Cumartesi, 31 May 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Köşe Yazıları

Anlamsız hayatın anlamı

Erdal Çolak
Son güncelleme: 14 Temmuz 2023 00:24
Erdal Çolak
Paylaş
Paylaş

Yazmak, kaygılardan, korkulardan, yalanlardan ve iki yüzlülerden alıp bilmediğim bir dünyanın içine götürüyor beni.

Yazarken kendimle sohbet ediyorum. Kendimle tartışmaktan, konuşmaktan, kendimi dinlemekten zevk alan biriyim. Çoğu kez kendime sorular sorarak, aldığım cevaplar üzerinde düşünerek çıktığım yolculukların iç dünyamda farklı bir yeri var. Kendimle özgürleşmenin en iyi yolu bu olsa gerek. Ruhen, bilişsel, zihinsel ve bedensel olarak dünyanın dışına atıp yazarken sadece kendimle sohbet ediyorum.

Ruhani mi bedeni mi bir yolculuğun içindeyiz? Bu yolculuğun sonunda kim nereye gidiyor bilmiyoruz. Herkes aynı yere mi bilmem?.. Varoluşumuzun hiçlikle yokluk arasında bulunduğunu, bir kaya, taş ya da odun parçasından farkımız olup olmadığını anlamak mümkün değil. Bu nedenle insan nereden geldiğini, ne için yaşadığını bilmek istiyor…

İnsanın en doğal ihtiyacı hakikati bilme ihtiyacıdır. Neydi hayatın anlamı? Neden buradayız? Kaygıları, korkuları, bilinmeyenleri özgürleştirmek gerektiğini düşünmüyor değilim. İnsan öldüğü zaman ona ait her şey çürüyüp yok olup gidecek. Yüreğinde, dilinde, kalbinde, beyninde ne varsa yok olacak. Öldükten sonra insan olmayacak! İnsan nasıl yaşamalı?Yaşarken neyi amaçlamalı? Bütün bu soruların cevabı farklı verilebilir.

Kirli bir dünyada bilmediğin bir cenneti elde etme fikri çok garip bir durum. Egoizm tarafından yiyip bitirilmiş bir dünya, sahnesinde acıların kol gezdiği, korkunçluklarla yoğrulmuş hüzünlerin kimsenin kimseyi sevmediği kusursuz bir doğanın içinde yaşamanın utancı içerisinde hiç olma çabası…

Burada özellikle burada şunu dile getirmek istiyorum: Yaşamı kavrama yetisi, algılayış biçimi, nasıl bir yaşam yaşadığımıza, içinde bulunduğumuz toplumun değer yargılarına, bu hayattan ne isteyip ne istemediğimize, ne beklediğimize, yaşam içerisinde iletişimde bulunduğumuz kişilere bağlı olarak değişir.

Her filozof kendi düşünce mantığıyla buna cevap verir; Sokrates ahlaklı ve doğru bir hayat sürmeyi hayatın nihai amacı olarak ifade eder. Platon erdemli olmanın bilgiyle mümkün olabileceğini söyler. Aristo ise, insanın mantık ve akıl sayesinde çevresinde olup biteni sorgulayan tek canlı olduğunu, bu nedenle nihai amacının iyiye ulaşmak olduğunu düşünür.

Kinizm (kuşkuculuk), İbrahimî dinlerin bazı sûfî geleneğinin yanı sıra, Uzak Doğu dinlerinde hayatın anlamı, olduğu gibi sade bir yaşam sürüp çekip gitmektir. Epikürizm’e göre, zaten öleceğimiz için keyfi en yükseğe çıkarmak için izlenen yol zevkin doruk noktası olmalı.

Hedonist (hazcılık) bir anlayışı savunan Aristippus’un düşünce ekolüne göre, her insanın keyfi, acısının üstünde olmalı, içinde bulunduğu anı yaşarken zevk almalı. Stoacı olan filozoflara göre, insan mutsuzluğa endeksli bir canlı olduğu için doğanın işleyiş mantığını kavradığın ve bunu davranışlarına yansıttığın zaman üzülmezsin. J.J. Rousseau ve John Locke, hayatın anlamının iyi bir kişinin toplumuyla kurduğu denge ile ilintili olduğunu söyler. David Hume’a göre hayatın anlamı kişinin duygularını dizginlemeye öğrenip kendisi ve çevresiyle barışık olmasından geçer. Nietzsche nihilist (hiççilik) bir anlayışla, insanların bir anlam yükleme çabasına rağmen hayatın bir anlamının olmadığını söyler. Kötümser filozof Schopenhauer için de hayat boştur, bir anlam taşımaz. Albert Camus, nesnel dünyada hayatın anlamının en acil mesele olduğunu dile getirir. Wittgenstein daha hayatın anlamı üzerinde bile uzlaşamadığımızı ama hayatın anlamının yerel niteliğin yerini evrensel bağlılığın aldığını düşünür.

