12.5 C
İstanbul
4 Mayıs 24, Cumartesi
spot_img

Anne ve baba sözleri

Anne ve baba sözleri hayatımızda en çok kullandığımız sözler arasındalar. Dil çalışmaları açısından her ikisi de ilginç sözler aslında. Kökleri nereye dayanır, dilimizde ne şekilde evrilmişlerdir? Bunu görmek için bu sözlere tek tek bakmak gerekecek.

Önce anneden başlayalım. Dilimizdeki en eski anne sözü “ög”dür. Eski Türklerde, “Ög Tengri” ana tanrıça anlamında kullanılmıştır. Bugün dilimizde sadece öksüz sözünde yaşamını sürdüren bir sözdür. Diğer Türk dillerinde kullanılmaz. Sözcüğü, Anadolu’daki bazı yerleşimlerde “ana baba” karşılığı olarak ök şeklinde kullanıldığı bilinmektedir.

Anne sözünü ilginç kılan Türk dilleri arasında sadece Türkiye Türkçesinde ve Çuvaşçada olmasıdır. Çuvaşça, bugünkü Türkçeye en uzak olan iki Türk dilinden biridir. Diğeri de Yakutça ya da diğer adıyla Saha dilidir. Çuvaşçanın Hunların konuştuğu dile en yakın dil olduğu düşünülüyor. Bugün ölmüş olan Bulgar dilinin akrabasıdır. Bunun bugünkü Bulgarca ile bir ilgisi yoktur. Bulgar grubu, Türk dilinin Ogur grubuna verilen diğer bir addır.

Macarların köklerinin Hunlara dayandığı biliniyor. Macarcada anne sözü “anya”dır. Büyük ihtimalle Huncada da sözcük benzerdi.

En yakınımızdaki Azerbaycan Türkçesinde ve Kırım Tatarcasında söz ana iken Çuvaşçada aynen anne olarak yazılıp söyleniyor. Başkurtçada iney, Şorca, Hakasça ve Altaycada ene sözleri var.

Peki neden sadece Çuvaşlarda ve bizde anne?

İngiliz Türkolog Sir Gerard Clauson “anne”nin ana sözünün bozulmuş hali olduğunu düşünüyor. Şemsettin Sami ise İstanbul şivesinde bu hale geldiği düşüncesinde. Bunlar doğru olsa diğer Türk dillerinde de aynı durum ortaya çıkması beklenebilirdi. En azından bir dönem aynı coğrafyayı paylaştığımız Kırım, Kafkasya ve Balkanlar’da bu durum görülürdü. Ama en uzak dil olan Çuvaşçada ortaya çıktı. Ayrıca dilin içine en sağlam şekilde yerleşmiş bir söz neden bozulsun? Ben bu bozulma görüşüne pek katılmıyorum.

Eski Türkçede ya da daha doğru ifadeyle Ana Türkçede anne formuna rastlanmıyor. Dîvânu Lugât’it Türk’te ana sözü var, anne sözü ise geçmiyor.

Bir başka ilginç köken kaynak ihtimali daha var elimizde. O da Hititçe. Bu dilde anne sözü anna ya da annas. Anne sözüne yakınlığı dikkat çekiyor. Ana sözü Türkçenin aslî unsuru olduğu halde anne formu Hititçe kökenli olabilir mi? “Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü”nün yazarı İsmet Zeki Eyüboğlu, Hititçede an- kökünün doğurganlıkla ilgili olduğunu belirtiyor. Hititlerde sel annatar gebe kalma, annitelvatar doğurma gücü, anniyata annelik, annasa hanım, kraliçe anlamlarında kullanıldığına söylüyor. Türkçede ise böyle bir anlam kökü bulunmuyor. Eyüboğlu anne sözünün, Hititçe anna sözünden geldiğine işaret ediyor.

Bu durumda Çuvaşçada anne sözünü açıklamak daha da güçleşiyor. Çuvaşların tarihin herhangi bir döneminde Hititlerle yakın bir etkileşime girdikleri bilinmiyor. Çuvaşçanın Etimolojik Sözlüğü köken olarak ana sözünü gösteriyor. Peki onlarda neden anne oldu? Bu konuda bir bilgiye rastlanamadı.

Anne sözünün 14. yüzyıldan 20. yüzyıl başlarına kadar âne olarak yazıldığına dair bilgiler var. İlk olarak 1924 yılında yayınlanan Yeni Türkçe Lügat’ta anne yazımı kaydedilmiş.

Ayrıca ana ve anne sözlerinin kullanımında da belirgin bir ayrım var. Temel, esas olan anlamlarında kullanıldığında her zaman ana sözünü kullanıyoruz. Anayasa, ana vatan, ana yurt, ana yol, ana yön, ana fikir, ana yemek, anaokulu, anamal, ana kraliçe, ana muhalefet, ana dili, ana bilim dalı bunlara örnek olarak verilebilir.

Anne sözünü daha özel, doğrudan anneyi işaret ettiği durumlarda kullanıyoruz. Anneanne, babaanne, büyükanne, cicianne, hanımanne, sütanne, anneler günü sözlerinde olduğu gibi.

Kısacası ortada çok net olmayan bir durum var. Sanırım dilimizde açıklığa kavuşması zor konulardan biri bu.

