Bugün yalnızca bir takvim günü değil; bugün şefkatin, emeğin ve varoluşun en kadim biçimlerinden biri olan anneliği yeniden düşünme günü.
Kutlamadan önce durmak, düşünmek ve bir gerçeği söylemek gerek:
Bugün, market raflarına yığılmış pembe şekerliklerden, “indirimli anneler günü” kampanyalarından ibaret olamaz.
Anneliği bir reklam temasına indirgemek, evrenin en yüce emeklerinden birini sıradanlaştırmak olur.
Çünkü biz biliyoruz:
Annelik, doğurmakla sınırlı değildir. Annelik, şefkatle, dirençle, emekle, yürekle var olur.
Ve unutmayalım:
Annelik yalnızca biyolojik bir gerçeklik değil, sosyal bir roldür.
Bu yüzden bugün, anne olmayanları ya da olamayanları dışlamıyoruz.
Onlar da nice hayatlara annelik etmiş, nice yüreğe yuva olmuşlardır.
Bugün onların da günü.
Hepimiz tek bir kadından doğarız ama hayat bize birçok anne verir:
Öğretmen anneler, teyze anneler, bağışçı anneler, hayat yolumuzda karşıdan karşıya geçerken elini uzatan isimsiz anneler…
Ve bazıları da tıpkı benim annem gibi, bu hayatta bir erkeğin omzuna yaslanmadan, hor görülüp dışlanarak, dimdik ayakta durup iki çocuk büyütür; kendi bir avukat, bir hukuk profesörü olabilecekken, ataerki engeline takılsa da yine de azmeder çocuğunu profesör yapar.
Bu yüzden bugün, sadece bir “anneler günü” değildir.
Bugün, ezilmiş kadınların, görmezden gelinmiş hayatların, unutturulmuş kahramanlıkların günüdür.
Bugün, kadın olmanın bedelini ağır ödeyen tüm annelerin adını haykırma günüdür.
Ve bu gün benim için, Darüşşafaka’nın şefkatli kucağında büyümüş bir çocuk olarak, hiç tanımadığı bir çocuğa sahip çıkan isimsiz annelere ve babalara teşekkür etme günüdür.
Ben bugün buradaysam, bu halk sayesinde.
Bir annenin yokluğunu yüzlerce annenin varlığıyla unutturan bir ülkenin insanları sayesinde.
İnancı olanlardan bir ricam var:
Darüşşafaka’yı kuranlara, o koca yürekli bağışçılara, gün yüzü görmemiş emekçilere, bir çocuğun gözlerindeki ışığa yatırım yapan öğretmenlere her fırsatta dua edin.
Ve şimdi, bu satırları okuyanlar arasında çok özel biri var.
O, beni 27 yıl sonra yeniden doğuran kadın.
O bir anne çünkü beni sevgiyle yeniden var etti.
O belki bana yıllar yılı hasret kaldığım bir aile rolünü armağan edecek kişi.
Bugün senin de günün Trakyalım.
Seni doğuran kadını, onu doğuranı ve insanlığın ilk annesine kadar uzanan tüm zinciri kutsuyorum.
Ve sonra evrene dönüyorum.
Çünkü evren doğurgandır.
Yıldızlar doğurur gezegenleri,
Toprak doğurur yaşamı,
Ve her birimiz yıldız tozuyuz.
Bugün yalnızca insan anneleri değil, varoluşun tüm annelerini, şefkatin tüm formlarını ve iyiliğe gebe kalan her çabayı kutluyorum.
Anneler Günü değil bu sadece.
Bu, evrenin anneliğini hatırlama günü.
Ve itiraf etmeliyim, en çok içimi yakan da şu:
Annelerin aylarca bebeği karnında taşıyıp acı çekmesi.
Keşke mümkün olsaydı da, bütün bebekleri sizin için ben doğursaydım; bütün o sancıları, sizin için ve sizin adınıza ben çekseydim.
Bu dünyaya sizi ağrısız, lekesiz, sadece sevgiyle getirseydim…
Ve bugün, adları pek anılmayan ama sevgileri her yere sinmiş olanlara da söz vermek isterim:
Anneanne, babaanne, teyze, hala günü yok, ama onlar da bize annelik ederler.
Bu vesileyle, bana annelik eden teyzelerime ve halalarıma, rahmetli babaanneme ve onun yanına giden rahmetli anneanneme tüm kalbimle minnettarlığımı sunuyorum.
Ve elbette,
Datça’da, yuvamda, en geniş ailemde beni evladım diye bağırlarına basan anneler…
Bugün sizi de hatırladığım gündür.
Çünkü anne yalnızca doğuran değildir.
Anne, evrenin her yerinde kendini yeniden doğuran şefkattir.
Ve ben bugün, o şefkatin her hâlinin önünde saygı ve minnetle eğiliyorum.