Trump Türkiye’den iyi haberler aldığını söyledi. Bu iyi haberin ne olduğunu bilemiyoruz. “Erdoğan diktatörlüğünü ilan ediyor ne iyi” mi demek bu, yoksa başka bir konuda anlaştılar da onu mu kastediyor bilinmiyor.
Erdoğan 2015’teki haziran-kasım sürecini bir başka biçimde Türkiye’ye tekrar yaşatabilir. Aynısı değil tabii ama öyle şeyler yaşatır ki millet korkudan vazgeçer her şeyden. Zaten sosyal medyada “Reis izin ver biz de çıkalım sokağa” diyen diyene. Bahçeli’nin yokluğunda MHP’nin gençlik örgütü olarak bilinen Ülkü Ocakları’nın kitlelerin üzerine salınmasını ve yapacaklarını bir düşünün. O zaman OHAL ilanı ve 2028 seçimi falan hikaye olur, her şeyin askıya alınması gündeme gelir. Erdoğan böylece ölene kadar başta kalabilir. Zaten ABD ve AB ülkelerinde Türkiye’de seçimle iktidarın değişmeyeceğine o kadar büyük bir inanç var ki!..
Bir parantez açayım.
İktidarın oyu küçük yetkisi büyük ortağı MHP’nin lideri Devlet Bahçeli’den iki aydır tek bir görüntü alınamadı. Kendisi bazı açıklamalar yapıyor, yine muhalefete verip veriştiriyor ama bu açıklamaların onun olup olmadığı bilinmiyor. “Entübe edildi” söylentisini MHP şiddetle yalanladı. Medya ombudsmanı Faruk Bildirici “Katoliklerin ruhani lideri Papa Francis’in bile hastanedeyken fotoğrafı yayımlandı ama Bahçeli’den bir fotoğraf bile yok” diye yazdı kendi bloğunda.
Bu konu önemli. Çünkü Bahçeli gerçekten bırakın açıklama yapmayı, konuşamayacak kadar bilinçli bile değilse Erdoğan yeni bir tiyatro seyrettiriyor halka demektir. Açıklamaları Bahçeli yapmıyorsa kim yapıyor, daha doğrusu yazıyor? Bahçeli’nin ağzından onun haberi bile olmadan bir şeyler açıklanıyorsa buna en başta MHP’lilerin karşı çıkması gerekir ama Bahçeli’nin yaşayıp yaşamadığı onların umurlarında bile değil gibi görünüyor. Bahçeli’nin olmadığı bir siyasi denklemi ayrıca tartışmak gerekecek. Ama bu konuda yeterli bilgim olmadığı için burada kesiyorum.
Son olarak…
CHP farkında mı bilmiyorum ama elinde turpun en büyüğü var. Parti yönetimi bir karar alarak “Ekrem İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı adayımız olarak seçimlere katılması engellenirse yapılacak hiçbir seçim sonucunu meşru saymayacağımızı şimdiden tüm dünyaya duyuruyoruz” derse ne olur???
Erdoğan’ın attığı adımlar dönüşü olmayan adımlar. Bundan sonra atacağı her geri adım, bırakın geri adımı her duraklama onu zayıf gösterecektir. Öte yandan, her şeyde proaktif davranarak iplerin elinde olmasından hoşlanan bir siyasetçi olduğunu da biliyoruz. Yani muhalefetin daha düşünmesine bile fırsat vermeden başına yeni belalar açabilir. Ama CHP böyle bir karar alırsa Erdoğan’ı açığa düşürebilir yani inisiyatifi elinden çekip alabilir. Erdoğan’ı çok zor duruma sokabilir.
Görüldüğü gibi ucu açık bir döneme girdik. Seçenekler uzayıp gidiyor ve hangisinin ne oranda gerçekleşeceği belli değil. Belki de hiç düşünmediğimiz, aklımıza bile gelmeyen bir biçime evrilecek süreçlerle karşı karşıya kalacağız.
Dedim ya burası Türkiye… burada her şey olabilir.
Herkese keyifli günler.
Fotoğraf: chp.org.tr