Viktor Frankl, insanın bir amacı olduğu sürece yaşamın anlamını bulabileceğini, dolayısıyla bunun göreceli bir kavram olduğunu söyler. En ilginç ve en farklı bakış açısıyla Alfred Adler kolektif düşünerek topluma ya da birilerinin hayatına katkıda bulunarak yaşamın anlamına ulaşılabileceğini savunur.

İnsanın doğaya faydası nedir? Maalesef hiçbir faydamız yok. O halde insan sormadan edemiyor, milyonlarca canlının doğaya faydası, bir görevi varken insanın bu dünyadaki nihai amacı nedir? İnsanın bu soruya kendi kendine cevap vermesi zor değil mi?

Benim anladığım kadarıyla bütün canlılar için hayatın bir anlamı vardır, o da kendi hayatını, soyunu devam ettirebilme yetisidir. Söylediğimiz bu durum, bitki hayvan ve insanlar için genel bir durumdur ama insan için kural dışı bir durum vardır. Çünkü insan diğer canlılara göre daha bilinçlidir, doğuştan gelen algıları sayesinde zincirlerinden kurtulabilen, dünyayı keşfedebilen, hayatın sonsuz ve sınırsız akışını deneyimlemeyebilecek bir karaktere sahip olmasıyla farklıdır.

Yaşıyor olmak bunun anlamıdır. Bence insanın hayatı sorgulayabilmesi için öncelikle kendisini bütün yönleriyle tanıyor olması gerekir. Kendini tanımaktan aciz olan bir insanın hayatının anlamını bilebilmesi  asla mümkün değildir.

Son olarak, hayatın anlamı aslında bizim ona yüklemek istediğimiz anlamdır. Hayatın anlamını sorgularken şunu öğrendim: Ne ben bedenimle ruhumla ne ruhum bedenimle ne de bedenim ruhumla sınırlı. Bu sınırlılığı kabul ettiğim an yok oluyor insan…

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanErdal Çolak
Takip et:
Gazeteci-yazar-akade​misyen. Konya’nın Cihanbeyli ilçesine bağlı Kuşça kasabasında 1975’te doğdu. İlk ve ortaöğretimini Konya’da tamamladı, 1996 yılında başladığı Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi’ndeki üniversite, daha sonra Danimarka Kraliyet Okulu’nda (İVA) Copenhagen (The Royal School of Library and Information Science) Kütüphanecilik bölümünde tamamladı. Kütüphanenin Kültüre Etkisi ve Bilginin Bilimselliği üzerine doktora yaptı. Danimarka The Union Press Associat​ion IPC yönetim kurulu üyesi, uluslararası basın yayın kartı sahibi. Kişisel gelişim alanında eğitimler aldı. Psikoterapi Eğitimi sertifikası, Yaşam Koçluğu ve NLP (Zihinsel ve Dilsel Programlama) konusunda diploma sahibi. ”Sonsuzluk İle Hiçlik Arasındaki İnsan” adlı deneme kitabı Dancaya, ”Yalnızlık Aşktır; Yalnızlık, Yokluğun, Hiçliğin Şiirleri” kitabı”. ”Loneliness Is Love” adıyla İngilizceye çevrildi. ”Yüreğim Sensizliğim”, ”Yalnızlık Aşktır”, ”Ben Sana Değil Kendime Geç Kalmışım” adlarında şiir kitapları var. Danimarka’da yaşamaktadır.
Önceki Makale Moskova hâlâ öfkeli
Sonraki Makale Bıktıran spor haberleri

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

Köşe YazılarıManşet

Mazeret izni

Osman Akdemir
31 Mayıs 2025
EditörKöşe Yazıları

Yaptırımlar Türkiye’ye fırsat mı?

Okay Deprem
30 Mayıs 2025
Köşe Yazıları

Hümanist bir padişah

İnan Özbek
29 Mayıs 2025
Köşe Yazıları

Kaçan hep suçlu mudur?

Erdal Çolak
28 Mayıs 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?