Baba sözüne gelince…

İlk bakışta çocuk dilinden geldiği düşünülüyor. Pek çok sözlük bu şekilde açıklıyor. Ancak tam olarak öyle değil.

Sözün dilimize Farsça bâbâ sözünden geldiği biliniyor. Farsçada pâder (peder) sözü varken bâbâ sözü daha çok bilge kişi, derviş, yaşlı saygın kişi anlamına geliyor. Onun kökü de Sanskritçe baba ya da babu olarak söylenen söz. O dildeki anlamı da muhterem kişi. Elbette baba anlamına da geliyor. Mahatma Gandhi’ye yakınları “babu” olarak hitap ediyorlardı. Daha da ötesi dilimizden çok uzak bir yapısı olan Çincede de aynı Türkçe söylenişi gibi babadır.

Ana Türkçede baba sözü yoktur. Dîvânu Lugât’it Türk’te de baba sözü geçmez. Ana Türkçede baba anlamında ata sözü vardır. Türkiye’de bu anlam genişlemiştir ancak diğer Türk dillerinde ata sözü bugün hâlâ baba anlamındadır. İstisna olarak Türkmenler atayı bilirler ama gündelik dilde babaya kaka derler. Orta Asya’da, “atalarımız” demek için “ata babalarımız” derler. Dilimizde ata sözü varken baba ve peder sözlerini başka bir dilden almak çok anlaşılır bir durum değildir.

Türkçe ata sözü Rusça ve diğer Slav Dillerindeki otets, atets, otats, oçe ve Macarca atya sözlerinin köküdür. Çuvaşçası da atte’dir. Macarların Attila ismi de ata sözünden türemedir.

Hititçede de baba “atta”dır. İlginç değil mi?…

Görsel: Kaşgarlı Mahmut

Kaynaklar:

-An Etymological Dictionary of Persian 2019

-Ayan Dursun, Ög’den Anne’ye: Türkçe Söz Varlığı Anne, Aile ve Toplum Dergisi, Temmuz-Ağustos-Eylül 2011

-Clauson, Sir Gerard, Etymological Dictionary of the Pre-Thirteen Century Turkish, Oxford University Press, Oxford 1972

-Drevnetyurskiy Slovar, Akademia Nauk SSSR, Leningrad 1969

-English-Hitite Online Dictionary 2020

-English-Chuvash Online Dictionary 2020

-Etimologiçeskiy Slovar Çuvaşskogo Yazyka, Çeboksarı 1964

-Etimoloji Türkçe (https://www.etimolojiturkce.com)

Eyüboğlu İsmet Zeki, Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü, İstanbul 1998

-Nişanyan Sevan, Sözlerin Soyağacı, İstanbul 2007

Starostin Sergei, Etymological Database, Altaic Etymology 2013

TDK Güncel Türkçe Sözlük (https://sozluk.gov.tr) 2019

Ömer Yalçınkaya

ODTÜ Ekonomi Bölümü’nden 1985 yılında mezun oldu. IBM, DEİK, Siemens ve Koç Grubu’nda çalıştı. ABD, Polonya, Rusya, Özbekistan, Kazakistan, Ukrayna ve Çin’de toplam 18 yıl yaşadı. 80 ülkede bulunmuş bir dünya gezgini. Bir Türkçe sevdalısı. Türkçe ve Türk Dilleri üzerine 35 yıldır çalışmalar yapıyor. Dünya kağıt paraları uzmanı ve koleksiyoncusu. International Bank Note Society’nin (IBNS) Başkan Yardımcısı ve 10 yıldır Yönetim Kurulu Üyesi. Kazakistan’ın Banknotları üzerine İngilizce, Rusça ve Kazakça kitaplar yazdı. İngilizce, Rusça, Ukraynaca, Fransızca ve biraz da Çince dışında birçok Türk Dilini biliyor. İleri düzeyde hayvansever. Fotoğraf ve belgesel tutkunu. Fenerbahçeli. Hepsinden önemlisi bir Türkiye ve Atatürk aşığı.

Ömer Yalçınkaya
ODTÜ Ekonomi Bölümü’nden 1985 yılında mezun oldu. IBM, DEİK, Siemens ve Koç Grubu’nda çalıştı. ABD, Polonya, Rusya, Özbekistan, Kazakistan, Ukrayna ve Çin’de toplam 18 yıl yaşadı. 80 ülkede bulunmuş bir dünya gezgini. Bir Türkçe sevdalısı. Türkçe ve Türk Dilleri üzerine 35 yıldır çalışmalar yapıyor. Dünya kağıt paraları uzmanı ve koleksiyoncusu. International Bank Note Society’nin (IBNS) Başkan Yardımcısı ve 10 yıldır Yönetim Kurulu Üyesi. Kazakistan’ın Banknotları üzerine İngilizce, Rusça ve Kazakça kitaplar yazdı. İngilizce, Rusça, Ukraynaca, Fransızca ve biraz da Çince dışında birçok Türk Dilini biliyor. İleri düzeyde hayvansever. Fotoğraf ve belgesel tutkunu. Fenerbahçeli. Hepsinden önemlisi bir Türkiye ve Atatürk aşığı.

İlginizi Çekebilir

4,757BeğenenlerBeğen
666TakipçilerTakip Et
11,281TakipçilerTakip Et

Popüler İçerikler